Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem, Allah celle celalühü`nün “Şüphesiz sen yüce bir ahlak üzeresin” (Kalem Sûresi, 4) övgüsüne mazhar olmuş bir mükemmeliyettedir. Kamil insanın bütün vasıfları Onda toplanmış, Onda pratik bulmuştur.

Önyargısız insanın üstünlük arayışı, mutlaka Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem`e uğramış, Onda tamamlanmıştır.

Her kişi, farklı bir yönden üstünlük arayışına girmiş; bu farklı arayışlar Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem`le ilgili farklı anlatımlar ortaya koymuştur. Bu farklı anlatımlardan en yaygınları Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem`in siyasi yaşamından tamamen uzaklaştırılarak “ruhanî” bir şahsiyet olarak anlatılması ile Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem`in siyaset dışı tarafının ihmal edilerek mükemmel bir devlet başkanı olarak anlatılmasıdır.

Her iki anlatım da iyi niyetlidir, doğruyu bulmak içindir. Ne var ki iyi niyetli olmak ve doğrunun peşinde olmak, mükemmel olana ulaşmak için yeterli değildir. Pek çok etkenin yanında dış etkenler de kişinin mükemmel olanı bulmasına engel teşkil edebilir.

İnsan zihni, tek yönlülüğe meyaldır, çok yönlülükten kaçar. Bir dinde beşerî katkı arttıkça o din tek yönlüleşir. Tamamen beşeri üretim ise günümüzün post modern çeşitlilik iddiasına rağmen esasta tek yönlüdür.

Hıristiyanlıktaki beşerî katkının artması Hz. İsa aleyhisselam`ın sadece ruhanî bir şahsiyet olarak bilinmesine yol açmıştır. Oysa yüce Allah`ın hiçbir peygamberi aleyhimüsselam asla tek yönlü değildir, sadece ruhanî veya sadece siyasi değildir. Tevhid dininde böyle bir parçalılık da yoktur; hayat, iç içe ve bütün olarak ele alınmıştır.

Hz. İsa aleyhisselam, tek yönlü değildir. O Tevrat`ın hükümlerine ek olarak ahlakî hususları ve ibadet yoğunluğunu tebliğ etmiştir. Onun tebliği Tevrat`la birlikte ele alındığında şeklini bulmaktadır. Ne var ki Yahudilerle Hıristiyanlar arasındaki çekişme, bu mevzuda bir ayrışmanın doğmasına yol açmıştır. Hz. İsa aleyhisselam`ın tebliği, Tevrat`tan koparılınca bir inziva öğretisine bürünmüştür.

Müslümanların bir kısmı da farkında olmadan dünyadaki bu gelişmeden etkilenmiş ve her Peygamberi zihninde Hıristiyanların anladığı şekilde salt “ruhanî” bir şahsiyet olarak düşünmüş, Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem`i de böyle anlamış ve bu anlayış doğrultusunda anlatmıştır.

Onların anlattığı Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem siyerinde, devlet başkanlığının icrasına, dolayısıyla Allah yolunda cihada ve toplumsal sorunların cezai bir müeyyide gerektirmesi durumunda bu cezaların uygulanmasına yer yoktur. Eserlerinin tamamını okuduğunuzda anlatılan kısımları ile dosdoğru bir şahsiyet bulursunuz ama Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem`i bütün olarak bulamazsınız. Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem`i onlardan eksik öğrenirsiniz.

Modern dönemdeki yaşamı bütün olarak dinî etkinin dışında ele alma yanlışının ürünü olan sekülerizmin yayılması ile, seküler bakışın etkisi veya seküler yönetimlerin baskısından bu anlatım yaygınlık kazandı. Bu tür eksik siyer kitapları, siyasi konulardan yorulan, daha doğrusu dinî bir konu ile uğraşmayı günlük siyasetten uzaklaşma dinlencesi olarak düşünen kişilerin başucu kitabı hâline geldi. Siyasetsiz bir metni, hikâye ve roman gibi okumak onları hem rahatlatıyor hem dinî bir metni okumanın erdemini hissetme yönünden tatmin ediyor hem de onlara hiçbir sorumluluk yüklemiyor. Dolayısıyla siyer, onlarda bir tür ağrı kesici ilaç gibi rahatlatıcı bir işlev görüyor, bir davranış değişikliği meydana getirmiyor, onları İslam`ı hakkıyla anlamaya, yaşatmaya götürecek bir şuura ulaştırmıyor. Bugün özellikle seküler partilerdeki nice isim, böyle bir hâl yaşıyor. Belki her gün Kur`an-ı Kerim ve Siyer-i Nebi okudukları hâlde, onlar, İslam düşmanı yapıların içinde yer alabiliyor, onlar hesabına çalışabiliyor. 

Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem`in salt siyasi bir önder olarak anlatıldığı eserler de Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem`i bir ruhanî gibi anlatan eserlere tepki olarak yazılmış görünse de hakikat bu hususu aşıyor. Bu tür eserler, Katolik çağ sonrası Avrupa`da ideolojilerin güç kazanması ve bu ideolojilerin İslam dünyasına yayılmasının etkisi altında yazılmıştır.

Eserleri yazanlar, gençlere “İdeolojiyi Marks, Lenin veya bir başkasında arayacağınıza kendi Peygamberinizde arayın”  iyi niyetli hitabında bulunmak istiyorlar. Yaptıklarında samimiler hatta bir kısmı bunu yaptığı için seküler yönetimler tarafından kimi haklarından mahrum bırakılmış ya da hapisle cezalandırılmıştır. Ama bir uğurdaki mağduriyet mutlak bir haklılığın bulunduğuna işaret etmez.

Bu tür eserlerin sahipleri farkında olmadan seküler rejimlerin kurucu ve ideologlarının “Hz. Muhammed, halkını zulümden kurtaran her lider gibi bir liderdir” iddiasına katkıda bulunmuşlar. Zira Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem`in siyasi liderliği elbette onların o sözünü ettikleri liderliğe benzemez ama buna rağmen Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem`in ahlakını, ibadetini, zikrini yok saydığımızda geriye mükemmel de olsa sadece siyasi bir liderlik kalır. Peygamberlik vazifesi ise siyasi liderlikten ibaret değildir, olamaz da.

Modern dönemde çokça siyer kitabı okuduğu hâlde hayatları Sünnete uygun şekillenmeyenlerin önemli bir kısmı, klasik eserlerimizi reddedip bu tür siyasi yönü öne çıkaran eserleri okuyanlardır. Onların İslam sevgisinde problem yoktur. Onlar,  Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem`e yönelik muhabbetlerinde samimiler. Ancak Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem`in ahlak, ibadet ve zikir yönünü ihmal etmeleri, onlardaki bilginin entelektüel düzeyde kalmasına yol açıyor, sevgilerinin de Sünnete itiba olarak amellerinde tezahür etmesine engel oluyor.

Oysa  “And olsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah`a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah`ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (Ahzab Sûresi 21)

Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem ile ilgili bilgi ve muhabbet, mü`minde Sünnete itiba olarak tezahür etmelidir.

Günlük okumayı karışlamak üzere siyer kitabı alınırken bu hususa dikkat etmek, tek yönlü anlatımlardan sakınmak gerekir ya da Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem`i konu alan farklı eserleri bir arada okumak ve okutmak icap eder. Örneğin Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem`in ahlak, ibadet, zikir yönünü öne çıkaran bir kitap okunacaksa onun yanında ya da ondan hemen sonra Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem`in siyasi yönünü öne çıkaran bir kitap da okunmalıdır, okutulmalıdır.

Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem`in seküler eğilim ve eğitim yüzünden salt ahlak, ibadet ve zikir yönüyle bilinmesi ne ölçüde risk teşkil ediyorsa salt siyasi yönüyle bilinmesi en az o ölçüde risk oluşturuyor. Gittikçe ahlakî bir çöküntü yaşayan, ibadet ve zikri ihmal eden zamanın insanı, Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem`i siyasi önder olarak ne kadar yüceltirse yüceltsin İslam pratiği onda izlenmez. Genellikle İslam`ın siyasi yönünü ihmal eden Müslümanlara yönelik eleştiri ile şekillenen böyle bir Müslümanlık, zamanla Batı`daki bir kısım Protestanlığa benzer. 

Kimi Protestanların Hz. İsa aleyhisselam sevgisi kesinlikle klasik bir Katolik ya da Süryanî`nin sevgisinden az değildir. Ama o Protestanların seküler bir eğilimle sevgi ile ameli birbirinden ayırmaları onlarda İsa`ya benzemeyen İsa sevdalısı olmak gibi bir çelişki oluşturmuştur. Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem`in ismi etrafında da böyle bir çelişkinin oluşmaması Onun bütün olarak anlaşılması ve sünnetinin yaşanmasına bağlıdır. Dünya Müslümanlarının parçalı bir İslam anlayışından uzaklaşıp İslam`ı bütün olarak anlamaları ve yaşamalarının yolu da Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem`in bütün olarak anlaşılması ve sünnetine tabi olunmasından geçmektedir. 

Rabbim, bizlere Resul-i Ekrem salallahu aleyhi ve sellem`i hakkıyla tanımayı, sevmeyi, tanıtmayı, sevdirmeyi ve Onun tarafından sevilmeyi nasip eylesin…

Abdulkadir Turan / İnzar Dergisi – Nisan 2017 (151. Sayı)