Cumhurbaşkanı Recep TayipErdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde katıldığı Şehircilik Şurası'nda konuştu.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca düzenlenen "Şehircilik Şurası"nın açılışına katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Şehircilikte Yeni Vizyon" temasıyla düzenlenen şuranın ülke, millet ve özellikle de şehirler için hayırlara vesile olmasını diledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Boğazı çevresindeki yapılaşmaya tepki göstererek, "Bunun anayasasını yapmalıyız" dedi. Erdoğan, "dikey mimariye karşıyım" diyerek, "İnsan toprağa yakın yaşamalıdır" ifadelerini kullandı.
"Toplumdan uzak tek başına yaşamak insan fıtratına aykırıdır." diyen Erdoğan, "Şehirler bu fıtri ihtiyaçtan doğmuştur. Medeniyet kavramının insanların bir arada yaşadıkları şehirleri ifade eden geniş bir anlam dünyası vardır. Bizim medeniyetimizde şehirler, sokaklar, mahalleler, insanın yaratıcısına yönelten simgelerdir. Şehri cennet tasavvuru görenler de vardır. Şehirde yaşamaya karar vermek, bir hayat biçimi tercihidir. İnsanla şehir arasındaki ilişkiyi doğru kurmak çok önemlidir. Bizim için şehir hem vatandır, hem de rabbimize yönelişimizin tezahürüdür. 2. Dünya Savaşı sonrası dönemde yaşadığımız şehircilik facia sebeplerini çok iyi tespit etmeliyiz. Bizler her alanda olduğu gibi şehircilik konusunda da tarihimizden ibret alarak, hataların tekerrürünü önleme mecburiyetindeyiz." dedi.
"Binaların, meydanların bir kimliği vardır"
14 yılda önemli adımlar attıklarını söyleyen Erdoğan, "Dünyanın dört bir tarafında tüm önemli şehirleri ziyaret etme fırsatı buldum. Şehirleşme konusunda yaşadığımız sıkıntılar bize mahsus değildir. Dünyada 10 milyonun üzerinde 34 şehir var ve yenileri de hızla gelmektedir. Nüfusun kır ve kent dağılımı da hızla bozulmaktadır. Dünyayı bir kenara bırakıyorum. Ülkemize baktığımızda nüfusumuzun sadece yüzde 25'i şehirlerde yaşarken, bugün yüzde 90'ı aşmıştır. İnsanlar şehirlerde yaşamayı tercih etmektedir. Bizim şehirlerimiz var olan çeşitliliği, farklılığı bir arada yaşatabilme özelliğine sahiptir. Binaların, meydanların bir kimliği, şahsiyeti vardır. Özellikle batı ülkelerinde tek tipçi bir mimari anlayış hakimdir. Düzenli karakteri olmayan şehirleşme bizim idealimiz, modelimiz olamaz." şeklinde konuştu.
Çarpık yapılaşmanın önüne geçilmesi gerektiğini ifade eden Erdoğan, "1940'lardan itibaren çarpık yapılaşmanın yanında aynı kişiliksiz projenin apartmanlar, siteler ortaya çıkmıştır. Ben dikey mimariden yana değilim, ben yatay mimariden yanayım. İnsan toprağa yakın yaşamalıdır. TOKİ binaları başta olmak üzere, artık ülkemizde tarihimize, kültürümüze, hayat tarzına uygun binalar dönemi gelmiştir. Sadece beton, demir, tuğla yığınlarından oluşan o yapılar yaylalarızı, kıyılarımızı işgal etmeye başlamıştır." diye konuştu.
"İnsanlara huzur değil, gerginlik veren bir şehir sorunlu bir şehirdir"
"Şehirlerimiz kentsel dönüşüm projeleriyle, gecekondu yapıların istilalarından kurtulurken, şahsiyetsiz projelere de teslim olmamalıdır." diyen Erdoğan daha sonra şunları kaydetti:
"Sadece rant, kar, kazanç odaklı anlayışla böyle bir şehir inşası gerçekleştiremeyiz. İnsanlara huzur değil, gerginlik veren bir şehir sorunlu bir şehirdir. Manhattan'ı düşünün, orada bir ruhsuzluk olduğunu görürsünüz. Orada bir insan medeni olarak yaşıyorum diyemez. Odanıza çıkarsınız, beton yığınını görürsünüz. Yeşili görmek mümkün değil. Bugün dünyanın 30 şehrinin ortak özelliği hepsinin de terör tehdidi altında bulunmasıdır. Sorun çözmek, toplumun bir kesimini diğerlerinden tehcir edecek yapı adacıları oluşturma anlamına gelmemelidir. Bu birliktelik herkesin, diğerinin halini görmesine, yardım elini oluşturmasına, yarasını sarmasına imkan sağlamaktadır. Bireyselleşmeyi teşvik eden yapılaşmalar, dünya cennetini cehenneme çevirir. Şehir dediğimiz zaman üzerinde durmamız gereken pek çok husus bulunuyor."
"Bilinçli bir şekilde kurulan şehirler, medeniyetlerin kurucu şehirleri olmuştur"
Türkiye'nin deprem başta olmak üzere, doğal afetlere maruz kalan ve kalma ihtimali olan bir ülke olduğunu söyleyen Erdoğan, "Ülkemizde nispeten düzenli ve tarihi dokusunu muhafaza eden şehirlerimize baktığımız zaman, bunlar köyden göçün patladığı 2. Dünya Savaşı sırasında geleceği gören belediye başkanları olan şehirlerdir. Vizyoner bir bakış açısıyla gelişmeleri doğru değerlendirip, geleceği planlayan anlayışlar o şehri bugünlere kadar getirmiştir. Bilinçli bir şekilde kurulan şehirler, medeniyetlerin kurucu şehirleri olmuştur. Bizim şehirlerimiz gerçekte gönlümüzün çiçekleridir. Türkiye deprem başta olmak üzere, doğal afetlere maruz kalan ve kalma ihtimali olan bir ülkedir. Ülkemizde süratle yıkılıp yeniden yapılması gereken 6 milyonun üzerinde konut tespit edilmiştir. Bizim elimizi çabuk tutup bu dönüşümü gerçekleştirmemiz gerekiyor. Kanun kapsamında 49 ilimizde 187 yer riskli alan ilan edilerek 400 bin konut ve işyerinin yenilenme süreci başlatıldı. Kentsel dönüşüm çalışmaları için 2,5 milyon lira kaynak kullanıldı. Ne olur yerel mimariye uygun hareket edelim." dedi. (İLKHA)