Fikret Özkan / Doğruhaber
HÜDA PAR Genel Merkezi yayımladığı yazılı açıklama ile iç ve dış gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu. Referandum sürecinde yürütülen kampanyalara dikkat çeken HÜDA PAR, siyasi parti liderlerini daha dikkatli bir üslup kullanmaya davet ederken, PKK'nin bütün uyarılara rağmen Şengal'ı terk etmemesi ve Peşmergeye ateş açmasını tam anlamıyla bir provokasyon olarak niteledi. İslam dünyasında yaşananlara da değinilen HÜDA PAR açıklamasında dünyanın hiçbir yerinde tek bir Müslüman`a dahi zulmedilmesine izin vermeyecek bir "İslam birliğinin" tesis edilmesi fert, cemaat veya devlet bazındaki her Müslüman`ın önceliği olması gerektiğine vurgu yapıldı.
"PKK'NİN ŞENGAL'I TERK ETMEMESİ TAM ANLAMIYLA BİR PROVOKASYONDUR"
PKK'nin Şengal'deki varlığına da değinilen açıklamada, "Şengal Bölgesi`ni IŞİD`den kurtarma kılıfı altında bu bölgeye yerleşen PKK`nin son günlerde Kürdistan Hükümeti`nin bütün uyarılarına rağmen bölgeyi terk etmemesi ve bu konuda peşmerge ile çatışmayı dahi göze alması, tam anlamıyla bir provokasyondur. Türkiye ve Suriye`de hâkimiyet alanlarında kendisine muhalif gruplara hayat hakkı tanımayarak onları yok etmek isteyen bu yapı, Irak Kürdistan Bölgesi`nde de aynı tavrı sergilemek istemektedir. Suriye`de gerginliği tırmandırmama adına elinde tuttuğu bazı köyleri rejim güçlerine teslim eden PYD-PKK`nin Peşmerge karşısındaki bu tavrı, neye ve kime hizmet ettiğini göstermesi bakımından son derece büyük önem taşımaktadır." diye belirtildi. Peşmerge güçleri ile örgüt militanları arasında yaşanan son çatışmadaki ölümlerden, hiçbir uyarıya kulak vermeyen PKK'nin sorumlu olduğu ifade edilen açıklamada, bu tavır karşısında Kürt halkının bütün örgütlü yapılarının, seslerini yükseltmeleri ve bu girişimi tereddütsüz mahkûm etmeleri gerektiği kaydedildi.
REFERANDUM SÜRECİNDE KAMPLAŞTIRMA TEHLİKESİ
Partilerin referanduma yönelik propaganda çalışmaları ne kadar tabiî ve gerekli ise; “Evet” veya “Hayır” kararının “ölüm kalım meselesi” veya “varlık ve yokluk savaşı” gibi gösterilmesinin de o kadar sunî ve gereksiz olduğunun altı çizilen açıklamada, "Referandum öncesi bir arada yaşadığımız gibi referandum sonrası da bir arada yaşamaya devam edeceğiz. Bu münasebetle referandum öncesi oluşabilecek gerginlik ve toplumsal kutuplaşmaya sebebiyet verecek söylem ve eylemlerden kaçınmak gerekmektedir." denildi. Toplum arasında esasen bir kutuplaşmanın olmadığı ancak oluşan kutuplaşma ve gerginliğin nedeninin, siyasilerin söylemlerinden kaynaklandığına işaret edilen açıklamada, siyasilerin daha dikkatli bir üslup kullanması gerektiği ifade edildi.
"HÜKÜMET, YENİ BİR ÇATIŞMANIN TARAFI HALİNE GELMEMEYE AZAMİ DERECEDE DİKKAT ETMELİDİR"
Açıklamanın devamında şu değerlendirmede bulunuldu: "Trump`ın başkan olması ile ABD`nin Suriye`ye daha fazla müdahil olacağını açıkça ilan etmesi, Rakka`ya operasyon ve güvenli bölgeler fikrini açıkça dillendirmesi, Astana`da devam eden süreç ile Suriye meselesinde alternatif bir hamlenin başlayacağına dair ipuçları vermektedir. İlkesel anlamda, bölge ülkelerini karşı karşıya getirecek ve siyasetin değil, silahın devreye girmesi ile neticelenecek hiçbir süreci sağlıklı ve gerçekçi bulmuyoruz. Bütün aleyhteki girişimlere rağmen bölge ülkeleri, Astana sürecinde ortaya çıkan siyasi iradeyi muhafaza etmeye özen göstermelidirler. Hükümet, El-Bab ve Münbic meselesi de dâhil olmak üzere tuzaklarla dolu bu mayınlı arazide yeni bir çatışmanın tarafı haline gelmemeye azami derecede dikkat etmelidir."
İSLAM DÜNYASINDA YAŞANAN ZULÜMLER
Arakan Müslümanlarının yaşadığı vahşete dikkat çekilen açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Avrupa Rohingya Konseyi (ERC) Başkanı Dr. Hla Kyaw, Myanmar'da, Arakan'da tüm camilerin ve dini mekânların kapatıldığını, dolayısıyla nikâh bile kıyılamadığını, Arakanlı Müslümanların tarihte eşine az rastlanır bir vahşet ve soykırımla karşı karşıya kaldığını açıkça dile getirmektedir. Kadınların ve çocukların tecavüze uğradığı, insanların diri diri yakıldığı, on binlerce insanın yerinden yurdundan çıkarıldığı, BM raporlarına girecek derecede insanlığa karşı ağır suçların işlendiği Arakan`da Müslüman olmak, bu zulümlerle karşı karşıya kalmak anlamına gelmektedir." Yemen'deki açlık krizi nedeniyle ölümlerin yaşandığı hatırlatmasında bulunulan açıklamada, BM verilerine göre, 19 milyon kişinin insani yardıma muhtaç, 7 milyon kişinin ise kıtlıkla karşı karşıya olduğu ifade edildi. Açıklamada, "İslam ülkelerinin, böylesine kahredici bir tablo karşısında her türlü ihtilafı bir kenara koyması ve arş-ı âlâyı titreten bu zulümler karşısında Müslüman kardeşlerine yardım eli uzatması gerekirken, bazılarının Siyonist terör rejimi ile işbirliği içine girmesi, zulmün daha da katmerleşmesi ve İslam düşmanlarının daha da küstahlaşmasına sebebiyet vermektedir." denildi. Siyonist bir heyetin Riyad'a gitmesinin, hiçbir Müslüman`ın kabul etmemesi gereken "küstahça bir girişim" olarak nitelendirildiği açıklamada, ayrıca ABD ve Siyonist terör rejiminin güdümünde körfez ülkelerince “Arap NATO`su” adı verilen bir yapılanmadan da bahsediliyor olmasının İslam Dünyası`na yönelik bir provokasyon olduğunun altı çizildi. Açıklamanın sonunda, "Mezhep ya da meşrebi ne olursa olsun dünyanın hiçbir yerinde tek bir Müslüman`a dahi zulmedilmesine izin vermeyecek ve hiçbir İslam ülkesini dışarıda bırakmayacak bir İslam Birliği`nin tesis edilmesi fert, cemaat veya devlet bazındaki her Müslüman`ın önceliği olmalıdır." değerlendirmesinde bulunuldu.