Mehmet Erkan Yavuz-Abuzer Atasoy/DOĞRUHABER

Türkiye`ye sığınan mazlum Muhacirlerin ülkelerine iade edilerek adeta ölüme gönderildiğini dile getiren Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Avukat Uğur Yıldırım ve HÜDA PAR İstanbul İl Başkanı Erdal Elibüyük, gazetemize açıklamalarda bulundu. Türkiye`nin çoğunluğu Suriyeli yaklaşık 4 milyon muhacir barındırdığını, ancak özellikle Kafkasya ve Orta Asya ülkelerinin İslam düşmanı dikta yönetimlerinin baskılarına dayanamayarak Türkiye`ye sığınan bazı muhacirlerin sınır dışı edilmesinin ülkenin büyük bir ayıbı oluğunu ifade ettiler.  

“SON DÖNEMLERDE MUHACİRLER ÜZERİNDE CİDDİ BASKILAR OLUŞTU”

DEAŞ saldırılarından sonra suçlu-suçsuz ayrımı yapılmadan muhacirlere yönelik baskılar yapıldığına dikkat çeken Erdal Elibüyük, “Batı`da bir saldırı olduğu zaman olayı ilk önce Müslümanlara mal edip onlara yönelik operasyon yapıyorlardı. Son zamanlarda özellikle saldırılardan sonra, Türkiye`de de bu mesele bir alışkanlık haline geldi. Nerede çekik gözlü veya Kafkas kökenli biri varsa bunlara yönelik bir girişim var. Bu, ciddi bir tehlikedir. Tabii ki hükümet vatandaşlarının güvenliğini sağlamak için gerekli tedbirleri almalıdır. Bununla ilgili en ufak bir ihmal olmamalıdır. Ancak tedbirler alınırken bu tür durumlara düşülmemelidir. Son zamanlarda bu konuda bize gelen birçok şikâyet var.” dedi.

“BUNLAR İADE ALDIKLARINI YA İDAM EDİYOR YA DA UZUN YILLAR ZİNDANA ATIYOR”

Sınır dışı edilen Kazak aileyi uzun zamandır takip ettiklerini dile getiren Elibüyük, “Kazak aileyi biz de uzun zamandır takip ediyoruz. Özellikle Orta Asya ve Kafkasya ülkeleri, silahlı veya silahsız olsun, kendilerine muhalif olan herkesi idam ediyor. Bu ülkeler, başka ülkelere kaçan muhalifleri de anlaşmalarla teslim alıp infaz ediyor veya uzun yıllar boyunca zindanlarda tutuyorlar. Kazak aile de bunlardan biridir. Kendi ülkesinde “Terör faaliyetlerinde” bulunmayan, fikirsel anlamda iktidara muhalif olan biridir. Bu aile yaklaşık 4 aydır Atatürk Havalimanı`nda tutuluyordu. Burada bir hinlik var. Türkiye bunları direk teslim etmiyor. Arabistan`a gönderiyor. Suudiler de aldıklarını zaten Kazakistan`a iade ediyorlar. O yüzden bu şahıs ülkesine gönderilecek olursa muhtemelen idam edilecek. Bize verilen bilgi budur. Türkiye ülkesine ilticada bulunmuş hiç kimseyi iade etmemelidir ki bunlar fikirsel muhalifler. Bunlara vatandaşlık verilmelidir. Milyonlarca mülteciye bakıyoruz da bu üç-beş kişiye mi bakamıyoruz?”

“ENSAR-MUHACİR KONUSUNU GÜNDEME GETİRMELİYİZ”

Türkiye`ye sığınan muhacirlerin sorunlarına dikkat çekmek için panel düzenleyeceklerini ifade eden Elibüyük, “Mart ayı içerisinde muhacirlerle ilgili bir panelimiz olacak. Bu soruna dikkat çekmek için HÜDAPAR İstanbul İl Bakanlığı olarak bu meseleyi toplumun gündemine getireceğiz. Mültecilerle ilgili toplumun ciddi anlamda bilgilendirilmeye ihtiyacı var. Biz, İslam Medeniyetinin çocuklarıyız. İslam Medeniyetinde ‘mülteci` diye bir kavram yoktur. Bunlar ‘Muhacir`dir. Ensar-muhacir konusunu gündeme getirmeliyiz. Bunun altını çizerek söylüyorum. Batılı kavramlar üzerinden gidersek yanlış değerlendirme yaparız. İslam Medeniyeti çok geniş ve köklü bir medeniyettir. Kendi kavramlarımız üzerinden bu konuyu değerlendirirsek daha mantıklı olur. Bu aile ve iltica talebinde bulundukları halde iade ettiğimiz aileler için de “Muhacir aileler filan ülkeye teslim edildi” dersek toplumda bir hassasiyet oluştururuz.” şeklinde konuştu.

“SUÇLU KABUL ETMEYECEĞİMİZ İNSANLAR MAĞDUR EDİLİYOR”

Türkiye`nin uluslararası hukuk anlamında Cenevre Sözleşmesi ve AİHM`e taraf olduğunu belirten Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Av. Uğur Yıldırım, “Türkiye Cenevre ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi`ne taraf olan bir ülkedir. Bu sözleşmelerin ikisinde de ‘kimse işkenceye uğrayacağı, zalimane harekette bulunulacak veya ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olunacak ülkesine geri gönderilemez` uyarıları vardır. Bu, hem uluslararası sözleşmelerde var, hem de uluslararası koruma kanununda var. Geri gönderme yasağı zaten insancıl hukuk anlamında evrensel bir ilkedir. Maalesef Türkiye`ye tüm umutlarıyla beraber sığınmış mağdur ve mazlum halka, kendi ülkeleri tarafından muhalif kabul edilen ama gerek inancımız, gerek örf ve âdetimiz anlamında bizim kesinlikle suçlu kabul etmeyeceğimiz insanlar mağdur ediliyor.” diye ifade etti.

“MUHACİR AİLE 10 ÇOCUĞU İLE BERABER ÖLÜME GÖNDERİLDİ”

“Kazakistan, komünizm etkisi altında yıllarını geçirmiş bir ülke. Abdülhalil Hoca burada dini eserlerin Kazakçaya çevrilmesiyle ilgili çalışmalar yapmış” diyen Uğur Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti: “Bu çalışmalar nedeniyle Kazakistan tarafından muhalif kabul edilip baskıya uğramış. Suudi Arabistan`a kaçmış. Arabistan`da da altı yıl boyunca hayatını devam ettirmiş ve bu süreç içerisinde birçok dini temel eserin Kazakçaya çevrilmesinde katkısı olmuş. Tabii ki devletler maalesef siyasi bir argüman olarak birbirlerine bu tip muhaliflerini iade etme alışkanlığına sahipler. Sadece insan hakları hukukunda saygılı olan ülkeler bunu uygulamıyor. Bu Kazak vatandaşı, Türkiye üzerinden Almatı`ya gönderilmek üzere havaalanından götürüldü. İltica talebinde bulunuldu. Bu talep Türkiye`de değerlendirilmektedir. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliğinde de başvurusu mevcuttur. Bu şahıs dört aydan fazla bir süredir 10 çocuğu ve eşiyle beraber havaalanında hukuksuzca tutuldu. Akabinde de maalesef Cuma akşamı saat 12`de, uçağa bindirildi. Öncesinden telefonları alındığı için, ancak uçağa binerken bir yolcunun telefonundan bizi haberdar edebildi. Söylediğine göre, Suudi Arabistan üzerinden Dubai`ye oradan da Almatı`ya gönderiliyor. Zaten Türkiye makamları bu kişinin Kazakistan`a iade edileceğini çok iyi biliyorlardı. Bu yüzden de Suudi Arabistan`a gönderdiler ki oradan gönderilsin. Netice itibariyle maalesef bu kişinin üzerimizdeki vebali Suudi Arabistan`la paylaşılıyormuş gibi oldu. Oradan gönderileceği belliydi. Maalesef bunun gibi birçok mağduriyet yaşıyoruz.”

“MUHACİR ÇOCUKLARA TERÖRİST MUAMELESİ YAPILDIĞINA ŞAHİT OLUYORUZ”

Batı`da adı konulmamış İslamofobinin Türkiye`de de yürürlüğe girdiğine dikkat çeken Yıldırım, Maalesef bugün Avrupa`nın ‘İslamofobia` başlığı altında tüm Müslümanları ‘terörist` gibi yaftalamasının karşılığı Türkiye`de de Özbek, Kırgız, Tacik veya Çeçen olanların ‘terörist` gibi algılanmasıyla eş değer vaziyete geldi. Adı konulmamış bir İslamofobi, Türkiye`de de maalesef yürürlükte. Bu nedenle de birçok insan mağdur ediliyor. Bugün Kazak bir vatandaşın herhangi bir eyleme karışmaması bir yana, velev ki karıştığını varsayalım, 10 tane çocuğunun ve eşinin geri gönderilmesi insanlığa ve hiçbir vicdana sığmaz. Bu insan 10 çocuğuyla beraber gönderildi. Bugün bir ev basıldığında o evden 20 kişi çıkıyor. Bunların içinde 70 yaşında yaşlılar, 5 aylık, 8 aylık, 2 yaşında bebekler çıkıyor ve aynı muamele maalesef onlara da yapılıyor. 5-6 yaşındaki çocuğun üzerinde kod olduğunu, uluslararası terörün kodu konulduğunu, çocuğa terörist muamelesi yapıldığına şahit oluyoruz. Bunlar Türkiye adına üzücü şeyler. Çünkü Türkiye şu anda dünyanın en fazla mültecisini barındıran, üç milyondan fazla muhacire ev sahipliği yapan bir ülke. Biz dağları, denizleri aşmışız, maalesef ufacık göletlerde boğuluyoruz. Zaten isyanımız bunadır.” ifadelerini kullandı.