Analiz / Haber
Donald Trump 20 Ocak'ta yemin ederek Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) yeni başkanı olacak. Trump daha önce herhangi bir resmi görevde bulunmadığından ve sorgulanabilir ahlaki yönü, tartışmalı görüşleri, batırmış olduğu şirketleri ve devasa egosu bakımından hem ABD toplumu hem de dünya, görev süresinin başlamasını kaygıyla bekliyor. Kimileri, Trump'ın Amerika'nın demokrasi deneyimini nihayete erdireceğine dair inancını dahi dile getirdi.
'Amerikan Yüzyılı'nı mümkün kılan sistemdir
Fakat, Donald Trump'ın 45. ABD başkanı olmasına yaklaştığımız bu günlerde, ABD sisteminin sıhhatiyle ilgili korkular gündeme getiriliyor. ABD'nin gücü ve başarısını - Başkanlık makamındaki kişi değil - müesses nizamı ve kurumları mümkün kılmaktadır. Bu yüzden bazı yorumcular ABD'nin müesses nizamının Trump başkanlığında hayatiyetini sürdürüp sürdüremeyeceği konusundaki şüphelerini açıkça ifade ediyor ve Trump'ın şeffaflık standartlarına uyma konusundaki isteksizliğini, dünya çapında yatırımları olan varlıklı bir emlak kralı olarak yaşadığı çıkar çatışmalarını, siyasi tayinlerinde 'plütokratları' (zengin bürokratları) tercih etmesini ve ABD siyasetindeki teamüllere genel olarak gösterdiği küçümseyici tavrı, ABD'deki siyasi yapının dağılmaya yaklaştığının işaretleri olarak görüyorlar.
Sıradan başkanlar, sınırlandırıcı yasalar
Bu noktada rahatlıkla ifade edebileceğimiz tek şey, Trump'ın davranışları her ne kadar büyük bir endişe hatta ciddi bir korku kaynağı olsa da, ABD'nin siyasi sisteminin daha önce de büyük krizler atlamış olduğudur. Ünlü İngiliz tarihçi Eric Hobsbawm 2002 yılında dediği gibi, ABD'nin başkanlık makamında dünya standartlarına göre "büyük" kabul edilebilecek insanlar nadiren görülmüştür.
Bu 'büyük insanlar listesine' muhtemelen sadece George Washington, Abraham Lincoln ve Franklin Delano Roosevelt girerdi. Gerçekten de ABD sisteminin bizatihi kendisi, kuvvetli liderlik vasıfları taşıyan kişilerin, yüksek yetkileri olan makamlara getirilmemesini teşvik etmektedir.
Başkan Trump'ın kendi başına ve dört senelik bir süre zarfında Amerikan siyasi ve/veya ekonomik sistemininin bütünüyle çöküşüne yol açma ihtimali son derecek düşüktür. Ne de olsa ABD'nin sekiz senelik bir George W. Bush başkanlığından sağ çıkmışlığı var. G. W. Bush kesinlikle büyük felaketlere sebep oldu. Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgenin krizler içinde kıvranmasına sebep olan şiddetin büyük bir bölümünün doğrudan ve nihai sebebi Bush'tur. Ayrıca bugüne kadar ABD Başkanlık makamını doldurmuş en kifayetsiz isimlerden biriydi, ama ABD dünyanın en önde gelen askeri ve ekonomik gücü olmayı sürdürüyor. Donald Trump'ın G. W. Bush'tan daha mı çok yoksa daha mı az yetenekli çıkacağını ancak zaman gösterecek.
Asıl tehlike yolsuzluk
Bunun yerine, herkesin çok daha fazla endişelenmesi gereken konu, ABD siyasi sistemindeki bir takım uzun vadeli eğilimlerdir.
Donald Trump'ın başkanlığının ülkeyi kısa vadede bir çeşit siyasi çöküşe götürmesi muhtemel olmasa da ABD'li siyasetçiler arasında artan yolsuzluk oranlarının ve çıkar çatışmalarının giderek artan şekilde tolere edilmesinin, ABD'nin siyasi sistemini zayıflatacak kalıcı etkileri olabilir.
Aslında bizzat bu durum, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 2016 ABD Başkanlık seçimlerinin sonucunu etkileme gayretleri açısından bakılacak olursa, gerçek endişe kaynağıdır. ABD 1950'lerden beri, diğer ülkelerde yapılan seçimlere karışmıştır. En son örnekler olarak, G. W. Bush yönetimi zamanında, Gürcistan, Ukrayna, Kırgızistan ve Belarus gibi, hepsi de Putin tarafından Rusya'nın güvenlik koridoru şeridinde ve Rusya'nın hayati milli çıkarları açısından görülen eski Sovyet devletlerinde 'renkli devrimler' olarak adlandırılan seçimlerin sonuçlarına etki etme çabaları açık bir şekilde ABD'nin desteklediği kurumlardan maddi yardım almıştır. Putin'in 2016 ABD Başkanlık seçimlerindeki parmak izleri - İngilizce deyimsel ifadesiyle - sadece şunu göstermiştir: "O oyun iki kişiyle oynanır."
Yani, ABD'nin gücünü ve kaynaklarını başka ülkelerdeki seçimleri yönlendirmek için kullanma amacıyla alınmış yanlış karar dönmüş, dolaşmış ve ABD'yi vurmuştur. Donald Trump'ın başkan olarak geçireceği dönem sosyo-politik bir felakete hemen yol açacak olmasa da uzun vadede yükselen oranlarda ahbap ve akraba kayırma ve dört sene boyunca doğru kaynaklardan pek yararlanmamış iç ve dış siyaset, ilerlemekte olan olumsuz eğilimleri daha da kötüleştirebilir. Kongre'deki Cumhuriyetçilerin, Obama'nın başkan olarak son altı ayında yeni bir Yüksek Mahkeme üyesini onaylamayı reddetmesi siyasi ahlakın en düşük örneklerinden birini ortaya koymuş ve kindarlık derecesinde partizanca maksatlar için gereken her yola tevessül etmeye istekli olmanın yeni örneklerini göstermiştir.