Bağcının bağında çok güzel bir gül açmış. Bağcı güle meftun olurcasına, esen rüzgardan onu korurmuş. Bir gün bakmış ki bülbülün biri gül dalına konmuş, yapraklarını birer birer koparıyor! Bülbülü ürkütüp kaçırmış. Ertesi gün bülbül yine gelmiş. Bağcı onu yine kaçırmış. Üçüncü gün bülbül yenide geldi. Gülde hiçbir yaprak bırakmadı. Bunun üzerine bağcı bir kapan kurdu. Bülbülü yakalayıp kafese koymuş. Bülbül:

“Ey acımasız adam!” demiş. “Ben sana ne yaptım ki beni kafese koydun?” Eğer sesimi beğendiğin için yaptınsa, ben zaten senin bağının bülbülü değil miyim?” diye kafese kapatılmasının nedenini sormuş.

Bağcı:

“Sen, benim çok sevdiğim gülü berbat ettin! Cezalandırmak için kafese kapattım.” demiş. Bülbül: “Birkaç gün içinde yapraklarını dökecek olan bir gülü yok ettim diye özgürlüğümü elimden alman insafa sığar mı?” diye sormuş.

Bunun üzerine bağcı bülbüle acımış. Onu serbest bırakmış. Bülbül sevinerek:

“Bana geri vermiş olduğun özgürlüğüme karşılık, ben de sana bir hediye vereceğim. Bağın şu tarafında bir hazine var,” demiş.

Bağcı bülbülün gösterdiği yeri kazmış, gerçekten bir hazine bulmuş. Ancak sormadan da edememiş:

“Gömülü hazineyi biliyorsun da otlar arasına koyduğum kapanı neden bilemedin.?” Bülbül yanıt vermiş:

“Senin kapanın kaderdi. Ona karşı bilgelik gözü kapanır. Kadere karşı insan, ne kadar açık göz olsa da yine de kördür.”

KELİLE VE DİMNE