17 Ocak 2000 tarihinde İstanbul Beykoz`da yapılan baskında şehid olan Hizbullah Cemaati Kurucu Rehberi Hüseyin Velioğlu`nun dava arkadaşları, şehadetinin 17`nci yıl dönümünde onu yâd etti. Velioğlu`nun İslam uğruna büyük sorumluluklar yüklendiğine ve büyük fedakârlıklar yaptığına dikkat çeken arkadaşları, onun ümmeti birleştirme ve vahdeti sağlamaya yönelik çabalarına dikkat çekti.
Hüseyin Velioğlu`nu yakından tanıyan dava arkadaşı ve bölgenin kanaat önderlerinden Molla Mustafa Durgun ile Mehmet Fatih Anal, onun Hizbullah Cemaati`ni kurduğu 1979 yılından 2000 yılına kadar; ilmi, ahlakı, cesareti, fedakârlığı, hayâsı ve cömertliğiyle çevresini etkilediğini ve İslam`ı geniş kitlelere götürerek örnek bir Müslüman davetçi olduğunu dile getirdiler.
Hizbullah Cemaati Lideri Hüseyin Velioğlu'nu yakından tanıyan dava arkadaşlarından Mustafa Durgun, Hüseyin Velioğlu`na rahmet dileyerek, Velioğlu`nun dünya metaına ve sermayesine tenezzül etmeyen mümtaz bir şahsiyet olduğunu söyledi.
“Şehit Rehberin gayesi İslam`ı bir hayat nizamı olarak yaşamak ve yaşatmaktı”
Velioğlu'nun Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olduğunu hatırlatan Durgun, “Ancak kendisini tamamıyla ilahi davaya verdiği için bu alanda resmi bir vazife almadı. Rehber Hüseyin, insanlığın ancak İslam`ı yaşayarak kurtulabileceğine inanır ve o istikamet hareket ederdi. Bu doğrultuda, insanları ziyaret ederdi. Ona destek çıkanlar da oldu çıkmayanlar da. Şehit Rehberin tüm gayesi İslam`ı bir hayat nizamı olarak yaşamak ve yaşatmaktı. Tüm derdi buydu.” dedi.
“Zorluklara rağmen Şehit Rehber, âlimleri ve kanaat önderlerini ziyaret etti”
Geçmişte sıkıntıların daha yoğun olduğunu belirten Durgun, bugün ise Müslümanların sesinin daha güçlü çıktığını söyledi. Durgun, “Onun döneminde Müslümanların belli bir kitlesi ve sesi yoktu. Tüm bu zorluklara rağmen Velioğlu, âlimleri ve kanaat önderlerini ziyaret etti, onların görüşlerini aldı. Bir araya gelmeye yönelik girişimlerde bulundu.” diye konuştu.
“Kıt imkânlarla büyük işler başardı”
Hüseyin Velioğlu`nun kıt imkânlarla büyük işler başardığına vurgu yapan Durgun, “Bugün olsa, akla hayale gelmeyen işler yapardı. Benim eskiden beri İslami hassasiyetim vardı. Hüseyin Velioğlu 1980`li yıllarda köyde iken tanıştım. Şehit Hüseyin Velioğlu, o zamanlarda Ankara`da okuyordu. Bir ihracat şirketi kurdu. Sonra muhasebe yeri açtı. Biz onu gördükten sonra ona gönül verdik. Aradığımızı onun yanında bulduk.” dedi.
“İslam`a hizmet edecek olan çoban da olsa vazgeçmiyordu”
Velioğlu ile bir anısını da paylaşan Durgun, “Bir çoban arkadaşım vardı, onu kitapevine götürerek, Şehit ile görüştürdüm. Kitapevinin çevresinde güzel yüzlü insanlar vardı. Şehit götürdüğüm arkadaşımı görünce kendinden geçerek sohbet etmeye başladı. Sohbetten sonra arkadaşımı yolcu ettim. Bir süre sonra bana çoban arkadaşımın nerede olduğunu sordu. Ben de Erzurum`un Palandöken dağında koyun otlattığını söyledim. Bana dedi ki, ‘Erzurum`a giderek onu ziyaret edelim` Şehit Rehber öyle bir insandır. İleride İslam`a hizmet edecek olan velev ki çoban olsa vazgeçmiyordu. Onun sayesinde biz de dava sahibi olduk. Biz muvaffak olursak ne ala, biz olmazsak siz, siz olmazsanız çocuklarınız olur inşallah. Bu dava devam edecek.” diye belirtti.
“Rehber, tüm âlimlerden ve eserlerden faydalanırdı”
Velioğlu`nun her zaman Müslümanların birliği için çalıştığını söyleyen Durgun, sözlerine şöyle devam etti: “Rehber Velioğlu, tüm âlimlerden ve eserlerden faydalanırdı. Hasan El Benna`yı, Abdullah bin Azzam`ı, Bediüzzüman`ı, Ayetullah Humeyni ve diğerlerini de seviyordu. Onların kitaplarını okuyor, fikirlerinden faydalanıyordu. Bir gün kendisine devamlı Risale-i Nur okuduğumu, bu konudaki fikrinin ne olduğunu sorduğumda bana; ‘Seyda ben her şeyimi Risale-i Nur`a borçluyum.` dedi."
“Ümmet ve vahdet çizgisinden ayrılmazdı”
Molla Mustafa Durgun son olarak şunları söyledi: “Hüseyin Velioğlu`nun varisleri inşallah İslam ümmetinin birleşmesine vesile olacaktır. Rabbim bizi muvaffak eylesin, ihlasımızı makbul eylesin. Davamız çok büyüktür. Allah, bu davanın sahibidir. Biz onun işçisiyiz. İhlaslı çalışma bizden, başarı ise Allah`tandır. Şehit Velioğlu, ümmetçi bir Müslümandı, vahdet çizgisinden ayrılmazdı. Ümmeti birleştirmek için uğraştı. Gençlerimiz, Kur`an-ı Kerim ve sünnet çerçevesinde hareket etsinler, diğer insanlara da el uzatsınlar isterdi. Hep vasat olanı tercih ederdi. Allah da bizden vasat olmamızı istemiştir. Hüseyin Velioğlu`nun kurulmasına vesile olduğu cemaat de aşırılıktan arınmış bir cemaattir.”
Velioğlu`nun dava arkadaşı ve aynı zamanda komşusu olan Mehmet Fatih Anal ise onun gibi şahsiyetleri anlatmanın, çok güç olduğunu söyledi.
Fatih Anal, Velioğlu ile tanıştığı süreci şöyle anlattı: "Aile olarak İslami kimlikli olan bir aile olduğumuz için bu tür insanları sorar ve görüşürdük. İslami hassasiyet ve dertlerimizi de birbirimizle paylaşıyorduk. Kitapevi açılınca İslami hassasiyetimiz bizi oraya çekti ve o vesileyle tanıştık. O kitapeviyle tanışmadan önceki İslami anlayışım ile sonraki anlayışım çok farklı oldu.”
“Köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir gezerek İslam`ı anlatırdı”
Velioğlu`nun mücadelesi, çalışması, emeği ve her saatinin İslam davası için olduğunu söyleyen Anal, “Şehit Velioğlu, köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir ve bölge bölge gezerek İslam`ı anlatırdı. Bölgede; âlim, seyda ve şeyh olup da Rehber`in ziyaret etmediği bir kişinin olduğunu sanmıyorum. Birbirinden istifade etmişlerdir.” dedi.
“24 saat içerisinde ancak 3 saat uyuyabiliyordu”
Velioğlu`nun çok ileri görüşlü bir fikir adamı olduğuna vurgu yapan Anal, sözlerine şöyle devam etti: “Yarın, öteki gün nelerin olabileceğini tahmin edebiliyordu. Hatta öyle acele ediyordu ki sanki bir yere bir ateş düşmüş. ‘Bu ateşi ne kadar çabuk söndürebilirsek, o kadar faydamız olacak` düşüncesiyle hareket ediyordu. Son zamanlarda çok beraberdik. 24 saat içerisinde ancak 3 saat uyuyabiliyordu. İşi davasıydı, insanları Allah`a yöneltmek, kulluğa döndürmekti. Sürüsüne kurtlar düşen bir çobanın telaşı ve çabaları gibi İslam ümmetini kurtarmak istiyordu. Gencinden yaşlısına kadar herkese koşuyordu. Bazen biz dinlenmesini istiyorduk, yatmasını istiyorduk. O ise ceketini yastık yapar, on dakika dinlenir ve kalkardı. Kaldığı yerden devam ederdi.”
Anal, geçmiş yıllarda imkânların çok kıt olduğunu belirterek, Velioğlu ile yaşadığı bir anısını şöyle anlattı: “İslam`ı başka bölgelerde anlatmak istediğinde yürür ya da otostop yapardı. Bir keresinde beni Mazıdağı, Mardin, Gercüş ziyaretlerine davet etti, ben de gittim. Buralara büyük zorluklarla gittik. Gercüş`te sabah namazını kıldık. Oradan çıkarken yolda aracımız olmadığı için kamyona el kaldırdık, bizi aldı. Rehber, kamyona bindikten sonra başladı şoföre İslam`ı anlatmaya. Gercüş`ten Batman`a kadar İslam`ı anlattı.”
Yazar-çizerlerin bölgedeki İslami çalışmaları küçümsediğini dile getiren Anal, “Rehber ve arkadaşları hakkında ‘Bir grup çıkmış, tüm paralarını ve imkânlarını yollara vererek kendini yoruyorlar.` Sanki tüm bu çalışmalar boşa gidiyormuş gibi konuşuyorlardı. Üstad Bediüzzaman her zamanın bir müceddidinin olduğunu söyler. Ben Şehid Velioğlu`nun kendi zamanının müceddidi olduğuna inanıyorum. Müceddid demek, yenilikleri getirmek demektir. Bölgede cami çalışmaları kapsamında Kur`an-ı Kerim`i öğrenme ve öğretme çalışmalarını bu camia dışında sistemli bir şekilde yapan görülmemiştir. Ahlaki, fıkhi, siyer konularında çalışmalar gerçekleşmiştir.” dedi.
Hüseyin Velioğlu`nun en önemli özelliğinin Kur`an-ı Kerim ve sünnet çerçevesinde hareket etmesi olduğunu söyleyen Anal, “Nasıl ki Hz. Muhammed Efendimiz hicrette ilk camiyi yaparak çalışma başlattı. Aynı şekilde Rehber Velioğlu da Peygamberimizi örnek alarak milyonlarca insanın Kur`an-ı Kerim okumasına, İslami ahlaka sahip olmasına, vesile olmuştur. Her adım başı siyonizmin oyunları, kâfirlerin tuzakları vardı. O tuzaklara düşmemek için çaba, gayret, mücadele ve plan ortaya koyuyordu. Bu camiayla tanışan en zayıf Müslüman dahi en az iki siyer kaynağı okumuştur. Birçoğu da tüm siyer kaynaklarını okumuştur. Bir arkadaşın dediği gibi; biz kıyamet sonrası cennete gidersek yine büyüklerimiz bizden siyer okumamızı isteyecek.” ifadelerini kullandı.
"Şii ya da Sünni; Türk, Kürt, Arap ya da Acem derdi taşımadı"
Siyer-i Nebi terbiyesini Avrupa`da dahi gördüğüne dikkat çeken Anal, “Dışarıdan bakanlar bu siyer terbiyesini hemen fark ediyorlar. Bununla ilgili ben Fransa`da iken gelen misafirler, arkadaşlarımızın terbiyesine hayran kalıyorlardı. Bu camianın Rehberi Velioğlu, nasıl ki arı her çiçekten nasibini alıyor, bu camia ve rehberi olan Şehit Hüseyin Velioğlu da her âlimden, her eserden faydalı olanı almıştır. Mevdudi`nin eseri, Bediüzzaman`ın eseri, Seyyid Kutup`un eseri, Hasan El Benna`nın ve diğerlerinin de eserleri okunuyor. Şii ya da Sünni; Türk, Kürt, Arap ya da Acem derdi taşımadı. Yeter ki ihlaslı ve samimi olsun, Allah`a kul olmayı düşünsün. Her Müslümandan, bölgedeki âlimlerden ve dünyadaki âlimlerden yararlanmıştır. Bundan daha kapsayıcı, daha güzel ve daha ümmetçi bir çizgi yakalanabilir mi?” diye konuştu.
“Hiçbir zaman ‘keşke` dememiştir”
İslam düşmanlarına rağmen Allah`ın, davasını doğru zamanda, doğru yere götüreceğini sözlerine ekleyen Anal, “Şehit Velioğlu ile komşuluk yaptım, yolculuk yaptım, ticaret yaptım. İslam`da bir şahıs hakkında bilgi sahibi olmak için bu şartlar gereklidir. Ben bu her 3 konuda beraber olmuşum. Hiçbir zaman ‘keşke` dememiştir. Keşke demeye fırsat vermemiştir. Öngörüsü, mükemmeldi. 5 dakika içinde bir insanın karakterini anlayabilir ve ona göre davranırdı.” şeklinde konuştu.
“Ümmetin dağılmasından endişe ederdi”
Velioğlu`nun İslami konularda çok sert olduğunu belirten Anal, “İslam`a zarar veren bir hareket yapılsa, çok üzülür hatta kızardı. Allah için sever, Allah için buğz ederdi. Bu davanın aleyhinde olanlar vardı.Hak yoldan engellemek isteyenler vardı. Ancak, o her zaman arkadaşları ile iştişare eder tedbirli hareket ederdi. Tekfirciliğe de çok kızardı çünkü ümmetin dağılmasından endişe ederdi. İslam`a zarar veren söylemlere sert tepki gösterirdi.” dedi.
Velioğlu`nun bugün yaşıyor olması halinde elinden geleni tekrar yapacağına inandığını dile getiren Anal, “Bugün yaşasaydı, yine elinden ne gelirse yapardı. Gerek maddi gerek manevi olarak çareler üretir, koştururdu. Beraberindeki arkadaşları da seferber ederdi. Bir an önce ‘Birkaç kişinin hidayetine vesile olayım` diye düşünürdü. Bugün her yönden Müslümanları birbirine düşürmeye çalışıyorlar.” ifadelerini kullandı.
“En sağlam çizgi, Rehber Velioğlu`nun bize bıraktığı bu İslam çizgisidir”
Anal, son olarak, “Rehber Hüseyin Velioğlu`nun dünyalık olarak hiçbir şeyi yoktur. En sağlam çizgi, Rehber Velioğlu`nun bize bıraktığı bu İslam çizgisidir. Sürekli Kur`an-ı Kerim okuyalım. Peygamberimizi tanıyalım. İnsan, birbirini tanıdıktan sonra, birbirine karşı fedakârlık yapabilecektir. Tanıdıkça, muhabbet olacaktır. İnsan tanıdığına her tür fedakârlığı yapabilir. O zamanki rehberimiz ve arkadaşları Peygamberimizi çok tanıdığı için her türlü fedakârlığı yapmışlardır. Allah ve Resulünü çok iyi tanımamız gerekir. Allah, Rehber Hüseyin Velioğlu`nun şehadetini kabul etsin. Onlar gibi şahsiyetlerin yetişmesini nasip etsin, yâr ve yardımcımız olsun. Allah tüm ümmetin üzerindeki fitneyi dağıtsın, kan ve gözyaşını durdursun, Müslümanları birleştirsin.” temennilerinde bulundu. (M. Sıddık Bilge, M. Hüseyin Temel - İLKHA)