Kudüs`ün fiilen işgal edilişi 1967 yılında başlamadı. Onun işgali Osmanlı hilafetinin düşmesi ve İngilizlerin 1922 yılında Filistin toprakları üzerinde manda yönetimini kurmalarıyla başladı. Kurulan manda yönetimiyle İngilizler Yahudilerin Kudüs ve diğer Filistin bölgelerinde güç kazanıp buraları ele geçirmelerine izin verdiler.
İngilizlerin 1948 yılında Filistin`deki manda yönetimine son verdiklerini ilan etmeleriyle, Yahudi çeteler bunu fırsat bilerek meydana gelen siyasi ve askeri boşluğu doldurdular. Bu, Araplarla Yahudiler arasında savaş anlamına geliyordu.
1967 yılından sonra işgal rejimi İsrail savaştan sonra işgal ettiği bölgeleri Yahudileştirmek için birçok girişimde bulundu. Bunun için birçok yöntem ve metot uyguladı. Basın yoluyla şehirde Yahudi tarihi eserleri bulunduğu yönünde yayınlar yapma, Filistin topraklarını gasp edip buralarda yerleşkeler inşa etme, Filistinlileri zorla evlerinden çıkarma, onların yeni bina inşa etmelerine izin vermeme, bunu yapanların evlerini yıkma ve ağır mali cezalar verme işgal rejiminin uyguladığı politikalardan sadece bazılarıdır.
Kudüs felaket bölgesi
Kudüs şehrinin işgal edilişinin yıl dönümünde şehrin şu anda muhtaç olduğu bazı hususlara dikkat çekmek gerekir.
Şehri felakete duçar olmuş bir şehir olarak niteleyen Kudüs işlerinde uzman Cemal Amr, şehrin bu süreçte tarihte az rastlanan nadir felaketlerden birini yaşadığını itiraf etmek durumunda olduklarını söyledi.
Filistin Enformasyon Merkezi`ne konuşan Amr, bu durumu itiraf etmelerinin, hastalığı teşhis edip bunun için gereken tedaviyi bulmalarına yardımcı olacağını ifade etti.
Kudüs işlerinde uzman olan Amr, şehrin ümmetin selamet ölçüsü ve barometresi olduğunu hatırlatarak Kudüs`ün şu anda ümmetin zayıflığından ve güçsüzlüğünden şikayetçi olduğunu hatırlattı.
Beytlahim Üniversitesi Uluslararası Hukuk hocası Abdullah Ebu Îd ise, uluslararası kanunlara göre sadece Kudüs`ün değil bütün Filistin topraklarının işgal altında olduğunu, Kudüs için geçerli olan hukukun bütün Filistin için de geçerli olduğunu ifade etti.
Filistin Enformasyon Merkezi`ne konuşan Ebu Îd, işgal rejiminin, işgalcinin işgal ettiği topraklardan siyasi ve ekonomik olarak istifade edemeyeceğini vurgulayan uluslararası hukuku çiğnediğini belirtti.
Ebu Îd yaptığı değerlendirmede “İsrail şu anda fiili olarak Kudüs`e hakim durumda. Bunu hukuksuz bir şekilde yapmaktadır. Uluslararası hukuk bunu onaylamadığı halde, işgal rejimi bunu dikkate almıyor ve her türlü hukuku çiğniyor” dedi.
Peki, Kudüs neye muhtaç?
Kudüs işleri konusunda uzman Amr Kudüs şehrinin bu aşamada öncelikle ümmetin bireyleri arasında Kudüs`ün kutsiyet bilincinin artmasına ve hiçbir şekilde görüşmelere pazarlık konusu yapılmamasına ihtiyaç duyduğunu söyledi.
Siyasi ve hukuki taleplerin zirvesine Kudüs`ün koyulması gerektiğini savunan Amr, bunun da devasa projelerle, Kudüs`ü geri getirecek ve işgalcinin buradaki gaspını reddedecek yoğun ulusal çabalarla ancak gerçekleşebileceğini hatırlattı.
Amr “Siyonist işgal rejimiyle barış veya ilişkileri normalleştirme adına hiç kimsenin Kudüs`ten vazgeçme gibi bir hakkı yoktur” dedi.
Arapların Kudüs`ü unutup Amerika`ya silah ticareti karşılığında verdikleri milyar dolarlar için de üzüntü duyduğunu söyleyen araştırmacı Amr, “bu milyarların öncelikle Kudüs için harcanması gerekirdi. Bu paralar bütün Arapların durumunu düzeltmeye yeterdi” ifadesini kullandı.
Kudüs ciddi liderlikten mahrum
Uluslararası hukuk hocası Ebu Îd, Kudüs ve Filistin davasının insanları birleştirecek, değişim noktasında iradesi olacak etkili liderlikten yoksun olduğunun altını çizerek “üzülerek belirtelim ki Kudüs`ün geleceği için ortada plan ve projeler yok. Halbuki işgalci İsrail Kudüs`ün 50 yıllık geleceği için bile plan yapmaktadır” dedi.
Ebu Îd Kudüs`ü geri almak için ciddi ve açık bir strateji üzerinde çalışmak gerektiğini ifade etti.
Filistin Enformasyon Merkezi