Şükrü Gündüz /İstanbul
Alkol geçmişten bugüne insanlık için hep bir tehdit unsuru olmuş ve işlenen suçların temelini oluşturmuştur. Bugün de hala işlenen suçların temelinde alkol yatmaktadır. Yapılan araştırmalar ve incelemeler alkolün zararlarını açıkça gözler önüne seriyor. Bu kapsamda Yeşilay Cemiyeti Türkiye’de alkolün durumunu içeren bir rapor hazırladı. Yeşilay Genel Başkanı avukat Muharrem Balcı, rapor açıklanmadan önce yaptığı konuşmada “Her ay bir rapor hazırlayıp açıklıyoruz. Geçen ay Türkiye’deki kumar raporunu açıklamıştık. Şans oyunu diye ifade edilen yasal kumarın ne derece zararlı bir şey olduğunu ve Türkiye’deki etkilerini açıklamıştık ve bu kapsamda şans oyunları denen kumarla hukuki mücadele başlattık” şeklinde konuştu. Bu ay ise alkol ile ilgili bir rapor hazırladıklarını belirten Balcı, “Bu raporun konusu sadece Türkiye’deki alkol tüketimi ile ilgili değil. Alkolün mahiyet itibariyle neden olduğu zararları ve istatistiki bilgilerini içeren bir rapor hazırladık. Bu alkol raporu ile birlikte ‘Alkol ve Güvenli Sürüş’ adlı bir kitap hazırladık. Bu kitapta on akademisyen alkolün zararları ile ilgili bilimsel açıklamaları konu alan yazılar yazdılar” diye konuştu.
ALKOL FELAKETE SÜRÜKLER
Balcı’nın yaptığı konuşmadan sonra Yeşilay Başkan Danışmanı Mehmet Varol, hazırladığı Alkol Raporu’nu açıkladı. İçkiyi insanlık için en büyük felaket olarak yorumlayan Varol, “Alkol, asırlardır insanlığın başına musallat edilen ve mutsuzluğa, hastalıklara, çoğu zaman felakete sürükleyen en büyük tehlikelerden biridir. Sadece kullanıcıları tehdit etmekle kalmamakta, çevrelerinde, ailelerinde ve ülkelerin ekonomilerinde de çok korkunç tahribatlar yapmaktadır” dedi. Varol, “Bu raporumuzda; Türkiye’deki alkol tüketim miktarlarını, alkolün zararlarını, devletin sorumluluklarını; toplumun bu konuda bilinçlenmesi için gerekenleri ve daha güzel bir dünya için önerilerimizi bulacaksınız” dedi.
İşte Yeşilay’ın hazırladığı Alkol Raporu’ndan önemli bölümler:
Çoğu uzmana göre alkolizmin kökeni, annenin, çocuğundan çok zevke düşkün olduğu bozuk aile düzeninde yatmaktadır. Bozuk aile düzeninden toplum içine çıkan genç, hayal kırıklığına uğramakta ve insanlara kızıp küsmekte ve hatta depresyona itilmektedir. Bütün bunlarda son çare alkolde aranmaktadır. Hayal kırıklıklarının ve sinir gerginliklerinin ortadan kaldırılması için alkolün seçilmesinde, babanın da alkol sorunu olan biri olmasının büyük etkisi vardır.
ALKOL ZEKA SEVİYESİNİ DÜŞÜRÜR
Alkol uyuşturucu sınıfına girmektedir. İnsanlarda önce masum zevk içiciliği, sonra alışkanlık ve sonunda “bağımlılık” oluşturmaktadır. Ancak onunla da kalmamakta, en sonunda alkol insanları tam bir alkol tutsağı haline getirmektedir. Diğer uyuşturucu kullanımlarında olduğu gibi alkol da alındıktan sonra büyük bir hızla organ zarlarından emilmekte ve kana karışmaktadır. Alkoliklerin en az 1/4’i karaciğer yetersizliği, beslenme yetersizliği ve mide rahatsızlıklarıyla karşı karşıyadır. Psikolojik durum bozuklukları ise bunlarda çok daha yaygındır. Alkol genel olarak damar sertliğini hızlandıran faktörlerdendir. Alkoliklerde ruhi bozukluklara da rastlanır. Kronik alkolizmde zeka geriler. Öğrenme kapasitesi zayıflar ve hafıza kusurları ortaya çıkar.
ALKOL AİLEYİ YOK EDİYOR
Başta aile içi huzursuzluk ve şiddet olmak üzere aile düzeninin bozulması, toplumun temel taşı olan ailenin yıkımı anlamına gelmektedir. 2006 TUİK raporuna göre ülkemizdeki boşanmaların %12,2’si içki ve kumar sebebiyledir. 2008 yılında 99.663 çift boşanmıştır. Verilen yüzde dikkate alındığında alkol sebebiyle boşanan çift sayısı 12.158’dir. Türkiye halkının %83’ü ana boşanma sebepleri arasında alkolü saymaktadır.
YASAK AMA SATILIYOR
Karayolları Trafik Kanununda “Uyuşturucu veya keyif verici maddeleri almış olanlar ile alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır” şeklindedir. Aynı kanunda yine “Konaklama yerleri ve belediye mücavir alanları hariç olmak üzere, otoyollarda ve devlet karayollarında yapılacak ve açılacak yapı ve tesislerde alkollü içki satılmasına izin verilmez” denilmesine rağmen, benzin istasyonlarında alkol satışının yapılması düşündürücüdür.
TÜRKİYE’DE ALKOL DENETİMİ YAPILMIYOR
Son yıllarda Dünya Sağlık Örgütünün başını çektiği dünyanın alkole karşı koyma savaşında alkol alışkanlığının artışı dikkat çekici bulunmakta ve bu, tedirginlik yaratmaktadır.
Gerek bireysel gerekse toplumsal zararları net bir şekilde bilinmesine rağmen görmezden gelinen alkol problemi, her geçen gün zararları önlenemez bir hal almaktadır. Bütün ülkeler alkol bağımlılık araştırmaları yaparken ve önlemler alırken Türkiye’deki ilgili kurumların kanunların amir hükümlerine rağmen bu görevlerini yerine getirmediği görülmektedir. Unutulmamalıdır ki ölçülemeyen bir alanın yönetilmesi ve denetlenmesi mümkün değildir.
ALKOL TÜKETİMİ TEŞVİK EDİLİYOR
Medya ve pazarların küreselleşmesi ile gelişen satış ve pazarlama teknikleri, alkol gibi potansiyel zararlı maddelerin tüketimi de dahil olmak üzere, tüketimi arttırmak için saldırgan hale gelmiştir. Bu tetikleyici sebep yanında, hızlı sosyal ve ekonomik değişiklik, sivil çatışma, yoksulluk, evsizlik ve izolasyon da alkol tüketimini artırmış ve insanların hayatlarında alkolün yıkıcı bir rol oynama ihtimalini yükseltmiştir. Alkol alışkanlığının bazı kesimlerde sınıf atlama aracı olarak yorumlanması, genç ve güçlü olmanın göstergesi olarak sunulması, dostluğu pekiştirici, dertleri unutturucu olarak gösterilmesi sonucu her kesimin bilinçaltına alkol kullanma zorunluluğu yerleştirilmiş ve özellikle gençler alkol kullanımına teşvik edilmiştir.
ALKOLE BAŞLAMA YAŞI 11’E KADAR DÜŞTÜ
Türkiye’de de Yeşilay’ın, yaptığı araştırmalara göre 2006 yılı itibariyle alkole başlama yaşı 11’e kadar düşmüştür. Uzmanlar, gençler arasında alkol kullanımının şaşırtıcı bir şekilde arttığına dikkat çekiyorlar. Tam fiziksel olgunluğa 20’li yaşlarda ulaşan gençlerin, alkol alarak gelişmenin en önemli aşamasında organlarını toksinle doldurduklarının altını çizen uzmanlar, bu şekilde hayatlarını tehlikeye attıklarını vurguluyorlar. Araştırmada, tek çocuk olan öğrencilerde alkol kullanımının daha yaygın olduğu ortaya çıktı. Tek çocuk olan öğrencilerin yüzde 50,4’ü alkollü içki kullandıklarını belirtirken, bu oran 4 kardeş olanlarda yüzde 23,9’a, 7 kardeş olanlarda yüzde 19,7’ye geriliyor. 8 ve daha fazla kardeşi olduğunu beyan eden öğrencilerde ise sigara ve esrar kullanımı daha çok görülüyor. 8 ve daha fazla kardeşi olan öğrencilerin yüzde 52,9’u sigara, yüzde 5,1’i ise esrar içiyor.
UZAK DURUN Kİ, KURTULUŞA ERESİNİZ
İslam dini, insan sağlığına büyük önem vermiş, beden ve ruh sağlığımıza zarar veren şeylerin yenilmesini, içilmesini, kullanılmasını ve hangi yoldan olursa olsun vücuda alınmasını kesinlikle yasaklamıştır. Bu konuda Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar) ve şans okları birer şeytan işi pisliktir. Onlardan uzak durun ki, kurtuluşa eresiniz. Şeytan içki ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah’ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçmez misiniz?” Peygamberimiz (s.a.v.) ise “İçkiden sakının, çünkü o, bütün kötülüklerin anasıdır” buyurarak pek çok kötülüğün ortaya çıkmasının sebebinin alkollü içkiler ve uyuşturucu maddeler olduğunu belirtmektedir. Bu sebeple Müslüman, içkinin ve uyuşturucunun her çeşidinden mutlaka sakınmalı, bu zararlı maddeleri kullanmaya teşvik edici ortamlardan kendisini, çevresini uzak tutmalıdır.
İÇKİ İÇME ÖZGÜRLÜĞÜ OLAMAZ
Anayasa ile uluslararası sözleşmeler ve yasal düzenlemelerle, alkol kullanımının ve reklamların engellenmesine, gençliğin ve toplumun korunmasına dair hükümler içerirken bile, uygulamada herhangi bir adımın atılmaması, açık alanlarda içki içmenin bireyin özgürlüğü olarak yorumlanması kabul edilemez. Ülkemizin geleceği ve nesillerimizin sağlıklı olması için, öncelikle alkolün kötülüklerinin halka anlatılmasında yazılı ve görsel yayın organlarına, kamu kurumlarına özellikle okullarımıza ve sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düşmektedir.
DEVLET SADECE VERGİSİNE BAKIYOR
Devletin alkolü, vergi gelirleri yönüyle, sektörü ise düzenleme ve denetleme yönüyle değil halk sağlığı yönüyle de ele alması gerekli koruyucu ve önleyici tedbirleri almak üzere, yasal düzenlemeleri dünyadaki diğer ülkeler uygulamalarını da dikkate alarak yapması Anayasa ve diğer kanunların amir hükümleri gereğince ilgili kurumlar tarafından yerine getirmesi zorunludur.