Diyarbakırlıların Suriçi diye tabir ettiği, tarihi geçmişi olarak kentin asıl merkezi konumunda olan Sur ilçesinin dar sokaklarında "çekçek" aracıyla yük taşıyarak ailesinin geçimini sağlamaya çalışan Fahri Boğa, zor şartlarda hayata nasıl tutunduğu anlattı.

İnsanlar, tarihin farklı dönmelerde günlük ihtiyaçlarını karşılamak için çeşitli araç-gereçler üretmişlerdir. Hiç şüphesiz bunların en önemlilerinden biri de "çekçek" diye tabir edilen Japoncada "jinrikişa", İngilizcede "rickshaw" diye isimlendirilen, iki tekerlekli insan gücüyle çalışan araçtır.

Dünyanın farklı coğrafyalarında özellikle nüfus yoğunluğunun çok olduğu, dar yollar nedeniyle otomobillerin fazla kullanılmadığı kentlerde taşıt aracı olarak kullanılan gereçler; dar gelirli, istihdamın yetersiz olduğu kimi yerlerde ise yük taşıma aracı olarak kullanılıyor.

Farklı şehirlerde olduğu gibi Diyarbakır'da da kullanılan bu araç, birçoğu için geçim kaynağı olarak yol alıyor. Şehrin merkez Sur ilçesinde çekçek kullanarak ailesinin geçimini sağlayan Fahri Boğa, 3'ü kız 3'ü erkek 6 çocuğuyla birlikte yaşıyor.

Bir oğlu evli olan Fahri amca, aşındırdığı sokaklarda kazandığı para ile hem ailesinin maişetini hem de Bingöl'de üniversite okuyan oğlunun masraflarını karşılamaya çalışıyor. Diğer çocuklarını da okutmaya çalışan Fahri amca, sabahın ilk ışıklarında evinden çıkarak Suriçi'nin dar sokaklarında yük arıyor.

Marangozda yaptırdığı çekçek aracının kendisinin ekmek teknesi olduğunu söyleyen Fahri amca, kimi zaman esnafın kolilerini, fırıncıların un çuvallarını, kimi zaman da ev eşyaları taşıdığını, işinin yük taşımacılığı olduğu için güneş battığında bitkin düştüğünü dile getirdi.

Taşıdığı yüklerden sefer başı 5 ila 10 lira kazandığını belirten Fahri Boğa, son dönemde yaşanan şiddet olaylarının, Sur'da yaşanan çatışmaların çekçekçileri de olumsuz etkilediğini, artık eskisi gibi para kazanamadıklarını, kimi zaman eve eli boş döndüğünü söyledi.

Hasırlı Mahallesi`nde oturan Fahri amca, yazın kavurucu sıcağında, kışın sert soğuğunda işlerinin daha da zorlaştığını belirterek, evine götürdüğü ekmeği kolay kazanmadığını ifade etti. Akıttığı terin aşına katık olduğu Fahri amca, yorgun düştüğü zamanlarda tarihi Ulu Cami önündeki çay ocağında aldığı bir simit ile yorgunluğunu gideriyor.

Aynı zamanda ilçede meydana gelen çatışmaların mağduru olduğunu belirten Fahri Boğa`nın, yıllarca ailesiyle beraber kaldığı Hasırlı Mahallesi`ndeki evi eşyalarıyla beraber yıkıldığını,  iç çekerek belirtiyor.

Rızkını iki tekerlekli çekçek aracından kazandığını ifade eden Fahri Boğa, şunları söyledi: "2004 yılından beri bu mesleği yapıyorum. Rızkımı bu işten kazanıyorum. Sur`da sokaklar dar olduğu için arabalar giremiyor. Ben de bu arabamla oradaki eşyaları belli ücret karşılığında ana caddelere taşıyorum. Getirdiğim yük caddelerde arabalara yükleniyor. Olaylardan önce işlerimiz daha iyiydi, şimdi pek fazla iş yapamıyoruz. Eskiden günlük 50-60 lira para kazanırdım, şimdi ise günlük 10 ila 20 lira arasında para kazanıyorum."

"Hastayım ama bu işi yapmak zorundayım"

Şeker hastası olduğunu ifade eden Fahri amca, şartların kendisini zorlamasına rağmen ailesinin geçimini sağlamak için bu işi yapmak zorunda olduğunu belirterek, "Dar sokaklarda gidip gelmek zor oluyor. Dönüşler ve arabayı park etmek de ayrıca bir sorun. Bazı sokaklar da yokuştur. Yokuşlu sokaklarda yük taşımakta zorlanıyorum. Şeker hastası olduğuma dair raporum da var. Ama bu işi yapmak zorundayım." dedi.

PKK`lilerin Sur'daki sokaklara çukur kazıp, barikatlarla kapatmasının ardından başlayan çatışmalı süreçten herkes gibi kendisinin de olumsuz etkilendiğini dile getiren Fahri Boğa, Hasırlı Mahallesi'nde olan evinin yıkıldığını, bir tek eşyasının dahi kalmadığını söyledi.

"Bana ait bir evimin olmaması zor oluyor ama elden de bir şey gelmiyor"

Çatışmalar sırasında ailesiyle evinde mahsur kaldığını söyleyen Boğa, yaşadığı mağduriyeti ise şöyle anlattı: "Evim Hasırlı Mahallesi`ndeydi. Çatışmalar başladığında 4 gün boyunca evimden çıkamadım. Bu hendekler yüzünden ekmeksiz susuz kaldık. 8 günlük sokağa çıkma yasağı kaldırılınca evimizi terk ettik. Şimdi oğlumun evinde kalıyorum. Şu anda evim yerinde yok. Bana ait bir evimin olmaması zor oluyor ama elden de bir şey gelmiyor. Evim yıkılmadan önce 3 katlıydı. Birinci katta ben ve ailem kalıyorduk. İkinci katta erkek çocuklarım kalıyordu. O çatışmadan dolayı evi terek ederek, Ulu Cami'nin arkasında bulunan oğlumun evine yerleştik."

Geçmişten bugüne iş imkânının yetersiz oluşu, kimisinin hamallık kimisinin inşaat işçiliği yaparak geçindiği bölgede, Fahri Boğa'nın ise marangozda yaptırdığı iki tekerlekli çekçek ile yük taşıyarak hayata tutunma mücadelesi veriyor. 51 yıllık hayatı boyunca hep zor günler yaşayan Fahri amca, ailesiyle birlikte refah içinde, rahat yaşayacağı ve artık yük taşımayacağı günleri arıyor. (M. Hüseyin Temel, Emrah Deniz – İLKHA)