KUR`AN TEFSİRİ

Bakara Suresi 2. Ayet

“İşte o kitap, bunda şüphe yok, müttakiler (kötülükten korunacaklar) için hidayettir.”

Fizilal`İl Kur`an

Hidayet; bu kitabın özü, hidayet; bu kitabın karakteristiği, hidayet; bu kitabın yapısı, hidayet; bu kitabın mahiyeti. Fakat kimin için? Bu kitap kimin için hidayet ve ışık kaynağı? Kimin için rehber, nasihatçi ve gerçeklerin açıklayıcısıdır?

Takva sahipleri için elbette. Kalbe bu kitaptan yararlanma yeteneği veren özellik, takvadır. Kalbin kilitli kapılarını açarak, bu kitabın içeri girip oradaki rolünü oynamasını sağlayan faktör takvadır. Kalbi, yararlıyı almaya, benimsemeye ve kabul etmeye hazırlayan niteliktir takva.

Kur'an'dan hidayet bulmak isteyen kimsenin öncelikle ona temiz ve samimi bir kalple yaklaşması, sonra da bu yaklaşımını korkan ve çekinen bir kalple sürdürmesi gereklidir mutlaka. Ayrıca böyle bir kalbin sapıklığa düşmekten ya da sapıklık tuzağına yakalanmaktan da kesinlikle sakınması lâzımdır. İşte ancak o zaman Kur'an, kendisine çekingen, korkulu, saygılı, duyarlı ve faydalanmayı isteyen bir eda ile yaklaşan kalbe sırlarını ve nurlarını aktarır. Bir gün Hz. Ömer, Ubeyy b. Kaab'a takvanın ne olduğunu sordu. Ubeyy b. Kaab da kendisine "Sen hiç dikenli bir yolda yürümedin mi?" diye sordu. Hz. Ömer "Evet, yürüdüm" dedi. Ubeyy b. Kaab "Peki, o durumda ne yaptın?" diye sordu. Hz. Ömer "Paçalarımı sıvadım ve dikenlere takılmamaya özen gösterdim" deyince Ubeyy b. Kaab "İşte takva budur" dedi.

Evet, işte takva budur. Yani kalp duyarlığı, şuur bilenmişliği, sürekli korku, kesintisiz çekingenlik ve yolun dikenlerinden uzak durma titizliği. Hayat yolunun dikenlerinden; yani arzu ve ihtiras dikenlerinin, istek ve emel dikenlerinin, korku ve vesvese dikenlerinin, boş umut ve asılsız korku (fobi) dikenlerinin ve daha birçok dikenlerin cirit attığı yol.

Hak Dini Kur`an Dili

Kendisinde şüphe olmayan bu Kitap Muttakilere hidayetin ta kendisidir. Sapıklıktan çıkıp hakkın korumasına girmek yeteneğine sahip olanlara hakkın hükümlerini bildirecek bir delil, doğru yolu gösterecek apaçık bir belgedir. Diğer bir ifade ile bu kitapta pek büyük bir hidayeti rabbaniye vardır.

Fakat muttakiler için. Çünkü bundan faydalanarak istenen gayeye erecek olanlar; şek ve şüpheden, şüpheli yollardan sakınarak kendilerini koruma, akıbetlerini kazanma kabiliyetine sahip bulunan müttakilerdir. Gerçi bu kitap esas itibariyle "İnsanlar için hidayettir." Genellikle insanları irşat ve doğru yolu göstermek için inmiştir. İyilik ve yumuşaklıkla yol göstermek demek olan bu hidayetin, bu çağrı ve r rehberliğin esas itibariyle şuna buna tahsis edilmesi yoktur. Fakat hidayetten istenen şey ihtida yani maksada kavuşma gayesi, şimdiki halde veya gelecekte, sakınma sıfatına sahip olanlara nasip olacak, fıtrî kabiliyetlerini kaybetmiş olanlar bundan faydalanmayacak ve belki zarara uğramış olacaklardır. "Biz Kur`an`ı, iman edenler için bir şifa ve rahmet kaynağı olarak indiriyoruz. Kur`an, zalimlerin ise ancak zararını artırır." (İsrâ, 17/82). Hüda, hem lâzim (geçişsiz), hem de müteaddî (geçişli) olur. Fâtiha'da açıklandığı üzere hidayet, yol göstermek ve istenen şeye ulaştırmak gibi iki manada ortaktır veya kullanılmaktadır ki, birine "gayeye ulaştırmayan hidayet", diğerine "ulaştıran hidayet" denilir. Yüce Allah'a göre biri ulaştıran yolu göstermek ve irşat etmek, diğeri hidayeti yaratmak ve insanları başarılı kılmak demektir. Kur`an`da ikisi de geçmiştir. Bundan dolayı sonuç olarak de doğru yola ulaştıran hidayet yani tevfik de yalnız doğru yolu göstermek ve irşat manaları açıkça görünür ise de, araştırma yapıldığında Kur`an`a nispet edilen hidayetin irşatla ilgili hidayet olacağı meydana çıkar. Çünkü başarı ve insanları doğru yola iletmeyi yaratmak, kelam sıfatı ile değil, fiil sıfatı ile ilgilidir. Ve burada denilmesinin önemli bir nüktesi vardır. Bundan anlaşılıyor ki, bu kitap ile gerçekleşen Allah'ın irşadının etkili olması ve başarıya yaklaştırması için muhatap olan insanların ihtiyarî fiilleri adeta şart kılınmıştır. Kur`an, herkese genel bir şekilde doğru yolu göstermek için inmiş olmakla beraber, herkes bunu kabul etmede ve isteyerek seçmede eşit olmayacak, bir takımları buna iradesini harcamayacaktır. Çünkü insanlığın fıtratının aslında genel olan hitap kabiliyeti birtakım insanlarda kötü alışkanlıklarla tamamen ortadan kalkmış bulunacağından, Kur`an`ın irşatları tam belagati ve kapsamlı gerçekleri ile beraber, o gibilerin kalplerinde tabii olarak sevinç arzusunu uyandırmayacak ve belki ters etki yapacaktır. Bunun için hitabın esas faydası, hüsn-i ihtiyar yeteneğine sahip olan kabiliyet sahiplerine ait olacaktır ki, bunlar da takvası veya en azından sakınma yeteneği bulunan muttakilerdir. Bundan dolayı Kur`an`ın inmesinin hikmeti, başlangıçta insan iradesinin katılması şartı ile bütün insanlara hidayet etmektir.

İbni Kesir

İbn Cüreyc İbn Abbâs'm «İşte bu kitap» ifâdesinin, «şu kitap» demek olduğunu söylediğini bildirir. Araplar bu iki işaret ismini birbirinin yerine kullanırlar. Bu Arap sözlerinden malûmdur.

Reyb: Şektir. Süddî, İbn Abbâs'tan, Ebu Mürre el-Hemedânî kanalıyla da İbn Mes'ûd ve Rasûlullah  (s.a.)'m ashabından daha başka kişilerden naklen der ki; Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “O'nda hiçbir şüphe yoktur” ayetinin manası “onda şek yoktur” demektir. Nitekim Allah Teâlâ secde suresinde de şöyle buyurur: “Elif, Lâm, Mîm, kitabın âlemlerin Rabbi katından indirilmesinde hiçbir şüphe yoktur...”

Hidâyet; burada muttakilere tahsis edilmiştir. Nitekim Allah Teâlâ başka ayetlerde şöyle buyurur : “Biz onu yabancı bir dil ile ortaya koysaydık diyeceklerdi ki, ayetleri tafsilâtlı olarak açıklanmalı değil miydi? Hem yabancı, hem de araba mı hitap etmektedir? De ki: “Bu iman edenlere hidayet ve şifadır. İman etmemiş olanların ise kulaklarında ağırlık vardır. Ve bu, onlara kapalıdır. Sanki bunlara uzak bir mesafeden sesleniyor da anlamıyorlar.” (Fussilet, 44).

Süddî, Ebu Mâlik'ten ve Ebu Salih kanalıyla İbn Abbâs'dan, Mürre el-Hemedânî İbn Mes'ûd'dan ve Rasûlullah'ın ashabından bir topluluktan nakletti ki, Hz. Peygamber şöyle buyurmuş. “Muttakiler için bir hidayettir, yani nur demektir.” Şafiî ise der ki: “Sapıklıktan doğru yolu gösteren bir rehberdir.” Saîd İbn Cübeyr de der ki: “Muttakiler için bir açıklayıcı kitaptır.” bunların hepsi de sahihtir.

Tefhimu'l Kur'an

Bunun anlamı basitçe "Şüphesiz bu, Allah'tan gelen bir Kitap'tır." olabildiği gibi, "Bu Kitap'ta şüpheli bir şey yoktur." anlamına da gelebilir. Kur'an, spekülasyon ve tahminlere dayanan sıradan metafizik ve din kitaplarına benzemez. Bu tür kitapların yazarları bile, kendi teorileri hakkında olumlu düşündüklerini söylemelerine rağmen, şüpheden uzak değildirler. Onların aksine bu kitap gerçeğe dayanır.

Çünkü O'nu indiren Allah, gerçeği tam anlamıyla bilip kuşatmıştır. Bu nedenle Kur'an'ın içindekiler hakkında da şüpheye yer yoktur. Ancak insanın kendi aklının noksanlığı nedeniyle şüpheye düşmesi başka bir meseledir.

Kur'an'dan yararlanabilmenin birinci şartı muttaki, yani Allah'tan korkan, hakla bâtılı ayıran ve salih kimseler arasına girmek isteyen biri olmaktır. Şüphesiz bu Kitap'ta hidayetten başka bir şey yoktur. Fakat kişi ondan faydalanabilmek için sağlam bir kafa ile yaklaşmalıdır. Her şeyden önce Allah'tan korkan, hakkı seven biri olmalı, hakla bâtılı birbirinden ayırabilmeli ve doğru yaşamalıdır. Bunun tersine, hakla bâtılı gözetmeyen, kendi ihtirasının veya dünya nimetlerinin yolundan giden veyahut da dünyadaki yolculuğu boyunca amaçsız dolaşan kimseler için Kur'an'da hidayet yoktur.