Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından düzenlenen “Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî ve Hâlidîliğin Bingöl ve Çevresi Üzerindeki Etkisi” ulusal sempozyumuna katılan yazarlar ve akademisyenler, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî`nin İslam toplumunun inşası için Kur`an ve sünnet perspektifinden bir anlayış ve irşat faaliyeti yürüttüğünü belirterek,  İslam`ın önce şeriat sonra tarikat usulünü en güzel şekilde uygulamış şahsiyetlerden biri olduğunu dile getirdiler.

Bingöl`de düzenlenen “Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî”  konulu sempozyuma katılarak, “Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî ve Hâlidîliğin Bingöl ve Çevresi Üzerindeki Etkisi” ile ilgili sunumlar gerçekleştiren yazarlar ve akademisyenler İLKHA`ya sempozyumu değerlendirdi.

Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî'nin sadece mutasavvıf ve bir tarikatın piri olarak bilindiğini ifade eden Dr. Abdurrahman Memiş, hâlbuki onun döneminin büyük âlimlerinden olup,  Kur`an ilimlerinde kendini yetiştirmiş büyük bir şahsiyet olduğunu söyledi.

Mevlânâ Hâlid'in tasavvufa intisabı ve ondan sonraki hizmetleri başlangıcında sahip olduğu ilmin etkisinin büyük olduğunu ifade eden Memiş, “Yani onun öğrendiği doğru İslam ve doğru bakış açısı daha sonraki hizmet anlayışına ve irşat anlayışına temel olmuştur. Mevlânâ Hâlidî hazretleri halifeleri vasıtasıyla tarikatını çok geniş İslam ülkelerine yayarken, bunlara yazdığı mektuplarda iki temel husus üzerinde durmuştur.  Birincisi, kendilerini çok şey görmemeleri ikincisi de kendilerini Kur`an ve sünnet ölçüsünden ayırmamaları.” diye belirtti.

Mevlânâ Hâlid'in tasavvuf anlayışını ve içerisindeki yeri doğru değerlendirmek için öncelikle onun Kur`an ve Sünnete bakış açısının doğru okunması gerektiğini ifade eden Memiş, onun devlet adamları ile olan diyalogları noktasında müntesiplerine çekimser kalmalarını, onların işlerine girmemeleri hakkında tavsiyelerde bulunduğunu belirterek şöyle konuştu:

“Mevlânâ Hâlid devlet adamlarına yaklaşmak yerine onları tarikata mürit olarak dine hizmet edecek kişiler olarak kabul ediyor, ama kesinlikle onlarla ülfet ve muhabbeti bugün algıladığımız mecrada ve çerçevede olmuyor.”

“Mevlânâ Hâlidî`nin hayatı Kur`an ve sünnet perspektifinde bir hayatı olmuştur.” diyen Memiş, “Tarikatı; zaten dinin yaşanması olarak, şeriatın insanın hayatına uygulanması ve onun bizzat eksiksiz olarak yerine getirilmesi olarak tarif etmiştir.  O'nun İslam`ı hiç yorumlamadan, Kur`an ve sünnet perspektifinden bir anlayış ve irşat faaliyeti içerisinde olduğunu görüyoruz.” ifadelerini kullandı.

“İslam`ın önce şeriat sonra tarikat usulünü en güzel şekilde uygulamış şahsiyetlerden biridir”  

Mevlânâ Hâlid'in 19`ncu asırda üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirmiş âlim ve sufi bir şahsiyet olduğunu ifade eden Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Tasavvuf Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Abdulcebbar Kavak, “Özelikle ilmi yönü öne çıkmış, İslam`ın önce şeriat sonra tarikat usulünü en güzel şekilde uygulamış şahsiyetlerden biridir. Mevlânâ Hâlid'in em önemli yönü İslam dünyası için bize sahabe döneminin samimiyetini, Osmanlı coğrafyasındaki o yozlaşan ve bozulan toplumsal yapının yeniden düzenlenmesi ve ihyası için yol göstermişdir.  Özelikle yetiştirdiği yüzden fazla halifesiyle bunu başarmıştır. Osmanlı'da meydana gelen o dönemdeki değişim Batı'nın,  Osmanlıyı yıkma ve sömürgeleştirme çalışmaları. Coğrafyayı parçalama, Müslümanların birlik ve beraberliğini bozmaya yönelik bu faaliyetlere karşı bir kale gibi durmuştur. Bu Mevlânâ Hâlid'in İslam toplumuna en büyük iyiliklerinden biridir.”  dedi.

“Mevlânâ Hâlid toplumunun bilinçli ve okur-yazar bir toplum olması için uğraşmıştır”

İslam toplumunun bilinçli ve okur-yazar bir toplum olması için Mevlânâ Hâlid'in çok uğraştığını anlatan Kavak, “Nerdeyse her ile her kasabaya ve her köye bir medrese açtırdı. Medrese kültürü Osmanlı'da bir bilinç oluşturmuştur. Osmanlı toprağında bir zamanlar çok sayıda yabancıların okulları vardı, kolejler açılmıştı. Mevlânâ Hâlid ve halifelerinin açtığı medreseler, Osmanlı'yı içten ve dıştan yıkmaya çalışan bu tür kolej ve azınlık okullarına karşı da çok büyük bir tedbir oluşturmuştur. Ve İslam kültürünün yaşanıp, okunup yaşatılıp bu kolejlere karşı dikkatli olması hususunda da bir mesaj vermiştir ve hizmet etmiştir. Mevlana Halid bir âlim ve gönül insanıdır.” İfadelerini kullandı.

“Mevlânâ Hâlid İslam dünyasının son 200 yıllının en önemli şahsiyetlerinden biridir”

Mevlânâ Hâlid'in hem Kürdistan'a ve hem de bütün bir Ortadoğu coğrafyasına damgasını vurmuş, tarihin akışını belirlemiş bir zat olduğunu ifade eden Araştırmacı Yazar Müfid Yüksel ise  “İlim anlamında hem de tasavvuf ve irfan anlamında sıçrama yaptırmış bir kimse. Manevi şahsiyetiyle bölge ve bütün bir coğrafyayı etkilemiş ve etkisi halede süregelen çok önemli bir şahsiyet olarak görüyoruz. Mevlânâ Hâlid, İslam dünyasının son iki yüzyıldaki en önemli şahsiyetlerinden biri olarak değerlendirebiliriz.” diye konuştu.

"Mevlânâ Hâlid İslam dünyasının yapı taşlarından biri diyebiliriz"

Yüksel, “Mevlânâ Hâlid'in tarikatı ta Endonazya`ya kadar gitmiş durumda. İnsanların yolunu aydınlatan ve aydınlatmaya devam eden yüce bir insan. Bu kıymeti bilebilmek lazım, İslam dünyasının yapı taşlarından biri diyebiliriz. Akaidi olarak demiyoruz. İslam dünyasının diyoruz.  Son 200 yılda etkili olmuş, insanların İslami duyarlılıklarının gelişmesinde ve ilmi sahada büyük hizmeti olmuş bir yolun serçeşmesi. Bu gibi zatların kıymetlerinin bilinmesi lazım. Mevlânâ Hâlid hem Kürdistan için hem Ortadoğu için ve hem İslam alemi için bir değerdir.” dedi.

Özelikle son dönemde belli çevreler tarafından Kürtler içinden çıkmış, İslam dünyasının sembol şahsiyetlerine karşı olumsuz bir algı oluşturulduğunu dile getiren Yüksel, “Bu İslam âlimlerine karşı bilinçli bir algı yapılıyor, işte Mevlana Abdurrahman Cami, Mevlana Halid, Molla Gorani ve Bediüzzaman Said-i Nursi gibi Kürtlerin içinde çıkmış sembol şahsiyetler, alimler değersizleştirilmeye çalışılarak, İslam sembolleri olan bu direkler yıkılmaya çalışılıyor. Bu zatlar toplum içinde önemli birer köprüdürler. Bu insanların hedef alınmasına karşı durabilmemiz lazım. Bu değerleri korumamız lazım. Bunlar hem bölgenin, coğrafyamızın, Kürtlerin ve İslam coğrafyasının ortak değerleridir.” şeklinde konuştu. (İLKHA)