Bilmiş ol ki, Allah Teâlâ sabrı, tökezlemeyen bir at, körlenmeyen bir kılıç, bozguna uğramayan bir ordu, yıkılamayan, hatta gedik bile açılamayan muhkem bir kale kılmıştır. Sabır ile Nusret (zafere ulaşma) iki kardeştir, bunlar bir anadan süt emmiş ve hiçbir zaman birbirinden ayrılmayacaklarına dair yemin etmişlerdir.

Zafere ulaşmak, sabırdan sonra gelir, ferahlık ve sevinç üzüntüden sonra gelir, güçlük ve sıkıntıdan sonra kolaylık gelir. Sabır, sahibine silahsız ve hazırlıksız bir ordudan daha çok yardımcıdır. Sabrın zaferdeki yeri, vücuttaki baş gibidir.

Allah Teâlâ kitabında sabredenlere karşılıksız mükafat vereceğini vadetmiş ve bir ayet-i kerimesinde de,

"Sabredin, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir." (Enfal/46) buyurmuştur.

Yani ey iman edenler! Sabredin çünkü Allah'ın hidayeti, yardımı, açık zaferi sabredenlerle beraberdir. İşte, bu beraberlik sayesinde sabredenler, Allah'ın gizli ve açık nimetlerini, dünya ve ahiret hayrını kazanırlar. Allah Teâlâ, din işlerinde imam (rehber) olmayı, sabra ve yakîne bağlamış ve ayet-i kerimesinde;

"İçlerinden de sabır (ve sebat) ettikleri zaman emirlerimizle doğru yola sevk edecek imamlar (rehberler) tayin etmiştik ve onlar, ayetlerimizi çok iyi biliyorlardı." buyurmuştur. (Secde/24).

Allah Teâlâ sabrın, sabredenler için en hayırlı şey olduğunu yeminle tekit ederek:

"Sabrederseniz, ant olsun ki, bu tahammül edenler için elbet daha hayırlıdır." (Nahl/126) buyurmuştur.

Allah Teâlâ sabır ve takva sahibine düşmanın -ne kadar güçlü ve kuvvetli olursa olsun- hilesinin zarar veremeyeceğini haber vererek şöyle buyurmaktadır:

“Eğer siz, sabreder de korunursanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz ki, Allah, ilmiyle / onların yaptıklarını kuşatmıştır." (Al-i İmran/120)

Allah Teâlâ, Yusuf (As.)'den haber verirken de şöyle buyuruyor:

"Kim (Allah`tan) korkar ve sabrederse, bilsin ki, Allah iyilik edenlerin mükâfatını zayi etmez." (Yusuf/90)

Yusuf (As.) bu ayet-i kerimede sabır ve takvanın kendisini en yüksek makama ulaştırdığını ve kurtuluşun, sabır ve takvaya bağlı olduğunu haber vermektedir. Müminler de bu ayet-i kerimeden, kurtuluşun sabretmekle ve Allah'ın emrini tutup yasaklarından sakınmakla mümkün olabileceğini anlamışlardır.