ŞEYDA ÜNAL / DOĞURABER

Geceyle gündüz değil aydınlığı ya da karanlığı belirleyen. Karanlığın dip çukurlarına saplanmışken lambalardan medet umarsak elektrikler kesildiğinde girdaplarda kayboluruz. Işık deyince aklınızda lambadan başka bir şey belirmiyorsa, güneş sırtını dönüp gittiğinde yalnızca karanlığı hissedebiliyorsanız bir durup düşünme vakti gelmiş demektir.

Geçen yazımızda ölümden ve öldürmekten bahsettik. Bu yazımızda ölümü farklı bir yerden ele alacağız. Öldürme niyeti olmadan öldürenlerden, her gün onlarca haber çıkmasına karşın hatada ısrar edenlerden bahsedeceğiz. Evet, konumuz maganda kurşunları. Birilerinin eğlenerek sıktığı kurşunların, başka bir ailenin ocağını söndürmesi…

Maganda kurşunuyla ölenleri araştırdığınızda nereye elinizi atarsanız ardından bir dram çıkıyor. Kolay değil, eğlencesine sıktığı kurşun birini hapse diğerini ise makbere yolcu ediyor. Sinsi şeytan ne de çok seviniyor, kahkahaları yeryüzünü titretiyor… İnsanoğlu ise her gün yaşanan bu olaylara rağmen hala tedbirini alıp ders çıkarmıyor.

Nedir peki onu böyle davranmaya iten? Böylesine derin acılı olaylar yalnızca televizyonlarda yaşanır diye düşünmesi mi? Yoksa mutluluğun dozunu kaçırıp yaptığı hareketin sonucunu düşünmemesi mi? Oysa Müslüman kişi, atacağı adımın onu nereye götüreceğini hesap edip öyle atmalı adımını. Sahi siz köprünün orta kısmının çökmüş olduğunu görüp hala o köprüye adım atmak isteyenlerden misiniz? Yoksa koskoca köprüye bakmayıp gelişigüzel yürüyenlerden misiniz?

Birinin eğlencesi diğerinin feryadı olmasın gayrı. Maganda kurşunları kaç ailenin canını yaktı? Kaç aile ferdini toprağa gözyaşlarıyla uğurladı? Kaç keşke döküldü dudaklardan… Keşke sıkmasaydım o kurşunu, diye diye keşkeler birbirini kovaladı…

Ölüm ölmüyor, insanoğlu ölümünün nasıl geleceğini bilemiyor. Lakin ecel deyip maganda kurşunlarını gelişigüzel bir olaymış gibi boş vermek doğru değil.  Allah insana akıl vermiş, irade vermiş düşünüp seçim yapabilmesi için. O halde Müslümanlar haramda ısrar ediyor, niçin?