ŞÜHEDA ŞAYIK / DOĞRUHABER

Medine`li zeki bir hanım. Babası Kays İbni Sabit, kocası Berâ İbni Ma`rur (r.a)`dır.

Tebliğin peşine düşen bir grup, Allah Resulünü görmek için Mekke`ye doğru yol alınca, kocası ile birlikte o da katılmıştı aralarına. Ve Mekke`ye gelerek ikinci Akabe görüşmesinde Rasulullah Efendimize biat ettiler.

Birlikte Mekke`ye yolculuk yaptığı sevgili eşi göremedi Yesrib`in Medine-i Münevvere oluşunu. Eşi, Berâ İbni Ma`rur (r.a) hicretten bir ay kadar önce vefat etmişti. Geride Huleyde (r.anhâ)`ı ve oğulları Bişr`i bırakmıştı. Huleyde (r.anhâ) eşinin yadigârı oğlunun adından dolayı Ümmü Bişr b. Berâ diye de anılır oldu. Madem insan ötelere aitti o halde yavrusu bir İslâm mücahidi olarak yetişmeli, ahir diyarın şüheda makamlarında olmalıydı. Huleyde yavrusunu bu doğrultuda yetiştirmek için gayret sarf etti. Gayret kuldan, muvaffakiyet Allah`tan… Allah`ın izniyle Bişr (r.anhâ) genç yaşta Allah ve Resûlune teslimiyeti tam olan, İslâm`ın bir mücahidi oldu.

Allah`ın Resulüyle birlikte Bedir, Uhud, Hendek ve Hayber savaşlarına katıldı. Büyük kahramanlıklar gösterdi. Ve Rasulullah`a hediye olarak ikram edilen zehirli kebaptan yiyerek şehadet şerbetini içti. Huleyde, huzurlu ve mahzundu. Şehid annesi olmuş ve hayatta yalnız kalmıştı. Gönlünü ferahlatan, yalnızlığını dindiren Kur`an-ı Kerim`e sarılmasaydı nice olurdu hali. Devamlı Kur`an okumayı ve ilim meclislerinde bulunmayı severdi. Hz. Aişe annemiz Müslüman hanımlara hadis rivayet ederdi. O da bu derslere katılırdı.

Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz, Yesrib`e hicret edince kocasının kabrini göstermek üzere başına geldi ve: “Ya Rasulullah! bu biat edenlerin ilki, Kâbe`ye yönelenlerin ilki, malının üçte birini vasiyet edenlerin ilki ve nakiblerden biri olan Berâ İbni Ma`rûr (r.a)`ın kabridir.” dedi. Rasulullah Efendimiz ashabıyla birlikte Berâ (r.a)`nın cenaze namazını kıldı ve şöyle dua etti: “Allahım! Ona mağfiret et, ona acı ve ondan hoşnut ol.”

Bir kuşluk vakti Huleyde (r.anhâ) Medine sokaklarında Fâtiha suresini okuyarak yürüyordu. Karşısına Hz. Ali, İmran İbn Husayn ve Enes İbni Malik (r.anhüm) çıktı. Hz. Ali (r.a) ona: “Ümmü Bişr! Mırıldandığın nedir?” dedi. O da: “Fatiha suresini” okuyordum diye cevap verdi. Hz. Ali (r.a) onun gönlünü hoş edecek ve yaptığı işin Rabbimizin rızasına vesile olduğunu bildirecek şu müjdeyi verdi: “Ben, Resûl-i Ekrem (sav) efendimizin şöyle dediğini duydum: “Fatiha suresi arşın altındaki hazineden indirilmiştir.” İmran İbn Husayn (r.a.) da şöyle dedi: Ben de Rasulullah (sav)`in şöyle dediğini duydum. “Fatiha ve Âyetü`l- Kürsi`yi kullar bir evde okusun da o gün onlara insan ve cin gözü dokunsun, bu mümkün değildir.”

Enes İbni Malik (r.a)`da Kur`an`ın en faziletli suresidir diye duyduğunu söyleyerek onu sevindirmişlerdir.

Huleyde binti Kays (r.anhâ) Resûl-i Ekrem (sav) Efendimizin rahatsızlığının arttığı son anlarında yapmış olduğu bir ziyaretini kendisi şöyle anlatır: Efendimiz `in yanına vardım. Onu sıtma nöbeti geçirirken gördüm. Şimdiye kadar görmediğim bir ateşle karşılaştım. Yüreğim dayanamadı ve:

“Ya Rasulullah! Seni hiç bir kimsenin tutulmadığı bir hastalığa, sıtmaya tutulmuş görüyorum.” dedim. İki Cihan Güneşi Efendimiz de bana: “Bize verilecek ecir ve mükafat kat kat olduğu gibi, ibtilâlar, musibetler de böyle kat kat olur.” buyurdu.

Sonra ” Halk benim hastalığıma ne diyor?” diye sordu. Ben de:

“Halk Resûlullahtaki hastalık “zâtülcenp”tir diyorlar” dedim. Bunun üzerine Efendimiz: “Allah, Resulüne böyle bir hastalık vermiş değildir. O sadece şeytanın bir vesvesesidir.” buyurdu. Ben tekrar: “Ya Rasulullah! Sen bu hastalığın neden ileri geldiğini sanıyorsun?” dedim. Sonra oğlum Bişr`in âteşli hali gözümün önüne geldi de; oğlumun ölümünün ancak Hayber`de yemiş olduğu zehirli kebaptan ileri geldiğini sanıyorum! dedim. İki Cihan Güneşi Efendimiz de:

“Ey Ümmü Bişr! Ben de bu hastalığımın ancak ondan ileri geldiğini sanıyorum! Hayber`de onunla birlikte tatmış olduğum zehirli etin acısından şu anda kalb damarımın koptuğunu duymaktayım.” buyurdu.

Huleyde (r.anhâ) İki Cihan güneşi Efendimiz`in hastalığına dayanamadı ve: “Anam babam sana feda olsun Ya Rasulullah!” diyerek gözyaşları içerisinde huzurundan ayrıldı.

Ahir diyara uçup gidenler orada birbirlerini tanıyacaklar mıydı? Sahi, ölüler birbirlerini tanırlar mı? Bu sorunun cevabını Resulullah`dan (sav) aldığı günü hatırladı, şöyle buyurdu Rasulullah tebessüm ederek: “A iki eli bol olası, iyi ruhlar cennet içinde yeşil kuşlar gibi dolaşırlar. Ağaç üzerindeki kuşlar birbirlerini tanıdığı gibi temiz ruhlar da birbirleriyle tanışırlar “dedi.

Huleyde (r. anhâ) bütün ömrünü Rasulullah (s.a)`e sadakat, sevgi üzere geçirerek ebedi aleme göç eyledi. Allah ondan razı olsun. Temiz ruhlulardan olabilmek duasıyla.