Şanlıurfa'da düzenlenen 'İslam Bilgeleri Zirvesi'nin ikinci gününde sunum yapan İstanbul Üniversitesinden Doç. Dr. Selim Argun, 'Küresel Tehditler ve Bölgesel Trendler Kıskacında İslam Dünyasının Geleceği' konulu sunumunda yurtiçinde ve yurtdışında katıldığı değişik bazı toplantılardan edindiği izlenimlerini anlattı.

Sunumunda, yakın bir tarihte İstanbul'da Rum patrikhanesi ve İngiltere Kilisesi tarafından gerçekleştirilen 'Gözlerimizin Önünde Cereyan Eden Günahlar Ve Modern Kölelik' isimli bir toplantıdan söz eden Argun, dünyada yaklaşık 45 milyon insanın evlerinden kaçırılarak Batının çeşitli şehirlerinde modern köle olarak kullanıldığına dikkat çekti.

Argun, Nijerya'dan Primier İngiltere liginde futbol oynamak bahanesiyle kandırılan çok sayıda erkek çocuğun İngiltere'nin başkenti Londra'da fuhuş amaçlı kullanıldıklarını ifade ederek şöyle konuştu:

"Şu an dünyada 19'uncu yüzyılda kaldırıldığından daha fazla sayıda köle vardır. Şimdi köle denince aklımıza zincire vurulmuş korsan mahkûmları gelebilir. Aynı bu şekilde kölelikten bahsediyoruz. Mesela; 8 yaşında Romanya'da yaşadığı ailenin yanında kaçırılan bir çocuk, Londra'da bir aileye satılıyor ve bu aile saygın meslek sahibi insanlardan oluşuyor. Ve 8 yaşındaki bu köle çocuk sabahtan akşama kadar evin bütün ihtiyaçlarını karşılıyor. Bu köle çocuğun dış dünyayla teması yasak, hiçbir ücret almıyor, yerde yatıyor ve sadece yemek artıklarıyla besleniyor.  Ve bu şekilde 45 milyon yani İspanya'nın nüfusu kadar insanın dünyada böyle yaşadığını söz ediliyor."

"Batı medeniyeti, ahlak felsefesini ve insan-ı kâmil yetiştirme potansiyelini yitirdi"

İslam dünyasının Batı için tehdit unsuru olmaktan çok uzak olduğu halde özellikle medya üzerinden yapılan küresel şeytanlaştırma operasyonlarının yapıldığını belirterek  bunun sebeplerine değinen Argun, ahlak felsefesini yitirdiği için insan-ı kâmil yetiştirme potansiyelini yitiren Batı medeniyetinin, bu potansiyeli taşıyan ve sömürgeleştirmek amacıyla İslam medeniyetini hedefine koyduğunu söyledi.

Batının ürettiği paradigmanın, birlikte yaşama kültürünü mümkün kılmadığına dikkat çeken Argun, buna karşın başta Hz. İbrahim'in yaşadığı Urfa olmak üzere bütün İslam şehirlerinde birlikte yaşama kültürünün en güzel örneğinin sergilendiğini söyledi.

Batının birlikte yaşama şartını kimliğini yitirerek asimile etme üzerine kurduğunu belirten Argun, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bunu bugün iki model üzerinde izah ediyorlar. Batı modeli buz kütlesini; bizim modelimiz ise meyve salatası modelini benimsiyor. Batının modeli olan buz kütlesi modelinde, kaynayan bir kazan içerisindeki sıvıya attığımız buz kütleleri zaman içinde eriyip bütün vasıflarını kaybetmesi modelidir. Tam bir asimilasyon modelidir. Buz kütlesi dediğimiz modelde yaşayan Müslüman insanlar kendilerini, kimliklerini ve kendilerini kendileri yapan değerlerinden vazgeçmeleridir. İddia sahiplerinin iddialarından vazgeçmeleri o toplum içinde asimile olmalarıdır. Batı bunun için de siyaset üretmektedir. Hâlbuki İslam modelinde farklı inançlara sahip olan insanlar, kurumları ile beraber aynı meyve salatası gibi içinde farklı meyveler ve meyvelerin özeliklerini muhafaza ederek ortak bir alan içinde bulunmaları kadar tabii bir şekilde ifade etmişlerdir. Ve biz Müslümanlar bu modelde ısrar ediyor diğer taraf ise buz kütlesi modelinde ısrar ediyor. Çatışmaların kökeninde bu dünya paradigmatik dünya görüşü arasındaki farklılıklar yer alıyor diyebiliriz."

Müslümanların seslerinin daha gür çıkması bu ve benzer toplantıların mutlaka yapılması gerektiğini ifade eden Argun, Müslümanların tarihten ibret alarak saflarını sıklaştırması ve uluslararası alanda İslam dünyasını temsil edebilecek insanların yetişmesini sağlaması gerektiğini söyledi. (Osman Gülebak/Hüseyin Yetmiş-İLKHA)