Haber-Analiz
 
HAMAS’ın Suriye’yi terk edeceği yönünde bugüne kadar onlarca haber yapılmasına karşın bu yönde HAMAS’ın resmi anlamda durumu teyit edecek bir açıklaması olmadı. Kaldı ki Suriye’de rejim değişikliği yaşansa bile yeni yönetime talip Gulyoncu tayfanın HAMAS’ın faaliyetlerinde serbest bırakılamayacağına dair birinci ağızlardan gelen açıklamaları da vakti zamanında sadır olmuştu.

HAMAS’ın son dönemde başta Türkiye ve Katar olmak üzere bölgenin bilhassa Suriye karşıtı değişik ülkeleriyle siyasi ilişkileri ciddi manada gelişti. Bu gelişme HAMAS’ın yeni bir açılımı olmaktan ziyade, HAMAS’ı israil lehine tecrit eden ilgili ülkelerin yeni politik açılımlarıyla alakalı bir gelişmeydi.

HAMAS ise dayatılan siyasi ve ekonomik tecridi kırmak için Arap ülkeleriyle ilişkiyi geliştirmek isterken Araplar maalesef buna yanaşmaktan kaçınıyorlardı.

Daha düne kadar HAMAS’ı boğma çabalarıyla öne çıkan bilhassa Arap ülkelerinin bu yeni açılımının yeni bir bölgesel planlama öngören bölge dışı güçlerin onayıyla mümkün olduğu tartışmasızdır. Burada asıl sorulması gereken soru, öne çıkan Arap ülkelerinin yeni HAMAS yaklaşımının altında yatan asıl nedenin ne olduğu yönündedir. Bunlar gerçekten de hatalarını anlayıp düzeltme yoluna mı gidiyorlar? Yoksa HAMAS’ı dönüştürme, başka bir ifadeyle siyasi açıdan Fetihleştirme operasyonu mu yürütüyorlar?

Şurası kesindir ki, ABD ve israil’in izin ve onayı olmadan malum Arap ülkelerinin HAMAS’a barınma imkanı sunamayacaklarıdır. Dolayısıyla ABD politikalarındaki aktif rolleri göz önünde bulundurulduğunda bunların HAMAS’ı, var olan ilkesel duruşuyla kabullenemeyecekleridir. Çok değil, daha birkaç yıl önce Gazze’ye dönük siyonizmin yıkıcı saldırısında HAMAS’a sayılı günler tayin edenler, HAMAS’ı direnişçi ruhuyla kabul etmeleri mümkün değildir.
Başını Katar, Suudi, Ürdün ve diğer Arap ülkelerinin çektiği bir sözde “Barış planı” ortaya atılarak HAMAS’a dayatılmaya çalışıldı. Buna göre HAMAS, el-Fetih’in prensiplerine uyacak, silahlı direnişi bitirerek 1967 sınırlarına razı olacak, mülteciler sorunundan da feragat edecekti. HAMAS bunu kabul etmeyince de Gazze saldırısı için siyonistlere açık çek verilerek terbiye etme metodunu devreye sokmuşlardı.

Arap basınından dünyaya yayılan HAMAS’ın yeni bir üs arayışında olduğu haberleri, temelde Suriye’yi tecrit etme politikasının bir halkası olarak ortaya çıkıyor. Çünkü Suriye yönetimi, tüm aksiliklerine rağmen Filistin direnişine verdiği destekle beraber anılıyor. Burada Esad yönetimini, tecrit politikasının ciddi bir psikolojik eşiği olan HAMAS konumlamasından mahrum etmek istiyorlar.

Buna karşın HAMAS’ın Suriye’de ikamet eden bir çok yetkilisinin de Suriye’yi terk ettiği biliniyor. Kimi HAMAS yöneticilerinin Suriye’yi terk etmesi, geleceği belirsiz bir yere dönüşen Suriye’nin dışında farklı alternatifler oluşturma babından anlaşılabilir bir durumdur. Ancak bunun Suriye’yi tamamen boşaltmaya dönüşüp dönüşmeyeceğini de zaman gösterecektir.

Diyelim ki HAMAS, yapılan telkinlere uydu ve Suriye yerine Katar ya da başka bir ülkeye taşındı. Aslında böyle bir durum, HAMAS’a tamamen bir rahatlama sağlayamayacağı rahatlıkla öngörülebilir. HAMAS, bugün israil ve işgal olgusu karşısında bir yöntem olarak benimsediği israil’i tanımama ya da direniş yolunun silahlı mücadeleden geçtiği ilkesini korumak esasına dayalı politikasını sürdürebileceği ülke, israil’le diplomatik ilişkisi olmayan, israil ve Amerikan tehditlerine rağmen HAMAS’ı frenlemeyen bir ülke olmalıdır. Oysa taşınması için yakın markaj uygulayan ülkelerin hiç birisi bu pozisyonda değildir. Bu ülkelerden hiç birisi, hem silahlı mücadele yürüten hem de israil’i tanımayan bir HAMAS olgusunu topraklarında barındırma durumunda değildir. Filistin konusundaki yapıcı tavrına rağmen Türkiye de buna dahildir.
Dolayısıyla, HAMAS’ın Suriye’de kalıp kalmayacağı ayrı bir konu ama, bu açıdan bakıldığında HAMAS’ın zorlu bir tercihle yüz yüze kalacağı günler uzak gibi görünmemektedir. Esad yönetimi direndikçe HAMAS’ın Suriye’yi terk etmesi gündemde kalacak; Esad devrilip öngörüldüğü şekliyle bir yönetim oluşturulursa HAMAS’ın faaliyetlerini bloke etme ihtimali belirecektir. Bu açıdan bakıldığında Esad yönetiminin geleneksel zulüm politikasına rağmen Suriye merkezli ayak oyunlarında direnişin bitirilmek istendiği tezi de yabana atılacak bir tez gibi görünmemektedir.