Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, "22 Mart Dünya Su Günü" dolayısıyla açıklamalarda bulundu.
Su açısından zengin olmayan Türkiye'de su kaynaklarının çok titiz bir şekilde kullanılıp, korunması gerektiğini belirten Bayraktar, aksi durumda su kıtlığı meydana gelmesinin kaçınılmaz olduğunu söyledi.
Kirlenmemiş tatlı suya ulaşmanın gün geçtikte daha zor hale geldiğini bildiren Bayraktar, bir damlası dahi çok önemli olan suyun korunması ve tasarrufunun hayati değer taşıdığını, bunun 7'den 70'e herkes tarafından idrak edilmesi gerektiğini vurguladı.
Verimliliğin artırılması açısından tarımda sulamanın yaygınlaştırılması ve bu amaçla su kaynaklarının geliştirilmesinin önem arz ettiğini dile getiren Bayraktar, "Türkiye'nin toplam yer üstü suyu potansiyeli yurt içindeki akarsulardan 95 milyar metreküp, komşu ülkelerden yurdumuza gelen akarsulardan 3 milyar metreküp olmak üzere 98 milyar metreküptür. 14,7 milyar metreküplük yer altı kullanılabilir su potansiyeliyle toplam kullanılabilir su potansiyeli 112,7 milyar metreküpü bulmaktadır. Bunun 40 milyar metreküpü tarımda, 7 milyar metreküpü içme suyunda, 7 milyar metreküpü ise sanayide kullanılmaktadır." dedi.
"Sağlıklı su tasarrufu salma sulama yöntemini terk etmekle mümkündür"
Türkiye'nin kuruda yetişen buğday, arpa gibi ürünlere ihtiyacı olduğu kadar suluda yetişen mısır, pamuk, şekerpancarı, sebze ve meyveye de ihtiyacı olduğuna değinen Bayraktar, açıklamasına şöyle devam etti:
"Dört mevsimi bir arada yaşayabilen ülkelerden biri olan Türkiye'nin bu fırsatı en iyi şeklide değerlendirmesi gerekir. Bu, üreticinin de vatandaşların da en doğal hakkıdır. Üretim su olmadan olmaz. Yeterli su olacak ki bu ülke üretebilsin. Sulama, çiftçilerimizin üretim maliyetini önemli ölçüde artırmaktadır. Bazı sulama birlikleri metreküp üzerinden su ücreti almaktadır. Odalarımızdan alınan bilgilere göre, metreküp üzerinden yapılan fiyatlandırma dekara yapılan fiyatlandırmadan daha yüksektir. Bu durum sulama maliyetlerini artıracaktır. Sulamada bölgesel maliyet farklılıkları da getirecektir. Uygulama üreticinin sulamadan kaçınmasına neden olabilecektir. Bu da hem verimlilikte hem de üretimde düşüşe yol açabilir. Sağlıklı su tasarrufu, salma sulama yöntemini terk etmekle mümkündür. Bu sağlanmazsa, sulamada kaçınma veya kaçak kullanım artar."
"Sulamada elektrik giderleri çiftçimiz için önemli bir yük haline geldi"
Bayraktar, yer altı suyu ücretlerinin makul fiyatlara çekilmesinin önemli olduğuna dikkat çekerek, "Sulamada elektrik giderleri çiftçimiz için önemli bir yük haline geldi. Elektrikteki yüzde 18'lik KDV ile fon ve paylar kaldırılmalı, birim fiyatı düşürülmelidir. Türkiye'de su kaynaklarının kısıtlı olması, nüfusun ve tüm sektörlerde talebin gün geçtikçe artması, mevcut su kaynaklarının en ekonomik şekilde kullanılmasını zorunlu kılıyor. 8,5 milyon hektar sulanabilir alanın hâlâ 2,27 milyon hektarını, gerekli altyapı yatırımlarını tamamlayamadığımız için sulayamıyoruz. Tarım başta olmak üzere hemen her alanda suyu tasarruflu kullanamıyoruz. Tarımda su tasarrufu için sulama altyapısının hızla değiştirilmesi gerekiyor. Sulanan alanların yüzde 81,7'sinde salma, yüzde 16,6'sında yağmurlama ve yüzde 1,7'sinde damla sulama sistemleri kullanılıyor. Görüldüğü gibi yüzde 81,7 olan salma sulama altyapısı hızla yüzde 60'lara kadar varan ölçülerde su tasarrufu sağlayan basınçlı sulama sistemlerine dönüştürülmelidir. Bunun için teşvik ve hibeler artırılarak üreticilerimiz için daha cazip hale getirilmelidir. Her türlü ARGE çalışmalarına ağırlık verilmelidir." ifadelerini kullandı.
DSİ sulamalarında sulama oranının yüzde 62, sulama randımanının ise yüzde 42 olduğu bilgisini veren Bayraktar, hükümet programında sulama oranının yüzde 68'e, sulama randımanının ise yüzde 50'ye çıkarılmasının öngörüldüğünü bildirerek, bu oranların hızla artırılması ve sulamanın çok etkin bir şekilde yapılması gerektiğine dikkat çekti.
"Hâlihazırda yapılan çalışmalar hızlandırılmalı"
Sulama imkânı olduğu halde sulanmayan her birim alanın potansiyel tarımsal gelirden mahrum kalma anlamına geldiğini belirten Bayraktar, "Sulama oran ve randımanları düşüklüğünün sebeplerine bakıldığında en dikkat çekici husus sulama şebekelerinde meydana gelen kayıplardır. Yeni geliştirilen sulama projelerinde borulu sistem kullanımının artırılması ve bakım onarım faaliyetlerinin hızlandırılmasıyla kayıplar büyük ölçüde önlenecek. Mevcut durumda sulama şebekelerinin yüzde 39'u klasik, yüzde 43'ü kanalet ve yüzde 18'i ise borulu şebekedir. İnşa halindeki sulama şebekelerinin ise yüzde 7'si klasik, yüzde 4'ü kanalet ve yüzde 89'u borulu şebekedir. Bu rakamlardan da anlaşıldığı üzere 1970'li yıllardan kalma kanaletlerin oranı bir hayli fazladır. Bu tesisler bir hayli eskimiş durumda ve birçoğu atıl vaziyettedir. Ekonomik ömrünü tamamlamış mevcut kanalların sızdırmasını, patlamasını önlemek adına girişimlerde bulunulmalı ve hâlihazırda yapılan çalışmalar hızlandırılmalı ve artırılmalıdır." şeklinde konuştu.
"Su kaynaklarının kirletilmemesi için tedbirleri uygulamalıyız"
Bayraktar, sanayileşmenin yoğun olduğu bölgelerde su kaynaklarının hızlı biçimde kirlendiğini ayrıca kaçak su çekimi nedeniyle üreticilerin sağlıklı ve temiz su temininde sıkıntı yaşadıklarını ifade ederek, son olarak şunları kaydetti: "Ticari firmaların çayır ve meralarda bulunan su kaynaklarını yoğun biçimde kullanmaları sonucu söz konusu alanlarda kuruma tehlikesi ortaya çıktı. Kirlilik kaynaklarının gerekli denetimlerle kontrol altına alınması ve kaçak su kullanımının önüne geçilmesi gerekmektedir. Su kaynaklarının tasarruflu kullanılmasının yanı sıra kirletilmemesi için de gerekli tedbirleri istisnasız almalı ve uygulamalıyız. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), Konya Ovası Projesi (KOP), Doğu Anadolu Projesi (DAP) ve Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) gibi sulama, dere ıslahı, taşkın koruma ve drenaj yatırımlarını da içeren projelerin en kısa zamanda tamamlanması da büyük önem taşıyor." (İLKHA)