ADANA- Bugün saat 13.00`da Yüreğir İlçesi 19 Mayıs Mahallesi Konut Meydanında bir basın açıklaması yapan Tesettür Seferberliği Platformu (TESSEP,) tesettür ve başörtüsünün tüm alanlarda serbest olmasını istedi. Afganistan`daki bir NATO üssünde Kur`anı Kerim ve dini kitapların yakılması ile Osmaniye T Tipi Cezaevinde Hizbullah hükümlülerine yapılan zulmün de telin edildiği basın açıklamasına yüzlerce kişi katıldı. Çevredeki vatandaşların da ilgiyle izleyip tekbirlere eşlik ettiği basın açıklamasına özel bir programından dolayı Adana`da bulunan Doğruhaber Gazetesi Yazarlarından Mehmed Göktaş Hoca`da hazır bulundu.
 
Bayanlar ve başörtülü kız çocuklarının yoğun katılımı ile gerçekleşen basın açıklamasında ellerde Kuran ve tesettüre destek içerikli dövizler taşındı. Sık sık tekbirler getirildi.
 
Kuran tilavetinin ardından basın açıklamasını TESSEP`e üye derneklerden Anadolu Der`in Başkan Yardımcısı Hüseyin Ayaydın okudu.
 
Tesettürün Allah`ın emri olduğunu belirten Ayaydın, "Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle. Bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman kendilerini baştan aşağı örten dış elbiselerini üzerlerine alıp örtünsünler."Ahzab suresi 59. Ayetin mealini okuyarak basın açıklamasına başladı. 
 
İlk Gündemimiz Müslümanların Sorunları Olacak 
 
TESSEP`in yüce Allah`ın emri olan iffet ve takva elbisesi başörtüsünü özgür kılma ve bu konudaki baskı ve dayatmaları kınamak üzere bir çok etkinlik ve basın açıklamaları yaptığını belirten Ayaydın; "Bizler TESSEP olarak başörtü sorunu başta olmak üzere, Müslümanların diğer sorunları çözülmeyinceye kadar; gündemin diğer sorunlarını birinci sorun olarak görmeyeceğiz. Öğrenci haklarını konuştuğumuz bu günlerde, başörtülü öğrencilere karşı alenen yapılan haksızlıklara göz yumamayız. Yıllardır çözülemeyen başörtü sorunu gündemimiz dışına çıkartırsak, çözümün daha da uzaklaşacağının düşüncesindeyiz. Çünkü önceliğimiz, başörtü özgürlüğüdür." dedi.
 
Örtü, Çağımızın Zulüm Egemenliğine Karşı Kadınımızın Cihadıdır. 
 
Örtünün İslam`ın şiarlarından olduğunu belirten Ayaydın; "Şu iyice bilinsin ki İslâmî örtünme iman alâmetidir. Ruhumuz gibi vücudumuz üzerinde de Allah`ın hâkimiyetini kabul edişin belgesi olan bir ibadettir. Örtünme, çağımızın zulüm egemenliğine karşı kadınımızın cihadı, örtü de gerçek özgürlük bayrağıdır. İzzetine, iffetine, şeref ve namusuna düşkün Müslüman kızlarımızın bu erdemi bazılarının gözüne batıyor. Özellikle, okumak isteyen Müslüman kızlarımız dünya, âhiret tercihi ile yüzleşmektedir.
 
Tesettür, kadının kimliğini öne çıkaran onurudur. Müslüman hanımın, toplumda dişiliğiyle değil, kişiliğiyle yer edinmesini sağlayan, kadının sömürülmesine ve eziyet edilmesine karşı, koruyucu bir kalkanıdır.
 
Kadının teniyle, derisiyle değil; insanî özellikleriyle topluma katılma arzusunda bir bilinçtir, bir cihaddır, bir ibadettir. "dedi.
 
Bu Anlamsız Yasak, Artık Kökünden Kaldırılmalıdır 
 
Tesettür yasağının 28 Şubat`la tırmandığını belirten Ayaydın; "28 Şubat süreci ile birlikte tesettür sorunu ülkede içinden çıkılmaz bir hal almıştır. Dinimizin olmazsa olmazlarından olan tesettürün Türkiye`de içinden çıkılmaz bir hale getirilmesi Müslüman kamuoyu olarak bizleri derinden üzmektedir. İslam`ın temel ilkelerinden olan örtünmenin Allah`ın kesin bir emri olduğunu unutanlar yarın Allah`a hesap veremeyeceklerdir.
 
Yıllardır bir kangren haline getirilen ve yüz binlerce hanım kardeşimizi mağdur eden bu anlamsız yasak, artık kökünden kaldırılmalıdır."dedi.
 
Örtünme Hakkı İle Eğitim Hakkı Arasında Tercihe Zorlanması Büyük Bir Zülüm ve Haksızlıktır. 
 
Tüm alanlarda tesettürün serbest olası gerektiğini savunan Ayaydın; "Kamusal alanda çalışmak isteyen Müslüman bacılarımızın ve tesettürlü olarak eğitim görmek isteyen kızlarımızın keyfi bir muameleye maruz bırakılarak yaşadıkları mağduriyet, herkesimin malumudur.
 
Zorunlu Eğitime tabi milyonlarca çocuğumuza örtü yasağının dayatılması ve kız çocuklarımızın Örtünme Hakkı ile Eğitim Hakkı arasında tercihe zorlanması büyük bir zülüm ve haksızlıktır. Ülkenin birçok yerinde başörtüsüyle eğitimine devam etmek isteyen ilköğretim çağındaki kızlarımıza 28 Şubatı aratmayan dayatmalarda bulunulmaktadır. Çocuklarımız derse alınmıyor, 28 şubat ürünü olan ikna odalarında psikolojik baskı altına alınıyor, aileleri ile birlikte tehdit ediliyor, hakarete uğruyor. Ancak bu keyfi uygulamayı yapanlar hakkında hiçbir soruşturma açılmıyor.
 
Bazı üniversitelerde hâlâ keyfî olarak bu yasak uygulanıyor. Kanunsuz başörtüsü yasağı sebebiyle bir kişi bile mağdur olsa, "Yasak tam olarak sona erdi" diyemeyiz. "Bin kişiye serbest, bir kişiye yasak olsa ne olur?" da diyemeyiz.
 
Şunu da unutmamalıyız ki, başörtüsü yasağının üniversitelerde sona ermesiyle de mesele tam olarak hallolmuş olmaz.
 
"Kamusal alan" denen ve denmeyen bütün mekânlarda ve bütün mesleklerde bu haksız, bu hukuksuz, bu adaletsiz yasak sona ermelidir. Evet, ilköğretimden son öğretime kadar eğitimin bütün kademelerinde bu yasak olmamalıdır. Eğitimde olmayınca iş hallolmuş olur mu? Hallolmuş olmaz. Memuriyette de, başka mesleklerde de bu yasak olmamalıdır. Kim arzu ediyorsa başörtüsünü takabilmeli ve istemesi halinde mesleğini de icra edebilmelidir" dedi.
 
Bu İslami ve İnsani Hak Anayasal Güvence Altına Alınmalıdır 
 
Yeni bir sivil anayasanın gündemde olduğu bu günlerde tesettür konusunun göz ardı edilmemesi gerektiği kanaatindeyiz. Bu İslami ve insani hak anayasal güvence altına alınmalıdır. Bu hakkın Anayasal güvence altına alınmadan hükümetlerin insafına bırakılması, hükümetlerin değişmesiyle yasağın tekrar uygulanmasını sonucunu doğuracaktır.
 
Tessep tarafından düzenlenen ve 12 bin kişinin katıldığı Tesettür anketine katılanların, yüzde 59`u Sizce başörtüsü sorunu nasıl çözülmelidir? Sorusuna Anayasal güvence ile demişlerdir. Bu da toplumun, seçilmişlerden bu sorunun kalıcı bir şekilde çözmesini istediğini göstermektedir." 
dedi.
 
Kuran`a Düşmanlık Kimseye Fayda Vermemiştir. 
 
Afganistan`daki bir NATO üssünde Kur`anı Kerim ve dini kitapların yakılmasını da telin ettiklerin belirten Ayaydın; "Kuranımıza bu alçakça saldırıyı yapan zavallılara ve arkalarındaki güç odaklarına sesleniyoruz! Kur`an`a, İslam`a ve Müslümanlara düşmanlık kimseye fayda vermemiştir, size de fayda vermeyecektir. Kur`an`a ve mukaddesatlarımıza yönelik yapılan her türlü saldırıyı lanetliyoruz." dedi.
 
Osmaniye T Tipi Cezaevinde Yaşananlar ABD Guantanamo`sundan Farksız 
 
Osmaniye T Tipi Cezaevinde Hizbullah hükümlülerine yapılan zulmü de kınayan Ayaydın; "Muş E Tipi Kapalı Cezaevinden Osmaniye T Tipi Kapalı Cezaevine sevk edilen Hasan Tilki ve Salih Yıldırım isimli Hizbullah hükümlüleri, Osmaniye T Tipi Kapalı cezaevi gardiyanlarınca 12 Eylül`ü aratmayacak uygulamalara maruz kaldı. Mahkûmlar cezaevi girişinde anadan doğma soyunmaya zorlandılar. Bunu kabul etmeyince de şiddet ve hakarete uğrayarak coplar eşliğinde zorla soyuldular.
 
Bu tür uygulamaların Siyonist zindanlarında ABD Guantanamo`sunda ve Irak`ın Ebu Gureyb`inde Müslümanlara uygulandığını biliyorduk. Ama bunlar bizim ülkemizde de yaşanıyormuş.
 
"Devletin içindeki işkenceci ve zulüm yapan idarecilerin devletten temizlenmedikçe devletin halkıyla barışamayacağı açıktır.
 
Halk ile barışmak isteyen bir devletin, halkın inancına ahlaki değerlerine saygı göstermesi gerektiği gibi, toplumun nezdinde kendini temize çıkartmak için devlet yapısı içerisindeki işkenceci zihniyeti ve işkencecileri devlet mekanizmasından temizleyip, sorumluları bir an önce ortaya çıkartıp gereken ceza vermesi ve bununla ilgili bütün şikâyetleri ciddiyetle araştırması zorunludur."dedi.
 
Basın açıklaması sonunda tekbirler getiren vatandaşlar daha sonra sessiz bir şekilde dağıldı.
 
 
 
 
 
 
 
Ayhan Kaya-İLKHA