M. TAHİR ÖZSOY- DOĞRUHABER
Hoş geldin ya şehri Ramazan. Hoş geldin ya şehre`l Kur`an. Hoş geldin ey vahyin nazil olduğu mübarek Kur`ân ayı… Ramazan; maddi ve manevi açıdan Müslümanlar için en değerli aydır; bunun için bu aya “on bir ayın sultanı” denilmiştir. Bir Ramazana daha İslam coğrafyasının hali pür melali ile giriyoruz. Bir yanda parçalanmışlık, diğer yandan emperyalistlerin saldırıları altında inleyen İslam coğrafyası, Ramazan ayını en iyi şekilde ihya etmek için gayret gösteriyor. Günahlardan arınmak için büyük bir fırsat olan, cennet kapılarının açıldığı, şeytanların bağlandığı bu ayın önemini konuştuğumuz Siyer Araştırmaları Vakfı Kurucu Başkanı Muhammed Emin Yıldırım, “İslam`ı ne kadar anlatabilirsek, o kadar insanı imanla, Kur`an`la, Ramazan`la tanıştırmış olacağız. Dolayısıyla Ramazan`da aslında efendimizin hayatında olan o cihad sorumluluğunun yeniden bir muhasebesinin yapılmasının gerektiğini de anlamış oluyoruz” dedi.
Ramazanın manevi bir bahar olduğunu ifade eden Yazar Dr. Şerafettin Kalay, İslam kardeşliğinin uzun yıllardır yara aldığını belirterek “İslam alemi ırk belasına parçalanmıştır. Bir daha yan yana gelmemesi için Rahman`a kulluk yerine şeytana uşaklık edenlerin oyunlarına düşe düşe kalpleri birbirlerine soğumuş uzaklaşmıştır” diyerek islam aleminin bu acı ve sıkıntılar içerisinde yeni bir Ramazan`a girdiğini söyledi.
Peygamber Sevdalıları Vakfı Sözcüsü Yahya Oğraş ise “İslam ümmetinin, İslam coğrafyasının içerisinde bulunduğu zulüm, haksızlık, vahşet ve felaketlerin bir an önce son bulmasını Rabbimden niyaz ediyorum. Şu anda yüreğimiz burkuluyor. İnşallah bu Ramazan ayında bu oruçta bizde oluşan güzel duyguların Müslümanların kenetlenmesine, şuurlanmasına ve bir araya gelmesine vesile olacağını rabbimden umuyorum” diye konuştu.
“CEHD, CİHAD, CENG” PEGAMBERİMİZ VE RAMAZAN
“Efendimizin hayatında Ramazan, nazil olan ayetlerle başlıyor” diyen Yıldırım, “Ve dokuz Ramazan geçiriyor hayatı boyunca. Dokuz Ramazan`dan dört tanesi 29 gün olarak 5 tanesini de 30 gün olarak toplam 266 gününü Ramazan`da oruçlu geçiriyor. Peygamber Efendimizin(a.s.) 266 gününde geçen hayatında var olan bazı özellikler yok bizim hayatımızda. Onları da biz üç başlıkta toplayabiliriz. Nedir bu üç başlık; birincisi cehd, ikincisi cihad, üçüncüsü ise cengdir.” dedi.
“RAMAZAN BİZLERİ GERÇEK MANADA İHYA ETMİYOR”
Hz. Peygamberin tuttuğu 266 günlük ramazan orucu sürecinde ciddi bir çalışma ve gayret olduğunu belirten Yıldırım, “Özellikle ümmetin dertleriyle dertlenme adına, ümmetin sıkıntılarını kendi dünyasına, özellikle iftar sofralarına davet etme adına, Müslümanların bazı şeyleri elde etmek noktasında sorumluluklar kazanma adına, inanılmaz derecede Efendimizin dünyasında bir gayret var. Tabi bu gayret sahabenin dünyasına da intikal ediyor. Ancak bize geldiğiniz zaman hele hele yazlara rastlayan Ramazan`larda bir rehavet var. Ümmetin bu kadar problemi varken, biz bu problemlere çözümler bulacağımız yerde, ezilen mazlum coğrafyalara sıkıntılarını giderebilme adına bazı projeler üreteceğimiz yerde, bir an önce olsun bitsin, hayatımızdan çıksın. Yine eski hayatımıza dönelim gibi bir yanlış anlayış var. Böyle olduğu için de Ramazan ne yazık ki bizleri gerçek manada ihya etmiyor. Oruç tutmamıza rağmen o Ramazan`dan elde edeceğimiz asıl kazançtan mahrum kaldığımız bir noktada iş bitmiş oluyor.” şeklinde konuştu.
“İSLAM`I ANLATMA SORUMLULUĞUMUZU YERİNE GETİRMELİYİZ”
“Cihad dediğimiz şey insan ile İslam arasındaki engelleri kaldırmaktır.” ifadelerini kullanan Yıldırım, “Bu gün biz kendi memleketimiz için konuşalım. 80 milyon insanımız var. Ve bugün İstanbul`da bir cadde bir sokağa çıktığınız zaman İslam`ın çokça fazlaca yaşanması gereken bir şehir olmasına rağmen sokakta caddede ne yazık ki Ramazan`ın ruhunu yansıtmayan çok hoş olmayan manzaralar göreceğiz. Bunları gördüğümüz zaman bu insanlara kızmaya hakkımız yok, kızdığımız zaman bir şeyler düzelmeyecek. Ama cihad adına, sorumluluğumuzu gözden geçirmek zorundayız. Çünkü bu insanlara İslam`ı anlatma sorumluluğu, bizim sorumluluğumuzdur. Ne kadar anlatabilirsek, o kadar insanı imanla, Kur`an`la, Ramazan`la tanıştırmış olacağız. Dolayısıyla Ramazan`da aslında efendimizin hayatında olan o cihad sorumluluğunun yeniden bir muhasebesinin yapılmasının gerektiğini de anlamış oluyoruz.” cümlelerini kullandı.
“İSLAM`IN ŞANLI TARİHİ RAMAZANLARDA YAZILMIŞTIR”
Hz Peygamber`in Ramazanlarıyla bizim Ramazan`larımız arasındaki farkları anlatan Yıldırım, üçüncü farkın ceng olduğunu belirtti. Yıldırım son olarak şunları kaydetti: “Ceng, savaştır. Efendimizi hicretin ikinci yılında, Ramazan`la birlikte Bedir gazvesinde görüyoruz. İkinci Ramazan Uhud`un hazırlıklarıdır. Üçüncü Ramazan da yine öyle, dörtte öyle, beşde öyle, sekizde öyle. Mesela sekizinci Ramazan yine Efendimiz yollardadır. Ve Mekke fethidir. Ramazanda gerçekleşmiştir. Hayatı boyunca böyledir. Ümmet bunu anladığı için, bakın İslam`ın şanlı tarihine, yüzümüzü ak edecek birçok fetih, galibiyet hep böyle bir Ramazan ayında olmuştur. İşte bir Kadisiye Savaşı`nın zaferi Ramazan`dadır. Bir Amuriye`nin fethi Ramazan`dadır. Endülüs dediğimiz o koca İslam medeniyetinin oluşumu Ramazan`dadır. Moğol-Tatar saldırılarının bittiği ve İslam ümmetinin yüzünün güldüğü Ayn Calut savaşı Ramazan`dadır. Dolayısıyla Ramazan bir yönüyle de zafer ayıdır. Fetih ayıdır. Bizler de böyle anladığımız zaman, şu anda ümmet olarak içinde durduğumuz sıkıntıları giderme adına bir gayret içinde oluruz. İnşallah bu Ramazan bizler için zafer ayına dönüşür. Mazlum coğrafyalarımızın gülebileceği güzel adımları atmış oluruz.”
RAMAZAN MANEVİ BAHARDIR
Ramazan ayının yenilenme ve arınma ayı olduğunu belirten araştırmacı Yazar Dr. Şerafettin Kalay ise ramazanın manevi bir bahar ayı olduğunu ifade etti.
Kalay şu ifadeleri kullandı; “Yine ramazan geliyor. Yılların baharı vardır. Manevi yılların baharı vardır. Ramazan ayı manevi yılın baharıdır. Bahar aylarında güzellik vardır. Canlılık, dirilik vardır. Yeniden hareket etmenin yeniden dallara tomurcuklara su yürümenin vaktidir. Manevi dünyamızda da ramazan bunun içindir. Tazeliğin habercisidir. Yeni çiçeklerin habercisidir. Yeni yaprakların habercisidir. Dolayısıyla da yeni meyvelerin habercisidir. İnşallah yine hayır, feyiz ve bereketle gelir. Ama gariptir. İslam kardeşliği uzun yıllar oldu yara almıştır. İslam alemi ırk belasına parçalanmıştır. Bir daha yan yana gelmemesi için Rahman`a kulluk yerine şeytana uşaklık edenlerin oyunlarına düşe düşe kalpleri birbirlerine soğumuş uzaklaşmıştır. Haliyle bu acı ve bu sıkıntılar içerisinde yeni bir Ramazan`a giriyoruz. İnşallah şuurun artmasına kardeşliğin artmasına hayrın feyzin bereketin artmasına hataların görünmesine vesile olur. Ramazan ayı ibadetlerin buluştuğu aydır. Namaz ile oruç buluşur. Sadak-i fıtır bu ayda verilir. Nice mümin gönüller Beytullah`a doğru umre için gider. İslam şuuru da, İslam kardeşliği de birbirine Allah Resülünün ve Kur`an-ı Kerim`de buyurulduğu gibi hassaten birbirinin azaları olan birbirine perçinlenen bir ümmet haline geliriz. Gelecek ramazanları daha ümitle daha iştiyakla bekleriz. Daha güzel karşılarız. Daha güzel uğurlarız. Mevla hayırlara feyizlere bereketlere vesile kılsın.”
“MÜSLÜMANLAR BİRBİRLERİNİ SAHİPLENMELİ”
Peygamber Sevdalıları Vakfı Sözcüsü Yahya Oğraş da, Ramazan ayının Müslümanlar için bir dayanışma ayı olması gerektiğini belirtti. Bu ayda Müslümanlara çok görevler düştüğünü belirten Oğraş, “İslam ümmetinin, İslam coğrafyasının içerisinde bulunduğu zulüm, haksızlık, vahşet ve felaketlerin bir an önce son bulması için Rabbimden niyaz ediyorum. Şu anda yüreğimiz burkuluyor. Çok ciddi anlamda Müslümanlar sıkıntı yaşıyorlar. Müslümanlar açlık, susuzlukla karşı karşıyalar. Evsiz, barksız olan Müslümanlar var. Her şeyden önce de İslam ümmetinin maalesef bir sahiplenme içerisinde olmadığını görüyoruz. İnşallah bu Ramazan ayında bu oruçta bizde oluşan güzel duyguların Müslümanların kenetlenmesine, şuurlanmasına ve bir araya gelmesine vesile olacağını rabbimden umuyorum.” dedi. Peygamber Sevdalıları Vakfı`nın bir ıslah hareketi olduğunu ifade eden Oğraş, “Yani biz tabi ki platform olarak, toplumsal bir ıslahat hareketi olmamız hasebiyle, toplumumuzun oruçla, ibadetlerle bir şuura, bilince erişmesini diliyoruz. Nasıl ki bu ayda şeytan ve avaneleri zincire vurulmuşsa, inşallah ruhumuz bu ayda izzet bulur. Ruhumuz arınmış olur. Bu duygularla Ramazan`ı bekliyoruz. Şunu da unutmamak lazım bugün her ne kadar Müslümanlar zulüm esaret altındaysa, bizim Rabbimizden niyazımız şudur; ruhumuz nasıl azade oluyorsa, bedenlerimiz de inşallah bu ayda azade olur. Esaret dönemleri bitmiş olur. Bu gün İslam`ın izzeti için Medrese-i Yusufiye`de yatan ve ciddi anlamda işkence gören kardeşlerimizin kurtuluşuna bir vesile olacaktır inşallah.” diye konuştu.
“FITIR, ZEKÂT VE HER TÜRLÜ HAYIR HASENAT ARTIRILMALI”
Ramazan ayının bir dayanışma zamanı olduğuna vurgu yapan Oğraş, şöyle konuştu: “Bu ay bir dayanışma ayıdır. Fakir fukarayı hatırlama ayıdır. Yardım elini uzatma ayıdır. Onlarla birlikte iftar sofrasına oturmayı bir prensip olarak hayatımızın merkezine taşıyabilirsek Rabbim bunun ecrini fazlasıyla verecektir. Bunu yaşamak lazım. Ramazan ayında her bir amelin sevabı bire bindir. Özellikle fıtır, zekât ve her türlü hayır hasenatın artırılması noktasında ümmetin bu bilinci geliştirmesi lazım. Özellikle duanın zikrin istiğfarın ve her türlü ibadetin özellikle toplumsal ibadet şeklini almış teravih namazlarına iştirak etmenin de bu anlamda büyük önem arz ettiğini biliyoruz. Kur`an mukabelelerinde bulunma, teravihlerde, sabah namazlarını camilerde ihya etme duygularının gelişmesi için bu bilincin, şuurun gelişmesi için elimizden geldiğince gayret göstermeliyiz.”