Tilki ile kurt dost olmuşlardı. Birlikte bir bahçeye girdiler. Kapı oldukça sağlamdı. Duvarlarsa çalıyla kapalıydı. Bir deliğe rastladılar etrafta dolaşırken.

Tilkinin rahatlıkla geçebileceği fakat kurda göre dar bir delik idi. Tilki kolayca geçiverdi, kurt bi hayli zorlandı, uğraştı, zorladı ve delikten geçti. Birbirinden lezzetli üzümler, çeşitli meyveler buldular bağda. Kurnaz tilki yeteri kadar nasiplenince bağdan kaçmayı düşündü. Kurt ise çatlayıncaya kadar yedi bağdaki meyvelerden.

Derken elinde bir sopa ile bağın bekçisi çıkageldi. Tilki midesini fazla doldurmamıştı. Bu sepebten kaçmakta zorlanmadı. Bahçeye girdiği deliğe koştu. Gerisin geriye delikten çıkıp kaçmayı başardı. Kurtta tilkinin peşinden deliğe girdi. Fakat kurt o kadar çok yemişti ki; işkembesi şişmişti meyvelerden. Deliğe sıkışıp kaldı. Bekçinin vurduğu sopadan postu yara bere içinde, tüyleri dökülmüş, yarı ölü yarı diri hâlde kurtuldu.

Bu dünya, nimetler yeşeren bir bağdır. Geçici nimetler yeridir. Bu dünyaya gelen, gideceğini de düşünmeli, gideceğini hesap etmelidir. Molla Cami bu hikayenin sonunda der ki: “Şişkin bir mide ile ölüm kapısından nasıl geçeceksin.”