Mehmet Erkan Yavuz/DOĞRUHABER

İngiltere'nin Manchester kentinde konser alanında meydana gelen patlamada 22 kişi öldü, 60 kişi yaralandı. Patlama kentin kuzeyindeki Manchester Arena`da konser salonunda meydana geldi. İngiltere Başbakanı Theresa May, güvenlik toplantısının ardından açıklama yaptı. May, saldırıyı bir kişinin gerçekleştirdiğini söyledi. Olayı değerlendiren uzmanlar, saldırının İngiltere seçimleri ve İngiltere`nin Ortadoğu politikasından bağımsız olmadığını ifade etti.

Konuyu gazetemize değerlendiren Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman Babacan, “Bu saldırının direkt olarak emperyal politikalarla ilişkisi var. Bu, küresel emperyalizmin kendi içerisinde bir güç ve iktidar mücadelesidir.” dedi. SETA Ortadoğu uzmanlarından Can Acun ise, “Terörle işbirliği yaparsanız, terörü kendi çıkarlarınız için kullanırsanız, bir gün kendi evinizde de terörle muhatap olursunuz. Bu anlamda bunun da İngilizler tarafından değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum.” dedi.

“TERÖRÜ ÇIKARLARINIZ İÇİN KULLANIRSANIZ, KENDİ EVİNİZDE TERÖRLE MUHATAP OLURSUNUZ”

Bu saldırıdan sonra İngiltere`nin dış politikasında bir değişikliğin olmasını beklemediğini ifade eden Can Acun, “Burada iç politikayı daha fazla etkileyecektir. Çünkü seçimlere doğru gidiyordu. Bu anlamda göçmenlere yönelik politikasında sertleşme söz konusu olabilir, daha aşırıcı sağ yanlısı siyasal hareketler bu saldırı sonrasında güçlenebilir ve bunu kendileri için siyasi anlamda fırsata çevirebilirler. İngiltere dış politikası bu anlamda da kendi çıkarlarını merkeze alan zaten dar bir çerçevede ilerliyor. Böyle bir saldırıdan etkilenerek psikolojik olarak dış politikada yeni bir düzenleme yapacaklarını düşünmüyorum. Zaten DEAŞ`la mücadeleyi görüntü itibariyle Irak ve Suriye`de yürütüyor. Sahada askerleri var, özel kuvvetleri var. Hem Suriye`nin güneyinde, hem kuzeyinde PKK`nin Suriye yapılanmasıyla birlikte çalışıyorlar. Belki bununla dikkatleri çekmek gerekiyor. Ülkeler bu anlamda teröre karşı ikili politika izliyorlar. İngiltere bir şekilde Kuzey Suriye`de YPG terör örgütüyle birlikte çalışırken kendi topraklarında da başka bir terör örgütünün saldırısına maruz kalabiliyor. Dolayısıyla ülkeler şunu görmeli: Terörle işbirliği yaparsanız, terörü kendi çıkarlarınız için kullanırsanız, bir gün kendi evinizde de terörle muhatap olursunuz. Bu anlamda bunun da İngilizler tarafından değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum.” şeklinde konuştu.

“SALDIRININ ZAMANLAMASI DİKKAT ÇEKİCİ”

İngilizlerin belli çerçevede DEAŞ`ın içerisinde belli bir angajmanı olabileceğini belirten Acun, “Ama bu yapılanma “İngilizler tarafından kuruldu veya yönetiliyor” gibi bir iddia abartılı olacaktır. Bu yapının zaman zaman kendisinin doğrudan uluslararası terör saldırısı yaptığını, zaman zaman ise büyük devletlerin kendi arasında mücadelede DEAŞ`ı kullanarak bir şekilde bu tip saldırıları yaptığını görmüştük. Türkiye`deki saldırılarda özellikle bu tarz izlerin olduğu ortaya çıkmıştı. Nihayetinde bazı kavgaların da zamanlaması itibariyle gerek bu anlamda iç dinamikler çerçevesinde seçimlerden hemen önce yapılmış olması ya da sosyal fay hatlarının tetikleyici unsurlar olması veya ülkelerin dış politikasını etkileyecek nitelikte olmuş olması çeşitli soru işaretlerini ve şüpheleri barındırıyor.” diye konuştu.

 “BU, KÜRESEL EMPERYALİZMİN KENDİ İÇERİSİNDE BİR GÜÇ VE İKTİDAR MÜCADELESİDİR”

Buna benzer saldırıların Avrupa`nın çeşitli başkentlerinde daha önce yaşandığına dikkat çeken Abdurrahman Babacan ise, “Bu tarz saldırılar daha önce Avrupa`nın çeşitli başkentlerinde yaşandı. Özellikle büyük metropollerde ses getirecek eylemler seçiliyor. Paris`te, Brüksel`de, Moskova`da ve nihayetinde de Londra`da ve bugün de Manchester`da oldu. Dolayısıyla bu, çok yeni bir tarz değil. Direkt olarak emperyal politikalarla ilişkisi var. Bu, küresel emperyalizmin kendi içerisinde bir güç ve iktidar mücadelesidir. Bu güç ve iktidar mücadelesi içerisinde DEAŞ maalesef çoğunlukla kendi alanlarını açmak üzere bir enstrüman olarak kullanılıyor. Bu manada yapılacak herhangi bir terör eyleminin net, spesifik, ‘şu amaca direkt olarak şöyle bir olay yaşanmıştır da bu yüzden bu eylem gerçekleştirilmiştir` gibi bir sonuç çıkmaz. Fakat şu var: Özellikle Avrupa ülkeleri son yıllarda kendi aralarında bir alan hâkimiyeti yarışındalar. Ortadoğu`da kim hâkim olacak. Özellikle Suriye`de son dönemlerde ayyuka çıkan vekâlet savaşlarını kim koordine edecek ve yönetecek. Burada çeşitli noktalarda ön plana çıkmaya çalışan, bazen çeşitli yerlerde özellikle Afrika`da Fransa seçilir, bazen NATO merkezi olarak Brüksel seçilir, bazen eski İngiliz emperyalizmi olarak İngiltere seçilir.” dedi.

“SALDIRI AYNI ZAMANDA İÇERİYE DÖNÜK BİR MESAJ”

Batılı güçlerin sahada hâkimiyet mücadelesi verdiğini ve özellikle Ortadoğu üzerinden alan mücadelesine giriştiklerine vurgu yapan Babacan, sözlerine şöyle devam etti: “Burada da uluslararası küresel güçler birbirlerine mesaj verirler. Bunun da bir mesajın yeni bir yüzü olarak okunması gerekir. Orada da Ortadoğu`ya hâkim olma noktasında ABD, İngiltere ve Rusya üçlüsü arasında alan mücadelesi yapılıyor. Bu alan mücadelesinde de içerideki siyasetçilere hangi ülkede yaşanılıyorsa, mesela bugün İngiltere Başbakanı kendi çalışmalarını askıya aldı. Ülke otomatik olarak alarm durumuna geçti. Büyük ihtimalle Fransa`da olduğu gibi çok üst düzey sıkıyönetime yakın önlemler alınacak, bazı olağanüstü düzenlemeler yapılacak. Fransa bununla uğraşmıştı. Bir ara Brüksel`de yaşanan olay sonrası Belçika hükümeti bununla uğraştı. Şimdi de İngiltere bununla uğraşacak. Dolayısıyla burada içeriye bir mesaj var. O da şu: Ortadoğu`daki politikalara fazla dalarsan bunun karşılığında sana içerde huzur vermeyiz. DEAŞ`ın burada durduğu yer maalesef en başından beri olduğu gibi vekâlet savaşlarının özelde Suriye`de yaşanan büyük zulmün haklı bir direnişe, meşru bir oluşuma, Suriye ve Ortadoğu`nun geleceğini etkileyecek olası bir haklı, meşru, İslami ve siyasi bir oluşuma devrilmesini engelleyecek tarzda Suriye olayının enfekte edilmesi görevi DEAŞ`a düştü. Ortadoğu konulu tüm meselelerde emperyal politikalar güden batı ülkelerinin karşımıza ‘İslami terör` kavramıyla yaklaştığını görüyoruz. Bu görüntüyü veren en önemli aktör DEAŞ ve yaptıklarıdır.”