Diyarbakır'ın Sur ilçesi Alipaşa ve Lalebey Mahallesi'nde 2013 yılında kentsel dönüşüm kapsamında alınan kararla kamulaştırılan ve yıkım kararı alınan bina ve tek katlı evlerin yıkımına başlanırken, vatandaşlar da mağduriyetlerinin her geçen gün büyüdüğünü belirtiyorlar.
Elektrik ve suları kesilen ilçe sakinleri, mübarek Ramazan ayında aç, susuz ve perişan bir halde olduklarını dile getirerek, yetkililerin seslerini duymasını istediler.
Alipaşa Mahallesi'nde polis güvenlik önlemleri alırken, büyükşehir belediyesine ait iş makinaları ilçede yıkım işlemlerini devam ettiriyor.
Mahallelerde yıkılan bazı evlerin duvarlarına "Oruç geldi, su yok, nerede Müslümanlık!", "Müteahhitler, evlerimizi zorla yıkıyor. Devlet sesimizi duysun." ve "Evlerimizden çıkmak istemiyoruz, müteahhitler zorla çıkarıyor. Devlet sesimizi duysun. Din vicdan mülkiyet hakkı kutsaldır, kısıtlanamaz. İnsanları yerlerinden etmeyin." yazılarının yazıldığı görüldü.
Evleri boşaltmaları için kendilerine baskı kurulduğunu ve 6 aylık kira yardımı vadedildiğini ifade eden mahalle sakinleri, yıllardır yaşadıkları evlerinden çıkmak istemediklerini dile getirdiler.
"Ramazan'ı aç ve susuz geçiriyoruz"
Hallerinin ortada olduğunu belirten Hatice Gülay, "Tek derdimiz evimizin yıkılmamasıdır. Bu ilçede 11 gündür ne su var ne elektrik. Ne namaz kılabiliyoruz ne de normal yaşayabiliyoruz. Biz suyumuzu ve elektriğimizi istiyoruz. Orucumuzu zorlukla tutuyoruz. Ramazan'ı aç ve susuz geçiriyoruz. Dolaplarımıza bir şey koyamıyoruz. Yemeklerimiz de kokuyor. Koktuğu için çöpe atmak zorunda kalıyoruz." dedi.
"Evimi yıkmayın!"
İftarda içecek su bulabilmek için Yenişehir ilçesine kadar yürüyüp, çocuklarına su temin ettiğini ifade eden Gülay, "Allah bunu kabul eder mi? Biz de kabul etmeyiz. Bizi rahat bıraksınlar. Biz harabeye de razıyız. Bizi de çocuklarımızı da rahat bırakın. Bize 6 ay kira vereceklerini söylüyorlar. 20 yıllık evimden çıkıp neden 6 ay kirasız oturayım? Evimi yıkmayın! Caminin bile suyu ve elektriği yok. Bu mübarek Ramazan ayında öldük, perişan olduk. Hakkımızı Allah'a bırakıyoruz. Burada Kerbela'yı yaşıyoruz. Valiye sesleniyorum; Allah'ın hayırlı kuluysan suyumuzu ve elektriğimizi bırakırsın, bizi böyle mağdur etmezsin. Biz evimizden çıkmıyoruz, ölümüne kadar içerdeyiz."
"Evimizi üzerimize yıkmalarından korkuyoruz"
Sokaklarda kaldığını dile getiren Huriye Güler de "Biz buradayız, sokaklarda kalmışız. Ne suyumuz var ne elektriğimiz. Bizi zorla evimizden çıkarmak istiyorlar. Evimizi üzerimize yıkmalarından korkuyoruz. Ramazan ayındayız, oruçluyuz. Kendimize yemek yapamıyoruz. Elektrik ve su yok. Çarşıdan gidip alışveriş yapamıyoruz çünkü elektrik olmadığından buzdolabımız çalışmıyor. Kendimiz tüp üzerinde bir şeyler yapıp yiyoruz. Aldığımız mutfak malzemeleri çürüyor." şeklinde konuştu.
"Evimi, evlendiğimde kendi altınlarımla yaptım"
Güler, "Bizi mağdur etmesinler. Biz Sur'dan ayrılmak istemiyoruz. Zengin yerlerinde yapamayız. Sur'da kendi halimizde kalmak istiyoruz. Evimizi vermek istemiyoruz. Evimiz yıkık da olsa çıkmak istemiyoruz. Para da istemiyoruz. Ne zaman paramız olsa evimizi yaparız. Ferman verilmiş, başımıza kepçe ve polisler gelmiş. Bizden, evimizden çıkmamızı istiyorlar. Polisler çocuklarımıza bağırarak 'Çıkın oradan ulan!' diyorlar. Ben evimi, evlendiğimde kendi altınlarımla yaptım." ifadelerini kullandı.
"Beni öldürseler de evimi vermeyeceğim"
90 yaşındaki Rabia Tülay ise "Evimi vermiyorum. Evimin karşılığında 50 bin lira vermişler. Ben 50 bin liraya ev alamam ki. Onun için ben evimi vermiyorum. Beni öldürseler de evimi vermeyeceğim. Ben oruçluyum. Ne elektrik var ne de su. İftara kadar burada böyle bekliyorum, ardından az bir şey yiyorum. Bizi bunlardan mahrum bırakmışlar. 20 nüfusuz, evimi vermiyorum." dedi. (M. Sıddık Bilge, M. Hüseyin Temel-İLKHA)