İbrahim Toprak / Doğruhaber
Dünya’da yaşanan ekonomik kriz gittikçe derinleşiyor. Özellikle Amerika ve AB ülkelerini etkileyen ve bu ülkelere bağlı ekonomik ilişkileri bulunan diğer ülkelere sirayet eden kriz için çözüm arayışları sürüyor. Bu çözüm arayışları kapitalist ülkelerin ekonomik sistemlerini sorgulamalarına da neden oluyor. Yaşanan ekonomik krizden etkilenen Amerika ve Avrupa halkları hemen her gün protesto gösterileri düzenleyerek açıklanan ekonomik paketler ve kemer sıkma politikalarına karşı tepki gösteriyorlar. Krizi aşamayan bazı AB ülkeleri Euro bölgesinden çıkmayı tartışırken bu tartışmalarda, “Euro bölgesi dağılırsa AB de dağılır mı?” sorusunu akıllara getiriyor. Ancak akademik çevreler böyle bir öngörü için zamanın daha erken olduğunu düşünüyor.
Amerika’da başlayıp önce Avrupa ve daha sonra diğer ülkelere yayılan ekonomik krizi, Amerika ve Avrupa’da yaşanan halk ayaklanmalarını, yaşanan krizde Türkiye’nin bulunduğu noktayı ve AB’nin geleceğini Kadir Has Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Cengiz Ceylan’la konuştuk. Yaşanan ekonomik krizi analiz eden Ceylan, gelecek günlerin Amerika ve Avrupa için hiç de iç açıcı olmadığını belirterek Türkiye’nin ise ciddi bir krize girmeyeceğini söyledi. İşte, küresel krizle ilgili merak edilenler…
Amerika’da ciddi bir ekonomik kriz yaşanıyor. Krizi atlatmak için de bir dizi önlemler almaya çalışıyor. Sizce bu önlemler yeterli oldu mu?
Amerika’nın büyük bir ekonomisi var. Bundan dolayı Amerika’da bir kriz oldu mu, bu kriz bütün dünyaya yayılıyor. Bunun tam tersi de doğrudur. Yani Amerikan ekonomisinde bir iyileşme olduğu zaman bu iyileşme diğer ülkelerin ekonomilerini de olumlu yönde etkiliyor. Amerika’da yaşanan ekonomik krizden sonra devletin hem ekonomiye verdiği destekler, hem şirket satın almaları, banka satın almaları, banka birleştirmelerine verdiği kamusal destekler trilyon dolarları aşmasına rağmen Amerika’da ciddi bir toparlanma gerçekleşmedi. Yalnız bu bütünüyle olumsuzluk anlamına da gelmedi. Bu süreç içerisinde Amerika’da bir kıpırdanma oldu. Ancak Amerika’nın beklediği kadar bir büyüme gerçekleşmedi.
Genel olarak baktığımızda Avrupa’da da ciddi bir ekonomik kriz yaşanıyor. Sizce Avrupa bu ekonomik krizi yönetebildi mi?
Avrupa ülkelerinin, özellikle iki tane ülkeye dayanmış olması ve bu iki ülkenin yani Fransa ve Almanya’nın karar alma konusunda hep gecikmeli davranışlar sergilemesi Avrupa’nın toparlanmasını da sürekli geciktirdi. Bugün geldiğimiz noktada, tabi 2007 yılının son çeyreğinden başlayan, bugün 2012’in ilk çeyreğine gelmiş bulunuyoruz ve aradan geçen 3 yıllık süreci aşan bir zaman içerisinde Amerika ve Avrupa açısından iyi bir gelişme olmadı.
Ekonomik krizin derinleşmesiyle Amerika’da ve Avrupa’da insanlar sokaklara döküldü. Siz bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Amerika ve Avrupa ekonomilerinde iyileşmenin olmaması halkları da endişelendirdi. Özellikle gelişmiş ülke halklarının gelişmekte olan ülkelerin insanı gibi kaderci bir yaklaşımı olmadığından bu halklar hemen endişeye kapılıyorlar. Yani halk, “Bu süreç daha da uzun sürecek, firmalar kapanacak, işsizlik artacak, satın alma gücümüz azalacak” diye düşünmeye başladı. Bunun karşılığında özellikle Avrupa’da vergi artışları ve kemer sıkma politikalarıyla açık olan bütçenin kapatılmasına yönelik çabalar da toplumun daha fazla sıkıntı çekmesine sebep oluyor. Toplum da bu sıkıntıları çok hızlı algılıyor. Bu da onların memnuniyetlerini belirliyor.
Amerika ve Avrupa halklarının çabuk tepki verdiğini söylediğiniz. Sizce bu durum Türkiye’de nasıl oluyor?
Aynı durum Türkiye’de olduğunda insanlar daha kaderci yaklaşıyor. İnsanlar dayanabildiği süreç içerisinde dayanıyor, dayanamadığında da ‘Allah’tan geliyor, olur böyle şeyler, inşallah kurtuluruz’ kabilinden bekleme sürecine girebiliyorlar. Daha uzun bir sabır gösterme süreci kendisini gösteriyor. Bu durumu ne Avrupa’da ne Amerika’da görmek mümkün değil. Bundan dolayı insanlar sokaklara çıkıyor, gösteriler yapıyorlar.
Peki, ekonomik krizin devam etmesiyle beraber Avrupa ve Amerika’yı nasıl bir gelecek bekliyor?
Eğer bu kriz devam ederse Avrupa ve Amerika’yı daha büyük sıkıntılar bekliyor.
Ekonomik krizin Türkiye’yi ciddi boyutlarda etkilemediği söyleniyor. Bu yılki Davos toplantısına da bundan dolayı Türkiye’nin damga vurduğu belirtiliyor. Siz, Türkiye’nin krize karşı takındığı tavrı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Davos’ta Türkiye’yi öne çıkaran birkaç husus var. Bunlardan bir tanesi kriz öncesi bankacılık sektöründe alınan tedbirlerin krizde ne kadar iyi sonuçlar verdiği görülmüş oldu. İkincisi de, Türkiye Avrupa Birliği ile toplam dış ticaret hacminin yarısını gerçekleştirirken, o dönemlerde komşularla sıfır sorun politikası gütmesi ve bu şekilde hem komşularla iyi geçinerek silahlanmaya ayrılan harcamaları azaltması hem de bu ülkelerle dış ticaretini geliştirmesine dönük politikalarının işe yaramasıdır.
Türkiye son dönemlerde ciddi bir şekilde Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleriyle ekonomik anlaşmalar yapıyor. Bu anlaşmalar Türkiye’nin ekonomik krizden etkilenmemesinde önemli bir etken olabilir mi?
Bu ülkelerle yaptığımız ticaretlerde çok ciddi yükselmeler oldu. Bu ciddi yükselme de yüzde 600 oranında gerçekleşti. Ama bu yüzde 600’ü çok abartmayalım. Çünkü zaten sıfıra yakın bir dış ticaretimiz vardı. Sıfıra yakın dış ticarette bu oran çok cüzi kalmaktadır. Burada ticarette bir gelişme oldu ama bu Avrupa’yı telafi eder ölçüde değildir. Çünkü Avrupa toplam dış ticaretimizin yaklaşık 450 milyar dolarını karşılıyor. Dış ticaretin sadece yarısının Avrupa olması önemli bir rakamı ifade eder. Ancak buralardaki soruna rağmen Amerika’nın Irak’tan çekilmesi, İran’la olan ilişkilerimizin el altından yürütülen ticari ilişkilerimizin gelişmesi, bu bölgeyle olan ticaretin özellikle Irak’la ve İran’la olan ticaretimizin giderek büyümesine sebep oldu.
O halde Türkiye’nin hala Avrupa ile krize rağmen önemli ekonomik ilişkilerinin olduğunu söylüyorsunuz. Bu durumu biraz açabilir misiniz?
Türkiye geçmişte olduğundan farklı olarak daha katma değeri yüksek ürünler üretiyor. Dikkat ederseniz Türkiye’nin birinci sıradaki ihracatı otomotiv sektörü. İkinci sırada tekstil sektörü geliyor, sonra makine sektörü geliyor. Avrupa artık bunları bizden alıyor. Zaten katma değeri yüksek bu ürünler konusunda Avrupa krize rağmen ticareti kesmiş değil. Türkiye Avrupa’dan kaybettiği nispi kayıpları hem buraya daha katma değeri yüksek ürünler satarak hem de bizim doğumuzda olan Arap ülkeleriyle ve Kuzey Afrika ülkeleriyle telafi etmeye çalışıyor.
Türkiye krizden neden fazla etkilenmedi ve gelecek yıllar için Türkiye’nin ekonomik durumunda bir kötüleşme bekliyor musunuz?
Avrupa da Amerika da bu konuda biraz şaşkınlık içindeler. Türkiye’nin daha kötü bir durumda olmasını beklerken biraz da, doğrusu rasyonel baktığımızda çok da açıklaması mümkün olmayan nedenlerle bu kriz Türkiye’de bu anlamda olumlu seyretti. Tabi bu önümüzdeki sene 2012 ve 2013 yıllarında da çok iyi olacağını beklemiyorum. Ama beklemiyoruz derken geçmişte de beklemiyoruz dedik ancak hakikaten sandığımızdan daha iyi sonuçlar verdi. Biraz da bazı şeyleri tam olarak açıklayamıyoruz. Sadece tahminlerde bulunuyoruz. Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda şu anki konumundan daha kötü bir konuma geleceğini zannetmiyorum.
AB’nin bu krizle beraber yapısında bir çatlama olacağını düşünüyor musunuz? Çünkü özellikle son zamanlarda Euro bölgesinden çıkmak isteyen ülkelerin de var olduğunu göz önünde bulundurursak, AB’nin dağılma sürecinin bir başlangıcıdır diyebilir miyiz?
AB’nin zaten sıkışmış olan sorunları krizle birlikte ciddi anlamda patlak verdi. Bu kriz konusunda olumlu kararlar alınsa bu kriz atlatılsa bile AB kendi içerisinde çok ciddi sorunlar yaşayacak ve AB kendisini yeniden gözden geçirme zorunda kalacak. Yani AB yapısal olarak bir iniş noktasına geçmiş durumda. Ama bunu önümüzdeki süreçte yıl olarak bir şey ifade etmek çok zor. Ama ben Avrupa birliğinin önümüzdeki dönem içerisinde daha olumsuz bir yöne doğru eğileceğini düşünüyorum. Sanıyorum akademik dünya da, politik dünya da, AB bu doğrultuda, diyor.