Ruhullah Şayık - Ahmet Kölge / doğruhaber

Hür Dava Partisi Hukuk işleri ve İnsan Hakları Başkanlığının FETÖ/PDY tarafından mağdur edilen kişi ve kurumlara dair bir rapor yayımladı. Raporun hazırlanma amacı şu şekilde açıklandı; “Bu amaçla, toplumsal barışa ve huzura, güven ve ortak gelecek tasavvurunun yeniden canlanmasına katkı sunması, 15 Temmuz gecesi darbecilerin tankına, topuna, tüfeğine, mermisine göğsünü siper ederek karşı durmuş Müslüman milletimizin adalet duygusunun zarar görmemesi için fesat şebekesi FETÖ`nün yıllar içerisinde mağdur ettiği, İslami şahsiyet ve kuruluşların, camia veya cemaatlerin uğradıkları zulümlerin tespiti ve ortadan kaldırılması yönünde öneri ve tavsiyeleri içeren bir rapor hazırlanması zarureti doğmuştur.”  

Raporda, “Zulmedenleri derdest edip makam mevki ve imkânlarını ellerinden almakla yetinilerek, bu şebekenin bin bir türlü zulmüne maruz kalmış şahsiyet ve kesimleri görmezden gelmek; işlenmiş bulunan cürümlere rıza göstermek, onaylamak ve ortak olmak anlamına gelecektir.” denilerek 25 yıldan fazla bir süredir FETÖ`nün kumpaslarıyla cezaevinde bulunanlara yönelik zulmün bir an önce bitirilmesi gerektiği ifade edildi.

Sivas Davası, 28 Şubat Post Modern Darbesi, Metin Kaplan davası, Kaçırma ve infazlar, Cevzet Soysal`ın kaçırılıp infaz edilmesi, Kazım U.`nun kaçırılması, Hizbullah davası, Aydın D.`nin cezalandırılması, Mehmet A. ve Turgay B. nin cezalandırılması, Selam-Tevhid - Kudüs Savaşçıları - Umut Davası, Mustazaf-Der`in kapatılması davası, İslami STK`lara yönelik operasyonlar, Tahşiye Davası, Cübbeli Ahmet davası, HÜDA PAR`a yönelik komplolar, 6-8 Ekim olayları ve PKK-FETÖ İşbirliği`nin yer aldığı raporun tüm detaylarına www.hudapar.org adresinden ulaşabilirsiniz.

Raporda öne çıkan bazı konular şu şekilde;

15 Temmuz 2016 tarihinde ülkemiz kanlı bir darbe teşebbüsüne tanıklık etmiştir. Ordu içinde Fetullah Gülen`e bağlı bir cuntanın organize ettiği, bütünüyle halka yönelik bu kanlı darbe girişimi, planlı ve organize olmasına rağmen, Allah (c.c.)`ın yardımı ile başarısız olmuştur. Bu denli planlı, programlı ve sayısı binleri bulan rütbeli askerin katıldığı bir teşebbüsün arkasında kırk yıllık bir hazırlığın olduğu ve başını Fetullah Gülen`in çektiği fesat şebekesinin ne denli tehlikeli olabileceği gün yüzüne çıkmıştır. 1980 askeri darbesinden bu yana işbaşına gelen hükümetler, Erbakan Hükümeti hariç bu fesat şebekesine sempati ile bakmış ve kendisine alan açmakta bir mahsur görmemişlerdir.

1990`LI YILLARDAN BU YANA YARGI KUMPASI AKTİFTİR

Devlet içinde kritik bürokratik alanlar başta olmak üzere özellikle adliye, mülkiye, ordu, emniyet ve eğitim alanında ciddi bir kadrolaşmaya giden örgüt, 2004 yılından sonra ceza yargılaması silsilesinde koordinasyonu açıktan sergilemeye başlamış, ülke gündemini yoğun şekilde meşgul eden yargılama süreçlerini bu dönemden sonra fütursuzca ortaya koymuştur. Bu fesat şebekesinin yargı zulmünün “Ergenekon” soruşturmaları ile başladığı şeklinde bir yanlış ve eksik anlayış söz konusu olsa da, gerçekte 1990`lı yıllardan bu yana çeşitli illerde ve bölgelerde yargı kumpasının aktif olduğu bilinmektedir.

FETÖ, TÜRKİYE`DE PEK ÇOK DİNDAR ŞAHSİYET VE İSLAMİ CEMAATİ HEDEFE KOYMUŞTUR

Kamuoyunda makam, mevki ve nüfuz sahibi kişilerin yargılandığı davalar ön plana çıksa da gerçekte pek çok kişi veya kuruluş bu yargı kumpasının mağduru olmuştur. İslami bir cemaat görüntüsü ile kamuoyunda meşruiyet kazanma stratejisi nedeniyle, rakip gördüklerini tasfiye etmek suretiyle alanda tek kalmak isteyen FETÖ, bu nedenle Türkiye`de faaliyet gösteren pek çok dindar şahsiyet ve İslami cemaati hedefe koymuştur. Nitekim pek çok İslami cemaat ferdi veya dindar şahsiyet, haklarında açılan soruşturma ve davalarda FETÖ`nün emniyet/yargı kumpasıyla tutuklanmış, cezaevine atılmış ve itibar suikastine maruz kalmışlardır. Bir yandan bu şahıs ve cemaatler öte yandan da İslami yaşam tarzı toplumun gözünden düşürülmüş, Ilımlı İslam projeleri ve faaliyetleri ile emperyalist batının sömürü düzeniyle uyumlu, manevi değerlerinden yoksun bir toplum düzeni inşasına hizmet edilmiştir.

MAĞDURİYETLERİN GİDERİLMESİ İHMAL EDİLMEMELİDİR

15 Temmuz darbe girişimi ardından devlet içi genel bir temizlik operasyonu yapılırken, bu fesat şebekesinin devlet ve toplum hayatında meydana getirdiği tahribatın onarılması, mağduriyetlerin giderilmesi ihmal edilmemelidir.

HSYK; HEDEFLERİ UĞRUNA SUÇ İŞLEMEKTE HERHANGİ BİR BEİS GÖRMEMİŞLERDİR

Yapılan operasyonlar, kanuni düzenlemeler, görevden almalar, devletin en önemli kurumlarının yapısının değiştirilmesine kadar alınan pek çok tedbir, FETÖ`nün operasyonel gücünün kırılması ve kamu gücünü kullanarak yönetimi ele geçirme kabiliyetinin ortadan kaldırılması bakımından gereklidir. Bu yapının devlet gücünü kullanarak mağdur ettiği, hapishanelere doldurduğu, itibarını yok ettiği, ülke dışına kaçmak zorunda bıraktığı, ailelerini dağıttığı, geleceklerini çaldığı pek çok kişi veya kuruluşun hak ve itibarlarının iadesi, mağduriyetlerinin giderilmesi gibi bir dizi onarıcı adımların atılması da elzemdir. Zira örgütün yargı ayağında binlerce hâkim, savcı, yüksek yargı mensubu hakkında yakalama/tutuklama açığa alma tedbiri uygulanmış olması, büyük çoğunluğunun meslekten ihraç edilmiş olmaları, bu kişilerin sözü edilen sıfatları ile imza altına aldıkları bütün kararları, iddianameleri ve tutanakları şüpheli hale getirmiş ve güvenilmez kılmıştır. Nitekim HSYK`nın, FETÖ/PDY ile “üyelik”, “mensubiyet”, “iltisak” veya “irtibat” şeklinde bağlantılı oldukları gerekçesiyle bazı hâkim ve Cumhuriyet savcılarının meslekten çıkarılmalarına dair 24.08.2016 tarihli kararında isabetle belirtildiği gibi bu kişiler “masumiyet karinesini çiğneyerek, haklarındaki suçlamayı dahi bildirmeden insanları yıllarca ceza infaz kurumunda tutarak hürriyetlerini kısıtlama şeklindeki eylemlerinde olduğu gibi kişi haklarını pervasız biçimde ihlal etme, kayırma, yalan söyleme, delil uydurma, iftirada bulunma gibi ahlak ve hukuk dışılıkları gerçekleştirmekte ve hedefleri uğruna suç işlemekte herhangi bir beis görmemişlerdir.”

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNDEN, İFTİRA, ŞANTAJ, DELİL UYDURMA…

Örgütün amaç ve yöntemleri dikkate alındığında kendine alan açmak ve muhalif gördüğü kesimleri yok etmek için başvurmaktan çekineceği hiçbir yol ve yöntem bulunmamaktadır. Özel hayatın gizliliğinden, iftira, şantaj, delil uydurma, gibi pek çok gayri insani ve gayri hukuki yollara tevessül ettikleri, kamuoyu tarafından bilinen pek çok davadan da anlaşılmaktadır.

MÜSLÜMAN MİLLETİMİZİN ADALET DUYGUSUNUN ZARAR GÖRMEMESİ İÇİN…

Bu amaçla, toplumsal barışa ve huzura, güven ve ortak gelecek tasavvurunun yeniden canlanmasına katkı sunması, 15 Temmuz gecesi darbecilerin tankına, topuna, tüfeğine, mermisine göğsünü siper ederek karşı durmuş Müslüman milletimizin adalet duygusunun zarar görmemesi için fesat şebekesi FETÖ`nün yıllar içerisinde mağdur ettiği, İslami şahsiyet ve kuruluşların, camia veya cemaatlerin uğradıkları zulümlerin tespiti ve ortadan kaldırılması yönünde öneri ve tavsiyeleri içeren bir rapor hazırlanması zarureti doğmuştur.

ZULME RIZA ZULÜMDÜR

Devlet yönetiminde esas gayenin adalet olması gerektiği gerçeğinden hareketle, işbu rapora yansımış veya yansımamış tüm zulüm ve haksızlıkların kamu otoritesi tarafından vakit kaybetmeksizin tespitinin yapılması, devam eden mağduriyetlerin sonlandırılması, uğranılan zararların tazmini konusunda etkili ve kapsamlı adımların atılması temel beklentimizdir. Aksi takdirde, zulmedenleri derdest edip makam mevki ve imkânlarını ellerinden almakla yetinilerek, bu şebekenin bin bir türlü zulmüne maruz kalmış şahsiyet ve kesimleri görmezden gelmek; işlenmiş bulunan cürümlere rıza göstermek, onaylamak ve ortak olmak anlamına gelecektir.

RAPORUN SONUÇ BÖLÜMÜNDE İSE ŞU NOTLAR AKTARILDI

15 Temmuz darbe girişimi ile Müslüman milletimizin iradesini gasp etmeye yönelen FETÖ`nün kırk yıllık gelişim sürecinde pek çok kişi ve kuruma zarar verdiği bilinmektedir. Devlet gücünü kullanarak görünürde yargısal faaliyet, gerçekte ise terör faaliyeti olan ve bu raporda sadece birkaç örneği verilen zulüm ve haksızlıklarının tamamının tespiti, teşhisi ve izalesi hükümetin öncelikli görevi olmalıdır. Eğer toplumsal bir barış süreci düşünülüyorsa öncelikle İslami kesime yönelik yapılan bu haksızlıkların, adaletsizliklerin ve hukuksuzlukların giderilmesi gerekir. Bu konuda hükümetin acilen bir takım çalışmalar yapması, bunun alt yapısını hazırlaması gerekir. 20 yılı aşkın bir süredir cezaevlerinde bulunan mütedeyyin insanlar var. En azından bunların yeniden yargılanmaları ve haksız yere mahrum edildikleri hürriyetlerine kavuşturulmaları için bir takım kanuni düzenlemelerin yapılması gerekir. Özellikle Hizbullah, Sivas davası, İslami Hareket, İBDA-C Hizbuttahrir, Malatyalılar, Selam/Tevhid, Vasat gibi İslami camialardan birçok kişinin cezaevinde geçirdikleri süre 20 yılı aşmıştır.

FETÖ tarafından adı kirletilerek meş`um emellere ulaşmanın aracı haline getirilen adaletin gerçek manada tesisiyle adalet toplumunun yeniden inşası isteniyorsa, kişi ve kuruluşlara yaşatılan mağduriyetlerin giderilmesi gerekir. Fert ve toplum olarak geleceğe güvenle bakabilmemiz için adaletin yeniden tesisi kaçınılmaz bir zarurettir.

Bu kapsamda; FETÖ`nün Kolluk-Savcılık-Mahkeme-Yargıtay bünyesinde oluşturduğu tezgâh eliyle geçmişte imza attığı zulüm ve adaletsizliklerin giderilmesi amacıyla;

I. Cezaevinde haksız yere ömür tüketen masumların özgürlüğüne kavuşturulması,

II. Hakkında verilen haksız hapis cezaları sebebiyle yurt dışına gitmek zorunda kalmış olanların tekrar Türkiye`ye güven içinde dönebilmesinin önün açılması,

III. Mahkûm edildiği hapis cezasını çekmiş olanların maddi manevi zararlarının tazmini ve iade-i itibarlarının sağlanması,

IV. Haksız yere kapatılan kurum ve kuruluşların yeniden açılması ve meydana gelen zararın tazmini,

V. Sırf Müslüman olduğu için FETÖ`nün hedefine giren kişi ve yapılara yönelik komplo ve kumpaslarda rolü olan asker, polis, savcı veya hâkimlerin bu suçlardan dolayı yargılanması, kamuoyunun ortak arzu ve beklentisidir.