Galiba biz karar vermekle istemeyi karıştırıyoruz. Bizde çalışmaya dair bir isteğin oluşmasını karar verme olarak dillendiriyoruz.
 
“Karar” kelimesinin bir anlamı “Bir konu hakkında düşünülerek varılan hüküm, kesin kanaat” iken diğer anlamı da “istikrar, değişmeme, bir düzen içinde devam etme”dir.
Karar vermenin üç aşaması vardır:
 
1. Karar vereceğimiz konu ile ilgili içimizde bir eğilimin(hevesin) oluşması
 
2. Bu eğilimin içimizdeki aksi yöndeki eğilimleri yenerek istikrar kazanması ve bir isteğe dönüşmesi
 
3. İsteğin dillendirilip uygulamaya başlanması
 
Bu üç sürecin görülmediği bir hâl, karar verme hâli değildir. O hâlde karar vermek, “uygulamak”, hatta “uygulamakta istikrarlı olmak”tır.
 
Eğilim ve dillendirilmemiş istekten dönmek mümkündür. Karar ise “uygulamada kararlı olmayı” gerektirir.
 
Eğilim ve istek aşamasını karar sanmamızın en büyük sakıncası bizim bir durumu erken ifade etmemiz ve bir geri dönüş yaşadığımızda hem başkalarına hem kendimize karşı mahcup olmamızdır.
 
Kararsız görünmek başkalarına karşı bizi güvensiz duruma düşürürken bizim de kendimize karşı güvenimizin (özgüvenimizin) tükenmesine neden olur. Özgüvenini yitiren, sonraki aşamalarda önemli işler konusunda bile bir türlü karar verme aşamasına geçemez, ya iş yapamaz duruma düşer ya da işlerini geç yapar.
 
“Boğaz dokuz boğumdur” denmiştir. Yine “Bin düşün, bir söyle” diye bir söz vardır. Biz, gerçekten çalışmaya karar vermişsek artık bu karardan dönmek için çok önemli bir nedenimiz, bir engelimiz olmalı.
 
Belki en yıkıcı yalancılık insanın kendisine karşı yalancılığıdır. Bu duruma düşmemek için bütün imkânlarımızı kullanmak durumundayız. Karar vermek, kolay olmamalı ama ikide bir karardan dönüş diye bir şey de hiç söz konusu edilmemeli.
Senenin bu vaktinde bile daha çalışmaya karar vermemişsek, hâlâ eğilim ve istek aşamasındaysak daha önce de pek çok kez ifade ettiğimiz gibi zaman buzdan sermaye gibidir, geçen her an aleyhimize işliyor, kendimizi hemen toparlamak ve kararımızı vermek durumundayız. Hem de karar gibi bir karar…
 
İnanın, kararımız gerçek bir karar ise ondan dönüşü kolay kolay düşünemeyiz, düşünsek bile yani karardan dönme yönünde içimizde bir eğilim ve istek oluşsa bile bunu bir dönüş kararına dönüştürmeyi kendimize yediremeyiz, buna cesaret edemeyiz.
 
Kişinin eğilim ve istekleri, genellikle hükümsüzdür. Hayatta esas olan karardır. Verdiğimiz her karar, bize bir sorumluluk yükler ve her karardan dönüş bize bazı sıkıntılar yaşatır. Bu sıkıntının bir bunalıma dönüşmemesi ancak vereceğimiz yeni kararın eski kararımızdan daha olumlu bir sonuç vereceğine dair içimizde kesin bir kanaatin oluşmasıyla mümkündür.
Çalışmanın, çalışmamaktan daha iyi bir karar olduğundan kuşku yoktur. Çalışma kararının üstünlüğü, bütün çalışanların ve bütün çalışmayanların kanaat birliğiyle sabittir. Gelin, bu hükmü sabit kanaate aksi yönde davranmayın, sizi geciktiren engelleri aşın ve çalışmaya başlayın!
 
Karar verdim, dönemem diyebilmek mertliğin, yiğitliğin mühim bir göstergesidir.
 
Allah(cc) yardımcınız olsun!
 
Abdulkadir Turan / Doğruhaber