Mustafa Karakaş/Analiz
24 Ağustos 2016 tarihinde başlatılan Fırat Kalkanı Harekâtında öncelikli hedef DAEŞ`in sınır geçişlerini engellemek ve Kilis`e roketlerin düşmesini engellemekti. Bir başka amaç (ki en önemlisi) PYD`nin Azez-Cerablus hattını birleştirerek bir PKK devleti kurmasını engellemekti. Bu hedeflerin yanı sıra Suriye`nin toprak bütünlüğünü korumak da Fırat Kalkanı harekâtının en önemli nedenlerinden biri idi. Zira parçalanan bir Suriye gerçeği PKK`nın devletleşme çabalarına hizmet edecekti. Türkiye bu harekât ile Suriye`nin toprak bütünlüğü üzerinden kendi toprak bütünlüğünü savunma yolunu tuttu. Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın zaman zaman “artık savunmayı Türkiye`de değil; bu toprakların dışında yapıyoruz” söylemi Fırat Kalkanının bir işlevinin de “Anadolu dışından Anadolu`yu savunmak” olarak da okunabilir.
Harekât başlarken iç kamuoyunda iki hedef belirlenmişti.
1- Cerablus`u Deaş tehdidinden korumak ve Deaş`ı bölgeden çıkarmak
2- PYD unsurlarını Fırat'ın doğusuna çekilmeye zorlamak
Suriyeli muhalif grupların da (ÖSO) dahil olduğu askeri bir harekatın DAEŞ ile mücadele kısmında Uluslararası Koalisyon da kısmi hava desteğinde bulunurken meselenin PYD kısmı girift bir bilmeceye dönüştü.
Türkiye defalarca PYD`ye Fırat`ın doğusuna çekilmesi çağrısında bulunduğu halde, PYD ele geçirdiği toprakların bir kısmını terk etse de ABD ve Rusya`nın desteği ile özellikle Münbic`ten çekilmeyerek harekâtın başarı grafiğini aşağıya çekti.
HAREKATIN TÜRKİYE AÇISINDAN BAŞARILI YÖNLERİ
Türkiye, Suriye`nin Kuzeyini içine alan PYD hattını Cerablus üzerinden yardıktan sonra Suriye`nin içlerine kadar indi, Dabık ve el-Bab`ı DEAŞ`tan alarak operasyonun DEAŞ ile ilgili boyutunda ciddi bir başarı kaydetti.
FIRAT KALKANINA “KARŞI HAREKAT” ABD VE RUSYA`DAN GELDİ
DEAŞ`ın kent merkezlerinden ve ele geçirdiği bölgelerden çıkarılmasından sonra operasyonun Münbic`e yöneleceği beklentisine girildi. Türkiye PYD ve destekçilerine ne kadar ciddi olduğunu defalarca iletti ve örgütün Fırat`ın doğusuna çekilmesi çağrılarını tekrar tekrar yineledi. Türkiye`nin bu çağrılarına ABD bazen PYD`ye açıktan silah vererek, bazen PYD`yi terör örgütü olarak görmediklerini ve bir müttefik olarak değerlendirdiklerini ifade ederek en son da PYD`nin denetiminde olan Münbic`e ABD askerleri tanklar eşliğinde girerek Türkiye`ye net bir mesaj verdi.
PYD birliklerinin üniformalarına ABD flamalarının takılması, Münbic`te ABD bayrağının dalgalanması Türkiye`nin “stratejik müttefiki” ABD`nin bu meselede ciddi bir taraf olduğu mesajı Türkiye tarafından anlaşıldı. Osmanlının yüzlerce yıl sürdürdüğü “denge politikasına” geri dönüş yapan Türkiye, Rusya ile daha yakın ilişkiler kurdu. Astana görüşmeleri ile Suriye`nin toprak bütünlüğü meselesi İran, rejim ve Rusya`nın da takdirini kazandı. Ne var ki, Rusya, PYD meselesinde Türkiye ile aynı düşünmüyordu. Ve aynı düşünmediğini PYD`nin denetiminde bulunan Afrin`e çıkarma yaparak gösterdi. Fırat kalkanında görünmeyen hedeflerden biri olan Afrin`de Ruslar, görünen hedef olan Münbic`te ABD, Türkiye`nin PYD`ye yönelik kurmaya çalıştığı denklemi bozdular ve Türkiye`yi adeta “Fırat Kalkanı bitti” açıklamasına zorladılar. ABD ve Rusya Kalkanın Münbic ve Afrin`e uzanabilme ihtimalini gördüler ve karşı bir harekât ile Türkiye`nin PYD tehlikesini tamamen bitirmesine izin vermeme adına bahsi geçen bölgelere asker koğuşlandırarak bir nevi Türkiye`ye “Dur!” dediler.
Sonuç olarak;
Şüphesiz Fırat kalkanı harekâtının Türkiye ve bölge gerçekleri ile ilgili pek çok sonucu oldu. Türkiye 15 Temmuz darbesinden bir buçuk ay sonra giriştiği bu harekât ile dünyaya kararlılık mesajı verdi. Bu operasyon ile;
Kendi askeri tarafından darbe girişimine maruz kalmış, meclisi bombalanmış bir ülkenin “ben orduma güveniyorum” mesajı verildi.
Suriye`nin kuzeyinde bir oldu-bitti ile bir PKK devletinin Türkiye`ye rağmen kurulamayacağı mesajı verildi. Fakat böyle bir devletin kurulmasının engellenmesine Türkiye`nin gücünün yetip yetmeyeceğini zaman gösterecektir. Zira görünen o ki böyle bir devletin kurulması sadece ABD`nin değil; Rusya`nın da ajandasında bulunuyor.
DAEŞ`in Kilis`e roket atması engellendiği gibi, sınır hattı tahkim edilmiş oldu.
Syket-Picot benzeri bir anlaşmanın ABD ve Rusya tarafından hazırlandığı netleşmiş oldu. Nerede ise hiçbir politikası örtüşmeyen bu iki güç PYD`ye destek konusunda Türkiye`yi karşılarına alma pahasına bir politika sürdürüyor ise(ki sürdürüyor) bunun sebebi bölgede sınırların değişmesi hususunda bir mutabakata varılmış olmasıdır.
Bölgesel iki güç (İran ve Türkiye) konum ve kan kaybetmiştir. Zira bir PYD devletinin kurulması her iki ülkenin de çıkarlarının aleyhine saydıkları bir durum olduğu halde Afrin`de Rusların Münbic`te ABD`lilerin varlığı Suriye`nin toprak bütünlüğünü ileriki dönemde tehdit edecektir ve seküler bir PYD devletinin kurulmasının hazırlıkları olarak yorumlanmalıdır.
Fırat Kalkanı operasyonun DEAŞ ayağı başarılı iken PYD ile ilgili kısmında kısmi bir başarı elde edilmiştir. Özetlemek gerekirse KALKAN`ın DEAŞ`ı ilgilendiren kısmı sapasağlam durmuş; ama PYD`yi ilgilendiren kısmından ciddi yarıklar olmuş, örgütü Fırat`ın doğusuna itemediği için başarı nispeten gölgelenmiştir.
Fırat Kalkanı Harekâtının bitirildiğine dair yapılan açıklamanın bir sebebi de bu “gölgelenmenin” psikolojik etkisini önlemeye yöneliktir. Bu harekât bir “zafer” olarak kayıt altına alınacak ve bir tarafa konacaktır. Bundan sonraki muhtemel harekât ve operasyonlara başka isimler verilecek ve bu esnada atılacak “geri adımlar”ın zararlı etkisi sınırlandırılacaktır. Zaten Amerika`nın PYD ile beraber yürüttüğü operasyona “Fıratın Gazabı” adını vermesinin de altında böyle bir psikolojik sebep yatmaktadır.