Feyzullah Zerey
 
Geçen hafta Şubat ayında şehid olmuş İslami mücadelenin önderlerinin hayatını vermiştik. Bu hafta kaldığımız yerden devam ediyoruz.

19 ŞUBAT 1992 İLMİYLE AMEL EDEN PEYGAMBER VARİSİ ŞEHİD ŞEYH ZEKİ

1956 yılında Şırnak İli Nawyan (Güneyçam) Köyünde doğdu. İlkokulu köyünde okuduktan sonra medrese eğitimine başladı. Çok zeki olduğu için kısa bir zamanda ilmi kemale ulaştı. 15-16 yaşlarında camide halka vaaz vermeye başladı. Medresede icazet aldıktan sonra bir köyde fahri imamlık yaptı. Köylüler tarafından çok sevilen Şeyh Zeki, köyde İslami bir havanın oluşmasını sağladı. Daha sonra Cizre’ye taşınan Şeyh Zeki, tarihte ilk Kürd medresesi olarak Diyanet İşleri Bakanlığına bağlı Kur’an Kursunda hocalık yaptı. Türkçe, Arapça ve Kürtçe’yi iyi bildiğinden Diyanet’in Güneydoğu resmi tercümanı oldu. İmamlar arasında yapılan Kur’an-ı Kerim’i güzel okuma yarışmalarında bölgesinde hep birinci geldi.

Tecvid ilmini çok iyi bilen Şeyh Zeki, aynı zamanda şair idi ve bazı Arapça kitapları Türkçe’ye çevirme çalışmaları vardı.
Şeyh Zeki, Peygamber Efendimiz’in (sav) kendi zamanındaki güzel bir temsilcisiydi.

Bölgede sözüne ve verdiği hükümlere itibar edilen kanaat önderiydi. Halk arasında çıkan anlaşmazlıkları İslami kurallara göre çözerdi. İçinden çıkılmaz meseleleri ona götüren insanlar memnun bir şekilde kendisinden ayrılırdı.

Şeyh Zeki, kendisinin de evinin bulunduğu Cizre’nin uzak varoşlarından birinde halktan aldığı destekle cami yaptırdı. Halen kendisinin adını taşıyan bu camiye bitişik odalar yaptırdı ve buraları medreseye çevirdi.

Şeyh Zeki, halk arasında sevilen, sözü dinlenen biri olduğunu bilen mürted örgüt, kendisine beraber çalışma teklifi yaptı. Şeyh Zeki, kabul etmeyince tehditlere maruz kaldı. Halk tarafından tanınan ve sevilen biri olduğu için onu öldürmekten çekindiler. İftiralarla, karalamalarla halkın gözünden düşürme yoluna gittiler.

Şeyh Zeki, çeşitli suikast teşebbüslerinden kurtuldu. Kendisi ve arkadaşları ambargoya tabi tutuldu. Oturduğu mahalle abluka altına alındı. Kendilerine mal satmadıkları gibi mallarını da satmalarına engel olundu. Kendilerine gıda götürmeye çalışan insanlar tehdit edildi. Nihayet Seyyid Hasan ve Hüseyin adlı iki Müslüman onlara yardım götürürken kaçırılıp şehid edildi.

Şeyh Zeki, 19.02.1992 tarihinde Pkk mensupları tarafından kurulan bir pusuda çapraz ateşe tutularak şehid edildi. Şeyh Zeki’nin cenazesini hastaneye götürecek araba bulunamadı. İnsanlar onun cenazesini arabasına bindirmekten korkuyordu. Ertesi gün arkadaşları yağmurlu bir havada kendisini tekbirlerle defnettiler.

20 ŞUBAT 1993 SÜLEYMAN AKYÜZ
Süleyman Akyüz, 1949 Yılında Mardin Dargeçit ilçesi Sümer (Deyvan) köyünde dünyaya geldi. İlkokulu köyde bitirdi. Küçük yaşlarda namaza başlayan Akyüz, çevresinde İslami farzları yerine getirmede ve haramlarından sakınmasıyla dikkat çekiyordu. 1970-1980 yılları arasında Adana, Mersin ve İzmir ilerinde inşaat işçisi olarak çalıştı. 1981 yılında ailesiyle birlikte Mersin iline yerleşti.

1990 yılında çalışmak üzere Arabistan’a gitti. Kâbe’nin dış duvarlarında çalışan Akyüz, hacı olmak için beklediği Arabistan’da Hacca bir ay kala midesinden ameliyat olunca Mersin’deki evine dönmek zorunda kaldı.

Mersin’de kendisinin ve ailesinin İslami yaşantısı nedeniyle mürted örgüt tarafında sık sık tehdit ediliyordu. Tehditlerin bir işe yaramadığını fark edilince 1992 yılının Haziran ayında kendisine ait bakkaliye dükkânına Molotof atıldı. Molotof saldırısı sonucu bakkaliye içindeki tüm eşyalar yanarken kendisi de hafif şekilde yaralandı.

20 Şubat 1993 yılında sabah namazından sonra dükkânını açmaya giden Süleyman Akyüz, Mürted örgütün iki elemanı tarafından açılan ateş sonucu şehit oldu.

Çevresinde takvası ve İslam’a olan teslimiyeti ile bilinen Şehit Süleyman Akyüz’ün Cenazesi binlerce samimi Müslüman tarafından defnedildi.

21 ŞUBAT 1965 ŞEHİD MALCOLM X

Malcolm, 1925’te dünyaya geldi. Dört yaşındayken evleri beyaz ırkçılar tarafından yakılarak babası öldürüldü. Sekiz kardeşle ortada kalan Malcolm, bir aileye evlatlık olarak verildi. Daha sonra yetiştirme yurtlarında kalan Malcolm, genç yaşında siyahilerin yoğunlukta yaşadığı Harlem’e gidip bir barda çalışmaya başladı. Bu arada esrar-eroin satıcılığı gibi pis işlere bulaştı. Bir süre sonra bir çete ile beraber hırsızlığa başlayınca yakalandı ve cezaevine konuldu. Cezaevinde kendisini kitap okumaya verdi. Kardeşinden aldığı mektup ve ziyaretler vasıtasıyla İslam’ı seçip Elijah Muhammed’i tanıdı. Onunla mektuplaştı. Hapisten çıktıktan sonra Elijah ile görüşerek ondan aldığı görev ile Boston ve Newyork’a hizmet amaçlı gitti. Malcolm, siyahi Müslümanların haklarını her platformda savunuyordu. Televizyon programlarına da çıkıyordu. Bir süre sonra Elijah’ın iç yüzünü öğrenince ondan ayrıldı. Malcolm, Hacca gitti ve orada adını El-hac Malik El-Şahbaz olarak değiştirdi. Artık İslam davasını gerçek manada anlayan bir Müslümandı. Durup dinlenmeden şehir şehir dolaşarak konferanslarda Allah’ın dinini anlattı. Amerika rejimi onun faaliyetlerinden rahatsız olmaya başladı.

21 Şubat 1965 Pazar günü bir konferans sırasında dinleyicilerin gözü önünde şehid edildi. Cinayetin ABD iç istihbarat birimi FBI tarafından işlendiğine dair ciddi deliller bulundu.

23 ŞUBAT 1979 ŞEHİD METİN YÜKSEL

17 Temmuz 1958 yılında Bitlis’te doğdu. 9 yaşında ailesiyle beraber İstanbul’a gelip yerleşti. İlk ve ortaokulu burada okudu. Küçük yaşında İslami mücadeleye katılan Metin, mitinglere, yürüyüşlere katıldı. İstanbul duvarlarına İslami içerikli afişler astı. Kardeşleriyle beraber evlerinin bir odasını mescid yapıp evine davet ettiği arkadaşlarıyla burada namaz kıldı, kitaplar okudu. Çok zeki ve atik olan Metin, Fatih Akıncılar Derneğini kurdu.

12 Eylül döneminin karanlığında İslami bir şuura sahip olan Metin, sağ ve sol düşünceli insanların hedefi oldu. Onu hazmedemeyenler kendisini sürekli tehdit etti. Nitekim 1977’de sol bir grup tarafından açılan ateşle yaralandı, ameliyat edilen Metin’in vücudundan üç kurşun çıkartıldı.

23 Şubat 1979 tarihinde Cuma namazını Fatih Camii’nde kılan Metin, namaz çıkışı cami avlusunda faşîstlerin saldırısı sonucu şehid oldu.

Şehid Metin’in babası bölgenin en büyük alimlerinden biri olan Molla Sadreddin Yüksel’dir. Molla Sadrettin, Kürt medreselerinden bahsedilince akla ilk gelen şahsiyetlerden biridir. Arapça, Farsça bilen Seyda, halkın müşkil meselelerine fetva verebilen zamanın fetva merciiydi.

Türkiye Müslümanları kadın hareketlerinin lideri konumundaki Süreyya Hanım, Şehid Metin’in ablasıydı. Yıllarca Suffe adını verdiği kurslarda çeşitli dersler veren Süreyya Hanım, başörtüsü mücadelesinin yapıldığı en eski yıllarda aktif rol almış, evlenmeyip kendisini hizmetlere adamıştı.

24 ŞUBAT 1994 ŞEHİD MOLLA GIYASEDDİN
Gıyaseddin, 1966 yılında Batman’ın Gercüş ilçesi Yünkuşak köyünde dünyaya geldi.

Gıyaseddin, beyaz tenliydi. Saçı, sakalı kirpikleri ve vücudu bembeyaz olduğundan gözleri iyi görmezdi, buna rağmen okumaktan hiçbir zaman geri durmadı.

Medreseden medreseye giden Gıyaseddin, Molla Cami kitabına kadar okudu. Siirt, Silvan, Ergani, Cizre, Sason gibi yerlerde zamanın büyük hocalarından dersler aldı. İmam hatip okulunu dışarıdan okuyarak bitirdi.

Giyaseddin’in güzel bir sesi vardı, bundan dolayı Kur’an’ı çok güzel okurdu. Küçüklüğünden beri devamlı İslami camianın içinde bulunmuş, gayri İslami hiçbir oluşumun içinde bulunmamış, gayri İslami bir ahlak edinmemişti.

Molla Giyaseddin, müezzin olarak görev yaptığı Tatvan Merkez Camiinde güzel ahlakı ile cami cemaatinin sevgisini kazanmıştı. Kısa bir süre zarfında camide Kur’an dersini verdiği onlarca talebesi olmuştu.

Bir hastalığı sırasında kendisini ziyarete gelen arkadaşlarına şunları söylüyordu: “Allah’a şükürler olsun iyiyim; ama yatağımda ölmek istemiyorum. Ben İslam davası için mücadele edip şehit olmak istiyorum.”

Amacı İslami bir nesil yetiştirmek olan Molla Gıyaseddin, gençlerle ilgileniyor, onlarla geziyor, hediyeler veriyor, kitap okutuyordu.

Gıyaseddin, 1994 yılı Ramazan ayında Perşembe akşamı teravih namazından sonra eve giderken karanlık odaklarca kurulan pusuda şehid edildiğinde daha 28 yaşında idi.

Cenazesine binlerce insan katıldı. Tekbir ve salavatlarla Gercüş Mezarlığına defnedildi.

25 ŞUBAT 1994 EL HALİL KATLİAMI

Filistin’in El Halil kentinde 25 Şubat 1994 tarihinde Cuma gününde sabah namazı kılan cemaatin üzerine bir yahudi tarafından açılan ateşle 67 Müslüman şehid oldu, 300’e yakın Müslüman da yaralandı. Katliamı gerçekleştiren yahudi, israil ordusunda yedek subaylık yapan ve bir siyonist terör örgütüne mensup biriydi. Katliamı askeri kıyafetler giyen iki yahudi işlemiş, biri boşalan şarjörü doldururken diğeri sürekli mermi sıkıyordu. Camiyi mezbahaya çevirdiler.

Bir yahudi yerleşimci katliam hakkında şöyle diyordu: “İsterdim ki bu cesareti ben gösterebilseydim. Öyle bir cesarete sahip olsaydım hiç çekinmeden bu eylemi ben yapardım.”

Olaydan sonra Hz. İbrâhim Camisi ibadete sekiz ay boyunca kapalı kaldı.

Rivayete göre; Hz. İbrahim bu şehre yerleşmiş ve bir mabed inşa etmiştir. İşte bu mabed bugünkü Hz. İbrahim Camisi’dir. Yahudiler camiyi yıkıp yerine sinagog yapma düşüncesindedirler.

İşgal yönetimi Hz. İbrahim Camisi katliamını dünya kamuoyuna, akli dengesi yerinde olmayan, aşırı dinci bir yahudi tarafından işlenmiş bir katliam olarak kabul ettirmeye çalışsa da inandırıcı olmadı. İsrail askerleri; cami hareminin kapılarını kapatmış ve namaz kılanların dışarı çıkmasına ve dışarıdan şehitlere ve yaralılara ulaşmaya çalışanlara engel olmuştur. Daha sonra da yaralıların hastaneye nakli esnasında ikinci bir katliam gerçekleştirmişlerdi.

Filistin İslami Direniş Hareketi (HAMAS)’nin açıklamalarında da katliamın sadece gözü dönmüş bir yahudinin işi olmadığı olayın arkasında siyonist israil yönetiminin ve bunun da ötesinde siyonizm anlayışının olduğu vurgulandı.

Olaydan sonra siyonist israil askerleri katliamın gerçekleştiği Halil İbrahim Cami’sini kuşatma altına aldı ve gazetecilerin olay yerine yaklaşmalarına engel oldular. Saldırıyı protesto için cami etrafına toplanan Müslümanların üzerlerine siyonist askerlerin ateş etmeleri üzerine de şehitler verildi.