Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 34'üncü Muhtarlar Toplantısı'nda, Türkiye'nin 14 ilinden gelen mahalle ve köy muhtarı ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde öğle yemeğinde bir araya geldi.
Afyonkarahisar, Aksaray, Amasya, Antalya, Aydın, Denizli, Kocaeli, Kütahya, Muğla, Nevşehir, Rize, Sakarya, Sinop ve Tokat'tan gelen 400'ü aşkın köy ve mahalle muhtarına hitaben yemek öncesi bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, başta, Meclis'te oylanmasına devam eden anayasa değişikliği olmak üzere gündemdeki konularla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
"Döviz kuru bir silah gibi kullanılıyor"
Konuşmasında son dönemde artan saldırıların ekonomik boyutuna işaret eden ve "Elinde silahı, elinde bombası olan teröristle elinde doları, avrosu, faizi olan terörist arasında amaç bakımından hiçbir fark yoktur. Amaç; Türkiye'ye diz çöktürmek, Türkiye'yi teslim almak, Türkiye'yi hedeflerinden uzaklaştırmaktır." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, döviz kurunun bir silah gibi kullanıldığını, yaşanan sıkıntı ve sorunların hiçbirinin Türkiye'de döviz kurunun bugünkü seviyelerine gelmesinin açıklaması olmadığını vurguladı.
Dünya ekonomisinin yapısal bir dönüşüm sürecinden geçtiği bir dönemde yaşanan hadiselerin, yeni kurallar ve yeni kurumlar üretilmesine vesile olacağını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin bu fırsatları en iyi şekilde değerlendirmesi için çalışıp hazırlıklarını sürdürdüklerini söyledi.
"Bugün risk almazsanız, yarın riske atacak hiçbir şeyiniz kalmayabilir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında şu değerlendirmelerde bulundu: "Döviz üzerinden yapılan spekülasyonların derinliğinin olmadığı, çok küçük rakamlarla ve daha ziyade kâğıt üzerinde yürütülen işlemlerle kurların yükseltildiği ortadadır. Milletimiz döviz almak yerine satarak, 15 Temmuz'un ertesi günü başlatılan ilk dalga saldırının önünü kesmişti. Bunun devamını ben milletimden rica ediyorum. Bugün aynı tutumu sürdürmeliyiz. Merkez Bankamız ve tüm bankalarımız da bu oyunu bozmaya yönelik bir pozisyon almalıdır. Merkez Bankası bu konuda gerekli tedbirleri alacak imkân ve kabiliyetlere sahiptir. Eğer bu sebepten dolayı bir fedakârlık yapılacaksa işte bugünler tam zamanıdır. Tüm ülkenin ve milletin kârının, hatta bekasının söz konusu olduğu bir durumda bankalar farklı hesapların içine giremez, girmemelidir. Aynı şekilde iş dünyamıza yaptığım çağrıyı tekrarlamak istiyorum; gün, yatırım yapma, üretim yapma, istihdamı artırmak, duran çarkları çalıştırma, çalışanları hızlandırma günüdür. Eğer bugün bu riski almazsanız, yarın riske atacak hiçbir şeyiniz kalmayabilir."
"Her fırsatta eski hesaplar önümüze konmaya çalışılıyor"
Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sonrasında olduğu gibi, yeni bir dünya kurulmaya ve Türkiye'ye bir rol biçilmeye çalışıldığını dile getiren Erdoğan, "Aradan geçen uzun zamana rağmen, bugün görüyoruz ki, ülkemizle ve milletimizle ilgili kötü niyetler hâlâ sürüyor, hâlâ her fırsatta eski hesaplar önümüze konmaya çalışılıyor. Kimi zaman terör, kimi zaman kardeş kavgası, kimi zaman ekonomik kriz, kimi zaman siyasi kaos, kimi zaman da darbe görünümüyle ortaya çıkan bu hesaplaşma, bugün de sürüyor. Özellikle son 3 yıldır yaşadığımız hadiseler, bu hesaplaşmanın birer tezahüründen başka bir şey değildir." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti: "Geldiğimiz noktada, artık hiç değilse kartların açık oynanmasını umuyoruz. Kimsenin PYD için 'bunların PKK'yla ilgisi yok' diyecek hâli kalmadı. Çünkü bizzat NATO destekli yayınlarda bu ilişki, bu bağ tüm delilleriyle ortaya kondu. Kimsenin 'bizim tek önceliğimiz ve amacımız DEAŞ'la mücadeledir' diyecek durumu da kalmadı. Çünkü Türkiye'nin El Bab operasyonu karşısında sergilenen tavır, böyle bir hassasiyetin olmadığını gösterdi. Aynı şekilde artık kimsenin FETÖ'yü savunacak, bu örgütün mensuplarını masum sivil toplum kuruluşu temsilcileri olarak gösterecek imkânı da kalmadı. Bu örgütün, Türkiye'de yaşanan darbe girişimindeki rolüne tereddütle yaklaşanlar, Rusya Federasyonu Büyükelçisine yapılan suikastın ardından herhâlde ikna olmuşlardır diye düşünüyorum."
"Düştüğümüz anda kendi kendimizi imha ettireceklerinden şüpheniz olmasın"
Yaşanan süreci, "acımasız bir güç mücadelesi" olarak değerlendiren ve bu mücadelenin birinci şartının, ayakta kalmak olduğunu söyleyen Erdoğan, "Düştüğünüz anda, çevremizde pek çok örneğini gördüğümüz şekilde, iç çatışmalarla, kardeş kavgasıyla, bize kendi kendimizi imha ettireceklerinden şüpheniz olmasın. Bu gerçeği gördüğümüz için biz, bir yandan terör örgütleriyle mücadele ederken, diğer yandan Suriye ve Irak'taki operasyonlarımızı sürdürüyor, aynı zamanda birliğimizi, beraberliğimizi, dayanışmamızı güçlendirmeye çalışıyoruz." diye konuştu.
"Herkes, sandığa ve milletin iradesine saygı duyacak"
Konuşmasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde anayasa değişikliği ile ilgili genel oturumda yaşananlara da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Eğer egemenlik kayıtsız şartsız milletin ise, Meclis'in çalışma şekli, üslubu bellidir. Gelirsin söyleyeceklerini o kürsüde söylersin, ondan sonra da yerine oturursun. O kürsü yıkmak için oraya konmadı, o kürsü sadece söyleyecek sözü olanlar için oraya kondu. Öbür taraftan terör örgütleriyle parlamentonun önüne gelip bir siyasi partinin mensuplarıyla orada eylem yapmaları da çok farklı bir şey… Bunlar iyi niyet göstergesi değildir. 'Ne yapacağımızı göreceksiniz' demek suretiyle demokrasi mücadelesini verenlere tehdit savurmak, bu anlayışta olanları bir yere ulaştıramaz. Parlamentoda çalışmaları engellemek, çalışmaların sürecini uzatmak, bunlar hiçbir şey kazandırmıyor. Ne yaparsanız yapın, ne ederseniz edin, 15 gün değil de bir ay; ben inanıyorum ki parlamentodan bu çıkıp milletin önüne gidecektir. Eğer millete saygınız varsa, eğer milletin iradesine inanıyorsanız, eğer Gazi Mustafa Kemal'in 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' ilkesine inanıyorsanız, o zaman bir an önce bırakın müzakereler bitsin ve milletin önüne gitsin. Millet ne karar veriyorsa biz de buna hep birlikte eyvallah diyelim. Ama görüyorum ki bunlar milletten rahatsız."
"Bu ülkede CHP'nin il başkanlarının valilik ve belediye başkanlığı yaptığı dönemleri biliriz"
Anayasa değişikliği ile ilgili "tek adamcılık" eleştirilerine de değinerek, "Eğer olayı buraya götürmek istiyorsan bunun kaynağında siz varsınız, sizin iradeniz var var." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu ülkede Cumhuriyet Halk Partisi'nin il başkanlarının valilik ve belediye başkanlığı yaptığı dönemleri biliriz biz. Tek adamcılık ise bu. Eğer daha da gerilere giderseniz asıl tek adamcılığı orada görürsünüz. Defterleri o kadar açmak istemiyorum; ama zamanı gelirse o defterleri de açarız. Bu ülke neler gördü, neler… Bunlar tereciye tere satmaya çalışıyorlar, kusura bakmasınlar. Artık bu ülkede bu tür gelenleri bu tür aldatmacaları yutacak bir millet yok. Herkes, yerini haddini bilecek ve sandığa saygı duyacak, milletin iradesine saygı duyacak. Millet ne derse o olacak, bunu bilecek" görüşlerine yer verdi.
"İktidar değişim için mücadele ederken, muhalefetin bir kısmı statükoya gardiyanlık yapıyor"
İstanbul'a Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda, siyasiler ve medya tarafından, toplu ulaşım araçlarında kadın-erkek ayrımına gidileceğinin söylendiğini hatırlatan ve "Sene 2016; böyle bir şey gördünüz mü, böyle bir şey yaşandı mı? Ama hep tezgâh bu, bunlar avara kasnak gibi dönüp durdular." diyen Erdoğan, "Esasen normal şartlarda iktidarı elinde bulunduranlar mevcudu muhafaza etmeye, muhalefet de değiştirmeye çalışır. Bizde çok uzun süredir işler tersine dönmüş durumdadır, iktidarda olanlar değişim için, reform yapmak için mücadele ederken, muhalefet konumunda bulunanların bir kısmı statükoya gardiyanlık yapıyor. Hadi bu tavrı bir yönüyle tembellik olarak niteleyip bir kenara bıraktık. Çünkü Türkiye demokrasiyle yönetildiğine, millî irade belirleyici olduğuna göre, bu hesaplaşmanın yeri sandıktır. Peki, terör örgütlerinin ülkeyi ve milleti köken ve meşrep farklılıkları üzerinden ayrıştırma çabalarına destek verme neyin nesidir? Ülkemizde kalleş bir terör eylemi üzerinden 'hayat tarzı' tartışması açmak, terör örgütünün orada döktüğü kanla dahi sağlayamadığı bir başarıyı kendi illerinizle ona sunmak demektir." dedi.
Erdoğan, son dönemde anayasa değişiklikleriyle ilgili yapılan çalışmaların hiçbirinde de "Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olduğu" vurgusuna dokunulmadığı hâlde, anayasanın ilk dört maddesinin değiştirileceği yönünde yanlış bilgi verildiğine dikkat çekti. Erdoğan konuşmasında, anayasa değişikliği tartışmalarının kendisi üzerinden yürütülmesine yönelik şu eleştirilerde bulundu:
"Bütün bu müzakereleri, tartışmaları bu kardeşinizin üzerinden yapmaları manidar. Kardeşim, millete kendini sevdir ve milleti sev, millet belki sizin göstereceğiniz bir adayı seçebilir, belli olmaz. Ama bunlar millete inanmıyorlar ve samimi söylüyorum milleti de sevmiyorlar. Millete saygıları yok, millete hizmetleri yok. Millet de bu sefer tabi ki onlara karşı farklı bir tavır almak durumunda kalıyor. Çünkü bunların demokrasiyle, laiklikle, hukuk devletiyle bana göre hiçbir ilgi, alakası yok."
Yöneltilen "tek adamcılık" eleştirisinin muhatabının, geçmişinde parti il başkanlarının aynı zamanda şehrin valisi olduğu ana muhalefet partisi olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizim sorunumuz, demokrasi kavramının arkasına sığınıp milletin iradesini hiçe sayanlarladır. Sorunumuz, laiklik diyerek milletin din ve inanç özgürlüğünü sınırlamaya, hatta yok etmeye kalkanlarladır. Biz her zaman ne dedik? 'Laiklik devletin tüm inanç gruplarıyla onlara eşit mesafede olması ve tüm inanç gruplarını güvence altına almasıdır' dedik ve biz yola çıkarken 2001'de böyle çıktık. Bunu tüm dünyada nerede anlatıysak, 'buna söyleyecek hiçbir şeyimiz yok' demişlerdir. Bu laiklik anlayışını biz koruyoruz, korumaya devam edeceğiz. Sorunumuz, hukuku millet adına kullanmak yerine şu veya bu güç odağının emrine vermeye çalışanlarladır. Şayet Cumhurbaşkanı oldum diye bu mücadeleden vazgeçmemi bekleyenler varsa, hiç kusura bakmasınlar, onları hayal kırıklığına uğratmaya devam edeceğim." açıklamalarında bulundu. (Mustafa Kaynak - İLKHA)