Özellikle "ortadirek" diye nitelendirilen memur, emekli, esnaf, çiftçi gibi düşük veya orta gelirli toplum kesimlerinin bir dönem sık kullandığı sefer tasları artık şimdilerde birer nostaljik süs eşyası olarak evlerde yer ediniyor.
İlk olarak Turgut Özal'ın seçim sloganı olarak kullandığı "ortadirek" kavramı toplumun geniş bir kesimini kapsıyor. Ekonomi ve siyasetin önemli aktörlerinden olan bu halk kitlesi, zorlu hayat standartlarıyla hep mücadele etmek zorunda kalmış, alın teri ve emeğinin karşılığını alamamanın mağduriyetini yaşamış.
Toplumun bu kesiminin hayat standartlarını yansıtan birçok şey var. Genelde kentlerin varoşlarında yaşarlar, ev sahibi değil kiracıdırlar, giyindikleri kıyafetler sade ve cafcaftan uzaktır, özellikle 1990'ların başına kadar ellerinden düşürmedikleri bir araçları vardır, sefer tası…
Sabah evlerinden çıkmadan kimisinin annesi, kimisinin eşi tarafından hazırlanıp içine katık doldurulan sefer tasları, özellikle memur ve işçiler yanlarından ayıramadığı önemli bir gereç.
Osmanlı döneminde ise sefere çıkan askerlerin yolluk yemeklerini koydukları, kimi zaman da yolculuğa çıkacakların içerisine yemeklerini bıraktıkları, 2 veya 3 kabın üst üste konularak kenarlarındaki saplar ile tutturulan sefer tasları, bir dönemin olmazsa olmazıyken şimdilerde ise evlerin bir köşesini süsleyen nostaljik bir eşya olarak kullanılıyor.
Uzun yıllar devam eden ekonomik darboğaz nedeniyle başta memur ve işçi sınıfı olmak üzere çalışanların öğle aralarında lokanta, restoran gibi yerlere gidip karnını doyurması oldukça lükstü. Bu sebeple evde hazırlanan yemekler sefer taslarına konulur ve beraberinde iş yerine götürüldü. Evde pişen aş ile memur masasında, işçi ise atölye tezgâhlarında karnını doyururdu. Bu serüvenin en önemli parçası hiç şüphesiz sefer taslarıydı.
Özelikle ilk dönemlerinde daha çok bakırdan yapılan sefer tasları, sonraki yıllarda çelik, alüminyumdan yapıldı. Ama en fazla kullanılan bakır oldu.
Bakır sefer tasları genellikle işlemeli olurken, tercih edilmelerinin en önemli sebebiyse yemeklerin tadını muhafaza edebilmesiydi. 3 katlı sefer taslarına yemekler sıcak bırakıldığında, bozulmaması için en alttaki tasa salata bırakılırdı.
Yarım asırdır bakır işliyor
Dünün en önemli ihtiyaçlarından olan sefer taslarının bugün artık süs eşyası olarak kullanıldığını söyleyen Gaziantepli bakır işleme ustası, yarım asırdır çeşitli şekillerde sefer tasları imal ettiğini ifade ederek, bu mesleğin de kaybolmaya yüz tuttuğunu belirtti.
Mesleğini yaşatmak için mücadele verdiğini, ancak bir zamanlar çalışanların vazgeçilmezlerinden olan bakır sefer taslarının şimdilerde kullanılmadığını dile getirdi.
Başta bakır sefer tasları olmak üzere, çeşitli bakır mutfak eşyalarının günümüzde sadece şark köşelerini süslediğini belirten bakır işlemecisi Şeref Balcıoğlu, mesleğin son temsilcilerinden oluğunu söyledi.
Ustaların sayısı bir elin parmakları kadar
9 yaşından beri bakırcılık sanatı ile uğraştığını söyleyen Şeref Usta, bu sanatın yok olmak üzere olduğunu ifade ederek, kentte 20 yıl önce bu meslek ile uğraşan çok sayıda ustanın olduğunu, ancak şimdilerde bir elin parmağını geçmeyecek kadar usta kaldığını belirtti.
Okul sonraları bakırcılığı öğrendi
İlkokulu okuduğu dönemlerde mesleğe başladığını söyleyen Şeref Usta, “50 yıldır bu mesleği yapıyorum. İlkokul 4`üncü sınıftan beri bu mesleğin içerisindeyim. Öğleye kadar okula gidiyordum. Öğleden sonra ise bakırcılık mesleğini öğrendim. 9 yaşından beri de bu meslekteyim. Ben bu mesleğe önce mutfak eşyaları yaparak başladım. Daha sonra ise turistlere yönelik çalışmaya başladım.” dedi.
"Sefer tasları şark köşelerinde süs eşyası olarak kullanılıyor"
Bakırdan sefer tasları yaparak mesleğini devam ettirdiğini belirten Şeref Usta, sözlerine şöyle devam etti:
"Daha önceleri sefer tasları ve sabunluk olarak kullanılan tarak kabı, hamam kültürünün de yoğun olduğu dönemlerde sık kullanılırdı. Biz sefer taslarını önceleri evden işe gelirken öğle yemeğimizi içerisine koyardık. Öğle molasında yemeği ısıtır, yemeğimizi bu sefer taslarında yerdik. Sefer tasları üçlü olup alt kısmına çorba, ortaya pilav ve en üste de sulu yemeği koyardık. Bu şekilde daha önceleri çok sık kullanılırdı. Herkes öğle arasında evden getirdiklerini yerdi. Sefer tasları sadece yemek için kullanılırdı. Bu gelenek artık devam etmiyor. Şimdi daha çok şark köşelerinde süs eşyası olarak kullanılıyor. Şimdi bu tür ürünlere pek istek kalmadı. Artık ihtiyaç da duyulmuyor."
"Gücümü kaybedene kadar bu mesleğe devam edeceğim"
Yaptığı işten beklediği gibi bir kazanç elde edemediğini söyleyen Şeref Usta, her şeye rağmen çalışmaya devam edeceğini belirterek şunları ifade etti:
"Ben emekli olmasam bu mesleği yapamam. Yoksa bunun kazancı ile ailemin geçimini sağlayamam. Emekli olduğumdan dolayı yan gelir olarak çalışıyorum. Evde oturmak da bize yakışmaz. 9 yaşından beri çalışan biri olarak evde oturamam. Mutlaka bir uğraş içinde olmam lazım. Bu ürünlerin hepsi benim kendi tasarımım. Yeni ürünler tasarlayarak çalışmaya devam ediyorum. Ben bu işi severek yapıyorum. Ama son 20 senedir bu meslek gittikçe pazarını kaybetti. 50 senedir bu mesleğin içerisindeyim. Gücümü kaybedene kadar bu mesleğe devam edeceğim." şeklinde konuştu.
Bakırı büyük bir sabırla işleyen, şekil veren, üzerine çeşitli motifler çizen Şeref Usta'nın nasırlı elleri, derin bakışları bu zanaatı icra ederken geçen bir ömrü özetliyor. Dükkânın her bir köşesinde farklı farklı desenlerde sefer tasları ve çeşitli bakır işlemesi eserler asılı olan Şeref Usta, icra ettiği meslek dolayısıyla oldukça büyük bir sermayeye sahip olduğunu söylüyor.
Teknolojinin, bilişimin, sanayinin geliştiği çağımızda günlük hayatta kullanılan birçok araç ve gerecin artık kullanılmaz bir duruma gelmesi, varlığının unutulması, kültürel açıdan yeni kuşaklara ulaşacak mirası da tüketiyor. Buna paralel olarak, toplumun farklı kültürlerini yansıtan birçok zanaat ve meslek dalı da yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Farklı alanlarda el emeği göz nuru araç ve gereçler üreten ustalar, mesleklerinin geleceğinden endişe duyuyorlar. Ürettikleri eşyaların sadece süs olarak değil, bir kültürün yok olmaması için günlük hayatta kullanılmasını arzuluyorlar. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)