Şükrü Gündüz / Doğruhaber

Tek parti döneminde çıkarılan “Devrim Kanunları kaldırılsın”
Cumhuriyet’in kuruluşundan günümüze kadar göç ve iktidarı elinde bulunduranlar ellerindeki gücü Müslümanlara karşı kullanarak onların dinini yaşamamaları için bütün yollara başvurmuşlardır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında özellikle İstiklal Mahkemelerinin almış olduğu kararlarla binlerce Müslüman ve alim hiçbir suçları olmadığı halde idam edildi.
 
Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde çıkarılan ve halkı İslam’dan uzaklaştırmayı amaçlayan kanunlar hala uygulanmaya devam ediyor. Avukat Bülent Demir; insan hak ve özgürlüklerine saygılı, özgürlükçü ve aydın bir Türkiye için artık uygulama imkanı kalmayan inkılap kanunlarının kaldırılması gerektiğini söyledi.

BİNLERCE MÜSLÜMAN İDAM EDİLDİ

Kemalistlerin 80 yıldır topluma dayattığı yüzlerce İslam aliminin ve binlerce kişinin idam edilmesine neden olan kılık kıyafete ilişkin Devrim Kanunlarının kaldırılması için Avukat Bülent Demir, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na AİHM “Sivil bir kişinin inancından dolayı, kamusal alanda dahi sarık ve cübbe giyebileceği öngörülmektedir. Bu kararda kamusal alan olmayan cadde ve sokaklarda da sarık ve cübbe giyilebileceği” ile ilgili almış olduğu kararı göndererek “inkılâp kanunlarının” kaldırılması gerektiğini belirtti.

28 Kasım 1925 tarih ve 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanun ile 3 Aralık 1934 tarih ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun gibi tek parti döneminin zulüm araçlarından olan yaptırımların günümüz Türkiye’sinde bir anlamının kalmadığını belirten Demir, kağıt üzerinde kalmaktan öteye gidemeyen bu sabık düzenlemelerin kaldırılması gerektiğini ifade etti.

KAMUSAL ALANDA DAHİ SARIK VE CÜBBE GİYEBİLEBİLİR

Avukat Demir, CHP’nin Tek Parti döneminden kalma olan ancak günümüzün özgürlükçü anlayışı ile bağdaşmayan devrim kanunlarının kaldırılması yönündeki talebini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Genel Kurmay Başkanlığı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Parti Genel Başkanlığı, Büyükelçilikler ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu Başkanlığı’na da yazılı olarak iletti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 23.02.2010 tarih ve 41135/98 sayılı kararında; sivil bir kişinin inancından dolayı, kamusal alanda dahi sarık ve cübbe giyebileceğinin belirtildiğine dikkat çeken avukat Bülent Demir “Bu kararda kamusal alan olmayan cadde ve sokaklarda da sarık ve cübbe giyilebileceği tabii olarak açıklanmaktadır. Bu husus Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 9. maddesinde bahsedilen “Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü çerçevesinde; din dini inançlarını açığa vurma özgürlüğü” gereği görülmüştür. Türkiye Cumhuriyetinin bu karar itiraz ederek AİHM Büyük Dairesine götürme isteği de 4 Ekim 2010 tarihinde, Büyük Daire bünyesinde yer alan kurulca görüşülerek red edilmiş, böylece söz konusu karar kesinleşmiştir” değerlendirmesinde bulundu.

YORUMLANAMAZ DENİLEN DEVRİM KANUNLARI KALDIRILSIN

Avukat Demir,1996 yılında Ankara’da görülen ve Aczmendilerin yargılandığı davada sanıkların duruşmada, sarık ve cübbeleriyle savunma yapmak istemeleri üzerine ceza almalarının ardından başvurdukları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince böyle bir kararın verildiğini kaydetti. İç hukuk yollarını tükettikten sonra, bu cezanın haksız olduğunu AİHM’ de dava açarak uluslararası boyuta taşıdıklarını ifade eden Demir, “AİHM İkinci Dairesi, Türkiye mahkemesinin verdiği kararın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9. maddesine aykırı olduğuna dair karar vermiştir. Bu karar ile; Anayasa’nın 174. Maddesinde yer alan ve Anayasaya aykırı olduğunu anlaşılamaz ve yorumlanamaz denilen devrim (inkılap) kanunlarından olan; 28 Kasım 1925 tarih ve 671 sayılı “Şapka İktisası Hakkındaki kanun” ile 3 Aralık 1934 gün ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun hükümlerinin, çağın gerisinde kaldığı ve kaldırılmaları gerektiği anlaşılmaktadır” dedi.

İKİ KANUNUN KALDIRILMASI İÇİN TBMM’YE BAŞVURDU

Kanun hükümlerinin “Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin laiklik niteliğini koruma” ile bir ilgisinin olmadığının ortaya çıktığına da dikkat çeken avukat Bülent Demir, TBMM Başkanlığı’na yaptığı başvuruda şu talepte bulundu. ‘Bilindiği üzere, Anayasanın 90/5 maddesi gereğince, Temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalar iç hukuktan üstün sayılmaktadır. AİHM de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gereğince kurulmuş olup bu mahkemelerin kararları iç yargı organlarını bağlayıcı nitelik taşımaktadır. Bu nedenle, Anayasanın 174. Maddesinde yer alan 671 sayılı Şapka İktisası Hakkındaki kanun ve 2594 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun başlıklı inkılap kanunlarının kaldırılması için gereken adım atılmalıdır.”