ENES DURMAZ / DOĞRUHABER
Küresel kapitalizm zihnimizi en çok sevdiğimiz eşya ile işgal ediyor. Her evin başköşesine oturtulan televizyonların yol açtığı tahribatların önü alınamıyor. Bilgilenme ve eğlenme amaçlı eve aldığımız; uyandığımız gibi açılan ve herkes yatana dek kapanmayan televizyonlardan gelenek ve göreneklerimize, inanç ve düşüncelerimize savaş açan yayınlar ile abluka altına alınmış durumdayız. Kanallar olmuş kanalizasyon… Toplumu uyuşturan, değerlerinden uzaklaştıran programlar, diziler, çizgi filmler her türlü ahlaksızlığı pompalarken, RTÜK`ün bu konuda etkili adım atmaması da düşündürücü bulunuyor. Toplumun değerlerine ve geleceğine yerleştirilmiş bir dinamit halini alan ve reyting uğruna yapılan bu yayınlara tepki gösteren TBMM Aile Bütünlüğünün Korunması Araştırma Komisyonu Başkanı Ayşe Keşir, “Dizide, haberde, yarışmada çatışma üzerine kurgulanan bir reyting anlayışı var.” dedi.
DEĞERLER DİZİLERLE DEĞERSİZLEŞİYOR
Toplumdaki birçok değer de reyting canavarına yem yapılıyor. Huzur sokağımızı, ahlaksızlık sokağına çeviriyorlar. Aşk ve sevgi kavramlarını cinsellikle özdeşleştirerek tertemiz dimağları zehirliyorlar. Küçücük çocuklar bile şiddet ve cinsellik kavramlarına tanıştırılıyor. Aile Bütünlüğünün Korunması Araştırma Komisyonu Başkanı Ayşe Keşir, yaptığı açıklamada, TBMM'de 2016'da kurulan Aile Bütünlüğünün Korunması Araştırma Komisyonu olarak gelen şikâyetler üzerine evlenme programları ve şiddet içeren çizgi filmler konusunda titiz çalışma yaptıklarını ve bunu rapor haline getirip kamuoyuyla paylaştıklarını belirtti. Komisyon olarak medyayı sadece diziler ve evlilik programları üzerinden tartışmadıklarını vurgulayan Keşir, "Haberlerin, özellikle kadın cinayetlerinin veriliş biçimi, haber niteliğinden öte savcılık tutanaklarının ve ifadelerinin birebir aynı ve detaylarıyla verilmesi cinayet mağduru ve ailesini tekrar mağdur ediyor." diye konuştu.
"DOĞAL YOLLA EVLİLİĞİN BAŞLAMASI GEREKİR"
Çalışmaların üçüncü sayfa haberlerinden, kadın cinayet haberlerinin veriliş biçimine, çizgi filmlerden evlilik programlarına ve dizilere kadar pek çok başlık altında işlediğinin altını çizen Keşir, şöyle devam etti: "Geçtiğimiz haftalarda evlilik programlarından gelen şikâyetlerden dolayı konu tekrar gündeme geldi. Doğal yolla evliliğin başlaması gerekir. Bu doğal bir tanışma olmalıdır. Bir vesile, doğal yolla arkadaş tanıştırması ya da akraba üzerinden bir tanışma olmalı. Bu tanışma doğal seyrinde gider. Evliliğe karar verme ya da o görüşmeler doğal seyrinde gider. Evli olanlar iyi bilir, evlilik kararı aşamasında iseniz çok yakın birkaç güvendiğinize danışırsınız ama bu programlarda evliliğin karar verme süreci tam şov. Stüdyodaki seyirciler birbirini hiç tanımıyor, oraya çıkan çiftler için karar bildiriyorlar."
“ÇOCUKLAR ŞİDDETİ TELEVİZYONDAN ÖĞRENİYOR”
Araştırmalarda televizyonun sadece eğlendirme fonksiyonu bulunmadığı, bir sosyal öğrenme aracı olduğunun ispatlandığını hatırlatan Keşir, "Çocukların şiddeti televizyondan öğrendiği araştırmalarla ispatlanmış çalışmalar var. Medya okur-yazarlığı olmayan yetişkinler, çocuklar ve gençler üzerinde, medyanın bir öğrenme aracı olarak etkisini artık tartışamayız." şeklinde konuştu.
“ÇATIŞMA ÜZERİNE KURGULANAN BİR REYTİNG ANLAYIŞI VAR”
Televizyonların bir reyting yarışında olduğunu, bunun için de bazı hususların gözden kaçırıldığını vurgulayan Keşir, şunları kaydetti: "Kapitalizmle gelen kısır bir reyting-reklam döngüsü var. Mesela dizide, haberde, yarışmada çatışma varsa reyting alır. Çatışma üzerine kurgulanan bir reyting anlayışı var. Burada şiddete varan çatışmalardan bahsediyoruz. Reyting üzerine gelen bir reklam var. Reklam verenler reklam verdikleri programların marka değerlerini düşünüyor. Vatandaşın bu kadar çok şikâyet ettiği, sosyal öğrenmeyle topluma bu kadar zarar verdiğini söylediğimiz yapımların, üzerine para verip yaptıranlar aslında onlar. Belki böyle bir rollerinin olduğunun farkında bile değiller. Bu ilişki çok bilinmesi gereken bir ilişkidir."
REKLAM DEĞİL +18 FİLM FRAGMANI
Vahşi kapitalizm eskiden beri reklamlarda ilgili ilgisiz kadınları kullanıyordu. Şimdilerde kantarın topuzunu iyice kaçırdılar. Mahrem olan hiçbir şey kalmadı ve reklamlar yüzünden neredeyse haber bile izlemek imkânsız hale geldi. Toplumdaki yansıması ise korkunç boyutlarda. Her ne kadar bu zihinsel olmasa ve sadece dilde kalsa bile anaokulu seviyesindeki çocuklar bile karşı cinse bakışı ergenlerin bakışı gibi olmuş.
RTÜK YETERSİZ KALIYOR
Şiddet ve cinsellik içeren yayınlara karşı bir kalkan olması öngörülen RTÜK de bu konuda yetersiz kalıyor. Ekranları en çok işgal eden kanalların neredeyse bütün yayınları bu durumda. Kısmen temiz ve izlenebilen program ve dizilerde verilen reklamlar ise bu işin cabası!
Televizyon açıldıktan sonra her hâlükârda şiddet ve ahlaksızlık ile yüzleşmek durumunda kalındığı için toplumda ahlaksızlık ve şiddetin sürekli tırmanışa geçmesi kaçınılmaz olmuş. Haberlerde her gün mutlaka akıl almaz cinayet ve sapkın olaylarla karşı karşıya kalmamız bunu teyit eder derecede.
“AİLE DOSTU OLMAYAN YAPIMLARA REKLAM VERİLMEMELİ”
Keşir, televizyon sektöründe aile dostu kriterinin belirlenmesi gerektiğini belirterek, böylece aile dostu yapımların marka değerini yükselteceklerine değindi. Ayşe Keşir, "Reklam pastasında büyük yeri olan kamu kurumlarının RTÜK'ün bu çalışmasından sonra, bir ilke kararı alıp, 'Aile dostu olmayan yapımlara reklam vermiyoruz.' dediğinde inanın sektörde önemli bir domino taşı etkisi oluşturacak." dedi.
"ŞİDDET İÇEREN ÇİZGİ FİLMLER"
Ayşe Keşir, çocukların sosyal öğrenme aracı olan televizyondan çok şey öğrendiğini ancak bazı zararlarının olduğunu da gördüklerini dile getirdi. Yabancı çizgi film kanallarına değinen Keşir, şunları kaydetti: "Özellikle yabancı çizgi film kanalları tabiatta varlığı olmayan yaratıklar ve onlara uygulanan şiddet içeriğine sahipler. Hatta öyle oyunlar var ki şiddet uyguladıkça bonuslar kazanıyorsunuz, hamile öldürdüğü zaman daha çok puan kazandıran oyunlar var. Böyle yetişen bir çocuğun, ergenliğinde ve ileri yaşlarında toplumda şiddete nasıl meyilli olduğunu tahmin etmek hiç zor değil. Çalışmalarımızda şiddet içeren çizgi filmler ve bu filmleri gösteren yabancı menşeli kanallar da var. Bu tür çizgi filmler çocukların gelişim çağında olumsuz etkiler yaratıyor.”
AHLAKSIZLIĞA DUR DEYİN!
RTÜK`ün bu konudaki yetersizliği gün gibi ortada. Evlerimize akan kanalizasyonu durdurmak bizim elimizde. Ahlaksız yayın yapan programlara reklam veren firmalara ve ahlaksız reklam yapan firmalara boykot uygulanmalı. Bu herkesin üzerine düşen kişisel görev. Ama asıl sorumluluk devletin başındakilerde…