M. ERKAN YAVUZ- DOĞRUHABER

Bir yandan Batı, bir yandan da Türkiye`deki muhalifler art arda yaptıkları açıklamalarla halkın ‘Evet` zaferini gölgelemeye çalışıyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel talimat verircesine yaptığı açıklamada, “Alman hükümeti, Türk hükümetinin tüm siyasi ve sosyal gruplarla saygılı bir diyalog arayışında olmasını bekliyor.” derken ABD ise birçok gözlemcisinin PKK sempatizanı olduğu belgelenen “AGİT'in nihai raporunu bekliyoruz.” ifadesi sonucu ne kadar hazmedemediklerini ortaya koydu. Öte yandan New York Times NATO'nun Türkiye'ye müdahale etmesi gerektiğini yazdı. İngiltere'nin Financial Times gazetesi ise Meral Akşener'e destek yazısı yayımladı. Dışarıda bunlar olurken içerden de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu yaptığı açıklamada referandum sonucunu tanımadıklarını ifade ederek halkın tercihine saygısızlık etti. Kılıçdaroğlu ayrıca halkı sokağa çağırabileceklerini açıkladı. Yapılan kaos simsarlığına tepki gösteren siyasi parti ve STK temsilcileri kaosa çağıranlara cevap olarak ‘BU SOKAK ÇIKMAZ!` uyarısında bulundu.

AK Parti İstanbul Milletvekili Nurettin Nebati: “Bu konuda milletimiz özellikle çok tecrübeli ve bu çağrılara cevap vermeyecektir. Bu tür girişimlerin Türkiye`yi kaosa, krize sürükleyecek girişimler olduğunu biliyoruz, ancak bu anlamda hükümetimizin de oldukça kararlı olduğunu, milletimizin de buna imkân vermeyeceğini görüyoruz” dedi.

HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Erdal Elibüyük: “Halkın, kaos simsarlarına geçit vermeyerek; huzurunu, birliğini ve beraberliğini muhafaza edeceği düşüncesindeyim. Bu çağrıyı yapanlar şunu iyi bilmelidir. Siyaseten alınamayan sonuçları sokaklarda aramak beyhudedir.” ifadelerini kullandı.

AK Parti Siirt eski milletvekili Osman Ören: “Sandıkta umduğunu bulamayan iç ve dış mihrakların halkı sokağa çağırması iyi niyetten yoksun bir girişimdir. Gezi ve 6-8 Ekim olaylarında sokağa dökme çağrılarının ne denli bir felakete sebebiyet verdiği kamuoyunun malumudur.” şeklinde konuştu.

Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Sokağa dökme çabası, oluşturulmuş bir yalan üzerinden gerçekleşmektedir. Akıl bellidir ve dışarıdandır. Biz ‘hayır` diyenlerin de kıymetli olduğunu biliyoruz. Fakat Vandalizm`e çağrı yapanların niyetlerinin de kötü olduğunu açık seçik biliyoruz.” diye konuştu.

Mazlum-Der Genel Sekreteri Av. Kaya Kartal: “Bu tip sorumsuz çağrıyı yapanlar bunun sonuçlarını iyi okumalıdır. İnsanları sokaklara çağırıp tahrik edenler bu işin altında kalır. Nitekim büyük bir kısmı siyasilerden oluşan ve 6-7 Ekim`de sokak çağrısı yapanlar şu anda azmettirici olarak yargılanıyor.” ifadelerini kullandı.

İnsan Hakları Cemiyeti Genel Başkanı Mehmet Karadağ: “Biz bütün bu çağrıları toplumu germeye çalışan, toplumda kaos oluşturmaya çalışan birer adım olarak değerlendiriyoruz. Herkesin referandum sonucunu kabullenmesi gerekiyor.” dedi.

MİLLETİMİZ BU ÇAĞRILARA CEVAP VERMEYECEKTİR.

Batı`nın referandum öncesinden başlayarak devam ettiği kaos çalışmasına halkın pirim vermeyeceğini belirten AK Parti İstanbul Milletvekili Nurettin Nebati, “Türkiye`de büyük bir olgunluk içinde yapılan halk oylamasının neticesine katlanamayan uluslararası unsurlarla buradaki işbirlikçileri, insanları sokaklara dökmek ile tehdit ediyorlar. Bu konuda milletimiz özellikle çok tecrübeli ve bu çağrılara cevap vermeyecektir. Bu tür girişimlerin Türkiye`yi kaosa, krize sürükleyecek bir girişim olduğunu, bu anlamda da hükümetimizin de oldukça kararlı olduğu, milletimizin de buna imkân vermeyeceği çok aşikâr. Ancak referandum öncesi başlayan Batı destekli çağrılar devam ediyor. Türkiye`nin bölgesinde üstlendiği rolünü dünyaya taşıma isteği Batılı güçler tarafından olumlu karşılanmıyor.  Bu anlamda da etrafımızda Suriye ve Irak`ta yaşanan iç çatışmaların ülkemizde de yaşanması için girişimlerde bulunuyorlar. Ama Türkiye`nin doğusu, batısı, güneyi, kuzeyi ve ortası bunlara asla izin vermeyecektir. Milletimiz bu çağrıların hangi tezgâhta üretildiğini çok iyi bildiği için bu odakların çağrısı yerini bulmayacaktır.” dedi. 

‘BU BİR HALK OYLAMASIYDI VE HALK TERCİHİNİ YAPTI`

Halkın referandumda tercihini yaptığını, çıkan sonuçlara da saygı gösterilmesi gerektiğini belirten HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Erdal Elibüyük, “Parti olarak referandum sonrası şunu açık bir dille ifade ettik; bütün kesimlerin referandumdan çıkan sonucu kabul edip saygı göstermesi gerekir. Bu bir halk oylamasıydı ve halk tercihini yaptı. Alınan sonuçlar üzerinden manipülasyon çalışması yapanları görüyoruz. Açıkçası bu çalışmaların işe yarayacağını düşünmüyoruz. Türkiye`nin en kısa sürede normalleşmesi gerekir. Bu normalleşme siyasetin en üst kadrolarından başlayıp en alt kadrolarına kadar sirayet eder. Tabi burada önemli olan bir diğer unsur da medyadır. Medyanın da dilinin normalleşmesi gerekir. Bazı partilerin grup toplantısı konuşmalarını izledim. Özellikle bir liderin, ‘çıkan sonuçları tanımıyoruz` ifadeleri, halkın tercihine saygı duymadığı anlamını çıkarır. Bununla beraber ülkeyi karıştırmak isteyenlere de malzeme vermektir bu ifadeler. Siyasette bu dilin terk edilmesi gerekir ve çıkan sonuca saygı gösterilmelidir.” şeklinde konuştu. 

HALK, KAOS SİMSARLARINA GEÇİT VERMEYECEK

Halkın küçük bir azınlık tarafından yapılan sokak çağrılarına itibar etmeyeceğine vurgu yapan Elibüyük, “Kimi çevreler tarafından yapılan sokak çağrılarının halkımız tarafından kabul görmeyeceğine inanıyoruz. Halkın, kaos simsarlarına geçit vermeyerek huzurunu, birliğini ve beraberliğini muhafaza edeceği düşüncesindeyim. Bu çağrıyı yapanlar şunu iyi bilmelidir. Siyaseten alınamayan sonuçları sokaklarda aramak beyhudedir. Sokaklarda çözüm aramak akla ziyan bir düşüncedir. Sokakları karıştırmaya çalışanlar, bunun için çağrıda bulunup çalışanlar bunun faturasını ödeyemez. Herkes alınan sonuçları iyi okumalı ve ona göre ileriye dönük meşru çalışmalar yapmalıdır. İnsanları aşağılamak, tahrik etmek ve farklı yönlere sevk etmek yerine halkın tamamını kucaklayan bir yol takip edilmelidir.  Hiç kimse yüzde 48`e güvenerek sokak çağrısı yapıp veya bu iradenin tamamının kendi ipoteğinde olduğunu düşünmesin. Çünkü burada ‘HAYIR` diyenler sokakta kaos olsun demedi. Bunu iyi okumak gerekir. Her iki tercihi yapanlara saygı duymak gerekir. Herkes aklıselim ile hareket etmeli ve halkın tercihine saygı duymalıdır.” dedi.

“SÖZDE DEMOKRASİ BEKÇİSİ İÇ VE DIŞ ODAKLAR FELAKETE ÇAĞIRIYOR”

Sokağa çağırmanın uluslararası bir projenin iç ayakları vasıtasıyla gerçekleştirilmek istendiğini ifade eden AK Parti Siirt eski milletvekili Osman Ören, “Sandıkta umduğunu bulamayan iç ve dış mihrakların halkı sokağa çağırması iyi niyetten yoksun bir girişimdir. Gezi ve 6-8 Ekim olaylarında sokağa dökme çağrılarının ne denli bir felakete sebebiyet verdiği kamuoyunun malumudur. Bu çağrıların arkasındaki kişilerin tespit edilerek ivedilikle soruşturulması gerekmektedir. Uluslararası alanda bu çağrıları yapan şahıs ve kurumların da deşifre edilmesi önem arz etmektedir. Başta Avrupa olmak üzere her fırsatta demokrasi bekçiliği yaptığını haykıran iç ve dış odaklar, demokratik toplumun kararına saygı duymak zorundadır” diyerek sokaklara kaos getirmeyi planlayanların amaçlarına ulaşamayacaklarını belirtti.

‘MİLLETİMİZİN ORTAYA KOYDUĞU İRADE DEĞERLİDİR`

Referandumda halkın ‘EVET` tercihinin küresel hesapları alt üst ettiğini ifade eden Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ise, "Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en büyük değişikliğine imza attığı bir süreci geride bıraktı. Milletimizin ortaya koyduğu irade nitelik bakımından belki de bağımsızlığın tahkimatı açısından en değerli olanıydı. Türkiye, hiçbir dış baskıya aldırmadan, tamamen kendi iç dinamikleriyle bir sistem değişikliği gerçekleştirirken, küresel vesayet ve onun taşeronlarının hamlelerine karşı da referandumda ‘evet` diyerek güçlü bir cevap vermiş oldu. Asıl sorun da buradan kaynaklanmaktadır. Avrupa devletleri, gerek oylama öncesi, gerekse şimdiki manipülasyon çabaları, özellikle 1960 darbesi ile başlayan, 61 Anayasası ile kurumsallaşan vesayetçi sistemin çökmesinden çok korkuyorlardı. Korktukları da başlarına geldi. Kaldı ki kendi iç sorunlarıyla, yani gerileyen ekonomi, yükselen ırkçılık ve yabancı düşmanlığı, Avrupa Birliği büyük bir krizin içine yuvarlanırken, Türkiye`nin tarihi ve değerleriyle buluşup, kendi sistemini tahkim etmesi, Avrupa`nın tarihi korkularının da geri dönmesine neden olmuştur.” diye konuştu.

AVRUPA, TÜRKİYE`DEKİ ORTAKLARINI SOKAĞA DÖKMEK İSTİYOR

Halkı sokaklara davet edip Vandalizm çağrısı yapanların Türkiye`yi kaosa sürüklemek istediğine dikkat çeken Yalçın, “Temel mesele, Avrupa`nın tüm değerlerinin bizzat Avrupalı siyasiler tarafından tarumar edilmesidir. Demokrasi, insan hakları ve özgürlükler, bugünden bakılınca söylemden ibaret olduğu, hatta refah payının azalmasıyla birlikte bu söylemin de anlamını kaybettiği bütün dünya tarafından görülmektedir. Avrupa büyük bir sıkışma yaşamaktadır. Bu sıkışmayı aşmak ve dağılmayı önlemek için barış ve özgürlük söylemleri altına gizledikleri asıl kimliklerini ortaya koymak zorunda kalmaktadır.

Şimdi, Türkiye`deki ortaklarını yani her devirde onların istekleri doğrultusunda hareket edenleri sokağa dökmek istemektedirler. Yani kendi içlerinde başaramadıklarını, Türkiye`yi kaosa sürükleyecek projelerle gerçekleştirmek istemektedirler. Sokağa dökme çabası, oluşturulmuş bir yalan üzerinden gerçekleşmektedir. Akıl bellidir ve dışarıdandır. Biz hayır diyenlerin de kıymetli olduğunu biliyoruz. Fakat Vandalizm`e çağrı yapanların niyetlerinin de kötü olduğunu açık seçik biliyoruz. Biz buradan birlik çağrısını yapıyoruz. Bu toplum güçlü bir iradedir. Bu ülke, küresel ölçekte söz söyleyecek güçtedir. Herkesin bu mantıkta olmasını istiyoruz." ifadelerini kullandı.

‘SOKAK ÇAĞRILARININ SONUÇLARI AĞIR OLUYOR`

Sokak çağrısı yapanların geçmişten ders alması gerektiğinin altını çizen Mazlum-Der Genel Sekreteri Av. Kaya Kartal da, “Sokak çağrılarının sonucunun ne olacağına dair geçmiş tecrübelerimiz var. Hatırlanacağı üzere 6-7 Ekim olaylarında sokak çağrıları devasa bir teröre dönüşmüştü. Neredeyse birçok il ve ilçede hedef gözetmeksizin belli kesimlere dönük öldürmeye varan ciddi vakalar yaşandı. Diyarbakır`da Yasin Börü ve arkadaşları, Mardin`de sadece sakallı oldukları gerekçesi ile öldürülen 2 Suudi vatandaşı. Bütün bunlar bize şunu gösterdi ki sokak çağrılarının kontrol edilme imkânı yok ve sonuçları da ağır oluyor.” dedi. 

‘6-7 EKİM`DE SOKAK ÇAĞRISI YAPANLAR ŞU ANDA AZMETTİRİCİ OLARAK YARGILANIYOR`

Geçmişte 6-7 Ekim`de halkı sokağa dökenlerin bugün yargılandığını hatırlatan Kartal, şöyle konuştu: “Bugün yapılan sokak çağrılarının aynı sonuçları doğurmayacağının garantisi yok. Çünkü sokakta toplanan devasa kalabalıkların kontrol edilme durumu olamaz. Bu çağrıyı yapan siyasi yapılar veya STK`lar geçmiş tecrübeleri göz önünde bulundurarak hareket etmelidir. Bu tip sorumsuz çağrıyı yapanlar bunun sonuçlarını iyi okumalıdır. İnsanları sokaklara çağırıp tahrik edenler bu işin altında kalır. Nitekim büyük bir kısmı siyasilerden oluşan ve 6-7 Ekim`de sokak çağrısı yapanlar şu anda azmettirici olarak yargılanıyor. Sokak çağrısı yapanların, hukuki sonuçları da göz önünde bulundurması gerekir.”

‘CHP SONUÇLARI İPTAL ETTİRİP KAOS OLUŞTURMAYI AMAÇLIYOR`

CHP`nin referandumun iptal edilmesi yönünde YSK'ya itirazını değerlendiren İnsan Hakları Cemiyeti Genel Başkanı Mehmet Karadağ da, CHP'nin seçim sonuçlarını iptal ettirerek toplumda kaos ortamı oluşturmayı amaçladığını belirtti. Herkesin referandum sonucuna saygı duyması gerektiğini söyleyen Karadağ, “ Bizce CHP'nin, daha doğrusu sadece bu partinin değil temsil ettiği akım ve zihniyetin bir hazımsızlığı söz konusudur. Seçim sonucu bu çevreler tarafından kabul edilmemiştir. Kaybedilen seçimin hazımsızlığını bu şekilde belki de ‘Nasıl farklı bir mecraya götürebiliriz` hesabı yapılıyor. Dikkat ederseniz seçim öncesinden başlayan ve uluslararası ilişkiler ağında yürüyen bir süreç vardı. Türkiye`deki siyasal sisteme, seçilmiş hükümete veya meclise yönelik bazı işbirliği, kolektif çalışmalar vardı. Biz bunu seçim öncesi başlayan kolektif işbirliğinin bir uzantısı olarak görüyoruz. Doğrusu tehlikeli bir girişim olarak da görüyoruz. Toplumu germeye çalışan, toplumda kaos oluşturmaya çalışan bir adım olarak değerlendiriyoruz. Herkesin bu sonuca tahammül etmesi gerekiyor. Özellikle ve öncelikle elit tabaka, beyaz Türkler olarak nitelendirilen ve büyük çoğunluğu ‘Hayır` tercihinde bulunan -tabi ki tercihlerine saygıyla yaklaşıyoruz- ancak onların da çıkan sonuca tahammül etmesi gerekiyor. Madem demokrasiden ve temel hak ve hürriyetlerden bahsediliyor o halde halkın tercihi gerçekleşmiştir, herkesin buna saygı göstermesi gerekiyor. İşi sulandırmak ve başka boyutlara taşımak hiç kimseye fayda getirmeyecektir. Bunun bilincinde olmak gerekiyor.” ifadelerini kullandı.