Ebu Bekir Kettani Hazretleri anlatır:

“Kabe'de, tefekkürümün en derin anlarından biriydi. Ne olduğunu anlamadım. Bir lâhza dalıvermişim. Yüzü zühre yıldızı gibi parlak ve güzel bir genç birden bire karşıma dikiliverdi. Merak edip sordum:

“Sen de kimsin?” O güzel yüzlü genç:

“Ben,” dedi, “Takvayım!” Bu cevaba karşılık,

“Peki,” dedim, “Nerede durursun? Yerin yurdun neresidir” Genç dedi ki:

“Helal ile haramı birbirinden ayırmayı iş edinen, dert edinen ve günahlarına ağlayan o gözü yaşlıların, kalbindeyim. Benim yerim yurdum orasıdır.”

Sonra başımı çevirdim. Diğer yanıma baktım. Baktım ki bu tarafta ne göreyim? Korkunç yüzlü ve simsiyah bir çehre… Öylece durmuş bakıyor. Yaşlıca bir kadın. Merak edip sordum:

“Sen de kimsin, a kara yüzlü kadın?” Kadın cevap verdi:

“Ben,” dedi, “Kahkaha ve insanı gaflete düşüren gayri meşru keyiflerim!”

“Peki,” dedim, “Senin mekanın, meskenin neresidir? Yerin yurdun neresidir?” Korkunç bir surette güldü de dedi ki:

“Gafillerin ve günahkarların kalbindeyim. Beni arayan orada bulur.”