Mısır`lı büyük bir beyin ömrüne ecel askerlerinin hücum etmişti. Çok geçmemiş,yüzünün parlaklığı ve güzellik gitmiş, gün bitimi sararan güneşe dönmüştü. Şehrin önde gelenleri, ecele çare olmadığını bildiklerinden “Beyimiz elden gidiyor” diye yakınıp ağlamaya, dövünmeye başlamışlardı.Oysa her saltanat, her ömür bir gün bitecektir. Bitmeyecek bir tek saltanat vardır. O da Allah`a aittir. Artık son nefesinin iyice yaklaştığını anlayan bey titreyen sesiyle; “Mısır`da benim kadar büyük bir kişi daha yoktu. Gel gör ki sonum geldi, anladım ki her şey boşmuş. Dünyanın her türlü nimetini toplayıp yığdım ve fakat meyvesinden yiyemedim. Şimdi hepsini ardımda bırakıp düşkünler gibi çıplak gideceğim…” diye yakındı.

Aklı başında olan kimse; dünyayı kendisine toplar, hem yer, hem bağışlar. Hayırlı şeyler yap ki, öldükten sonra peşini bırakmasın. Çünkü kazandıkların senin değildir. Ölüm döşeğindeki insan geride bıraktıklarının hasretiyle tutuşurken, ziyan korkusuyla yanar. Zengin kişi, hayatını çürüten ölüm döşeğinde de elini uzatır, ötekini çeker. Dile gelemediği için, söyleyeceğini eliyle anlatmak ister. El uzatıp çekmenin manası şudur; Bir yanda lütuf ve ihsan, diğer bir yanda zulüm, açgözlülük ve hırs.

Dostum; elindeyken iyilik yap, yarın ölümden kurtulacak değilsin. Güneş, ay ve yıldızlar daha nice zaman parlarken, sen başını mezarından kaldıramayacaksın.

Sadi Şirazi