Uluslararası Af Örgütü bugün yaptığı açıklamada, uluslararası kamuoyunun işgalci siyonistlerin yasadışı yerleşimlerinde üretilen tüm malların ithalatını yasaklayarak, Filistinlilere yönelik kitlesel insan hakkı ihlallerine yol açan milyonlarca dolar kâr getiren ticarete son vermesi gerektiğini belirtti.

Siyonistlerin, Doğu Kudüs dâhil olmak üzere Batı Şeria'yı ve Gazze Şeridi'ni işgalinin 50'inci yılına girmesi nedeniyle yeni bir kampanya başlatan Uluslararası Af Örgütü, tüm dünyada hükümetlere işgalci İsrail yerleşimlerinde üretilen ürünlerin pazarlarına girişini yasaklamaları ve şirketlerinin yerleşimlerde faaliyet göstermelerini ya da yerleşimde üretilen mallarla ticaret yapmalarını engellemeleri için çağrıda bulundu.

Kampanyayla ilgili açıklamada bulunan Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Salil Shetty, “On yıllar boyunca tüm dünya, Filistinlilerin evlerini yerle bir eden ve topraklarını ve doğal kaynaklarını kâr için yağmalayan İsrail'in yanında durdu. Filistin’in ekonomisi 50 yıldır süren sömürü politikaları nedeniyle gelişemezken, Filistinlilere yönelik sistematik baskının üzerine milyonlarca dolar ciroya sahip ve büyüyen yerleşim işletmeleri ekonomisi inşa edildi.” ifadelerini kullandı.

İşgalden bu yana geçen 50 yılın ardından siyonist yerleşim yerlerinin yayılmasını sadece kınamanın yeterli olmadığını vurgulayan Shetty, “Artık hükümetlerin, uluslararası hukuku açıkça ihlal eden ve savaş suçu oluşturan yerleşimlerin finansmanını durdurmak için uluslararası çapta somut önlemler almalarının zamanı geldi.” dedi.

Dünyadaki devletlerin büyük bölümünün siyonist yerleşimlerini uluslararası hukuk çerçevesinde yasadışı olarak niteleyerek kınamış olmasına rağmen, her sene işgal altındaki Filistin toprakları üzerine inşa edilmiş bu yerleşimlerde üretilen milyonlarca dolar değerinde ürün, uluslararası piyasaya ihraç ediliyor. Senelerdir İsrailli ve uluslararası firmalar bu yerleşimlerin inşasını ve yayılmasını sağladı, hatta kolaylaştırdı.

Siyonistlerin işgali altındaki Filistin topraklarına "İsrailli sivilleri" yerleştirme politikası sayısız insan hakkı ihlaline yol açtı. Filistinlilere ait on binlerce ev ve mülk terör rejimi tarafından yıkılırken, yüz binlerce Filistinli zorla yerinden edildi; yerleşimlerin inşası için arazilerin boşaltılması adına çok sayıda aile evinden ya da toprağından edildi. Filistin’e ait en az yüz bin hektar toprağa el konularak sadece yerleşimlerin kullanımına tahsis edildi.

Terör rejimi aynı zamanda Filistin'in su, verimli toprak, taş ocakları ve mineraller gibi doğal kaynaklarına da yasadışı bir şekilde el koyarak, yerleşim sanayilerinin çoğunlukla yurt dışına ihraç amaçlı tarım ürünleri, inşaat malzemeleri ve işlenmiş mallar üretiminde bu kaynaklardan faydalanmalarını sağladı. İşgal rejimi bunun yanı sıra, Filistinlilerin kendi sularına, toprağına ve diğer kaynaklarına erişimini ve bu kaynakları kullanımını sınırlayan keyfi kısıtlamalar uyguladı. Böylece ekonomik kalkınmalarını engellediği gibi, ekonomik ve sosyal haklarını da ihlal etti.

Batı Şeria’nın dört bir yanında yerleşim alanları için inşa edilen, sadece yerleşimlerde oturanların kullanabildiği yollar da dâhil olmak üzere altyapı sistemi Filistinlilere ait köy ve kasabaları sadece birbirlerinden ayırmakla kalmadı, aynı zamanda Filistinlilerin serbest dolaşım imkânını da ciddi ölçülerde kısıtladı. İşgal rejimi ayrıca Gazze şeridine yönelik neredeyse 10 yılı bulan havadan, denizden ve karadan yasadışı bir abluka uygulamayı sürdürüyor. Bunun sonucunda da iki milyon kişi, New York kentinin yarısı kadar bir bölgede mahsur kalmış durumda.

“50 yıldır işgale bağlı durmak bilmeyen ihlallerin sebep olduğu trajik durumlardan biri de dünyanın, Filistinlilerin işgal altındaki bölgelerde günlük hayatlarında karşılaştığı sarsıcı boyutlardaki baskı ve aşağılamaya alışkın hale gelmiş olması” diyen Salil Shetty açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Ancak devletler, hemen yanı başlarındaki Filistinli topluluklar temel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar yeterli temiz sudan ve elektrikten yoksun durumdayken, İsrailli yerleşimcilerin çalınmış topraklarda, sulanmış çimenler ve havuzlara sahip evlerinde yaşamalarını sağlayan, özü itibariyle acımasız, ayrımcı ve suç teşkil eden yerleşim politikasına finansal destek vermeyi nasıl sürdürebilir?

Tüm devletler uluslararası insancıl hukuka saygı gösterilmesini sağlamak konusunda açık bir yükümlülüğe sahiptir. Devletler, İsrail’in yerleşim politikasının yol açtığı yasadışı koşulları hiçbir şekilde tanımamalı veya bu koşullara destek vermemelidir; hatta bu ihlalleri durdurmak için ağırlığını kullanmalıdır."

Shetty, “Yerleşimlerin ekonomik olarak kalkınmasına yardım etmeyi sürdüren devletler uluslararası yükümlülüklerini ve koruyacaklarına söz vermiş oldukları politikaları göz göre göre hiçe sayıyor. Uluslararası hukuk çerçevesinde, gerek devlet olarak gerekse kendi vatandaşlarının eylemlerinin yasadışı durumların ya da faaliyetlerin tanınmasına ya da desteklenmesine yol açmamasını güvence altına almak devletlerin yükümlülüğüdür" dedi.

Shetty açıklamasında ayrıca “Yerleşimlerde üretilen ürünleri yasaklayarak ve şirketlerin İsrail yerleşimlerinde faaliyet göstermelerini engelleyen yasa ve düzenlemeler getirerek dünya genelinde hükümetlerin, onlarca yıldır adaletsiz, onur kırıcı ve ayrımcı koşullar altında yaşamayı sürdüren milyonlarca Filistinlinin hayatında somut bir fark yaratma şansı olacağını” ifade etti. 

On yıllardır BM tarafından alınan birçok karar siyonist yerleşimlerinin uluslararası hukuku ihlal ettiğini ortaya koydu. Son olarak, BM Güvenlik Konseyi’nde 2016’nın Aralık ayında alınan bir kararda İsrail’e işgal altındaki Filistin topraklarında sürdürülen tüm yerleşim faaliyetlerini durdurması için çağrıda bulunuldu. Kararda aynı zamanda tüm devletlerden işgalci İsrail ile 1967’den bu yana işgal edilen topraklar arasındaki ilişkilerini de birbirlerinden ayırt etmeleri talep ediliyor.  

Bu karara rağmen terör rejimi son aylarda, mevcut yerleşimlerde binlerce yeni evin inşa edileceğini ve işgal altındaki Batı Şeria’da kurulacak olan iki yeni yerleşimde de binlerce yeni ev inşa etme planlarını açıklayarak, yerleşimlerin yayılmasını ve bu konudaki desteğini hızlandırdı.

Salil Shetty, “İsrail, yerleşimleri muhafaza etmenin ve yaygınlaştırmanın uluslararası hukuktan daha büyük öncelik taşıdığını bugüne kadar fazlasıyla gözler önüne serdi. İsrail yetkililerinin uluslararası hukuku bu denli açık bir şekilde hiçe saymalarına izin verilmeyeceğine dair artık tüm dünyanın bir mesaj vermesinin zamanı geldi." açıklamasında bulundu.

“50 yıl önce işgal başladığından bugüne kadar İşgal Altındaki Filistin Topraklarında on yıllar boyunca işlenen savaş suçlarının, insanlığa karşı suçların ve insan hakkı ihlallerinin tamamen cezasız kalması tek kelimeyle şoke edicidir,” diyen Salil Shetty açıklamasını şöyle sürdürdü:

“50 yıldır devam eden ciddi ihlallerin ve yasadışı yerleşimlerin durmak bilmeden yayılmasının korkunç bedelini tüm dünya ödüyor. İşte bu sebeple devletlerin bu ihlallere son vermek ve onları tazmin etmek için etkili adım atmaları büyük önem taşıyor. Bunun için öncelikle yerleşimlerde üretilen ürünlere uluslararası bir yasak getirmeleri, İsrail'e ve Filistinli silahlı gruplara yönelik silah ambargosu uygulamaları ve on yıllardır işlenen suçların cezasız kalmasına, Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından yürütülecek ciddi soruşturmalar gibi yollarla son verilmelidir. Filistinliler bir yarım asır daha baskı ve adaletsizliğe mahkûm edilmemelidir.” (Hamza Adiyaman - İLKHA)