Üstad Bediüzzaman veciz bir şekilde maddeler halinde bunların bazılarından bahsetmiştir. İşte Üstadın dilinden bazı mucizeler:

Birincisi: Ezcümle, Yemen padişahlarından Tübba’ isminde bir melik, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın evsâfını eski kitaplarda görmüş, imân etmiş. Şöyle bir şiirini ilân etmiş:

Yani, “Ben Ahmed’in (a.s.m.) risaletini tasdik ediyorum. Ben Onun zamanına yetişseydim, Ona vezir ve ammizade olurdum. (Yani, Ali gibi olurdum.)”

İkincisi: Meşhur Kuss ibni Sâide ki, kavm-i Arabın en meşhur ve mühim hatibi ve muvahhid bir zât-ı rûşen-zamirdir. İşte şu zat da, bi’set-i Nebevîden evvel risalet-i Ahmediyeyi şu şiirle ilân ediyor:

“Gönderilenlerin ve peygamberlerin en hayırlısı olarak Ahmed’i (a.s.m.) bize gönderdi. Kafileler Onun için yollara düştükçe ve bu teşvik edildikçe Allah Ona rahmet eylesin.”

Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın ecdadından olan Kâ’b ibni Lüeyy, nübüvvet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) ilham eseri olarak şöyle ilân etmiş: Yani, “Füc’eten, Muhammedü’n-Nebî gelecek, doğru haberleri verecek.”

Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın ecdadından olan Kâ’b ibni Lüeyy, nübüvvet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) ilham eseri olarak şöyle ilân etmiş:

Üçüncüsü: Yemen padişahlarından Seyf ibni Zîyezen, kütüb-ü sabıkada Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın evsâfını görmüş, imân etmiş, müştak olmuştu. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın ceddi Abdülmuttalib Yemen’e kafile-i Kureyş ile gittiği zaman, Seyf ibni Zîyezen onları çağırmış, onlara demiş ki: “Hicaz’da bir çocuk dünyaya gelir. Onun iki omuzu arasında hâtem gibi bir nişan var. İşte o çocuk umum insanlara imam olacak.” Sonra, gizli Abdülmuttalib’i çağırmış. “O çocuğun ceddi de sensin” diye kerametkârâne, bi’setten evvel haber vermiş.

Dördüncüsü: Varaka bin Nevfel (Hatice-i Kübrânın ammizadelerinden), bidâyet-i vahiyde, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm telâş etmiş. Hatice-i Kübrâ, o hadiseyi meşhur Varaka bin Nevfel’e hikâye etmiş. Varaka demiş: “Onu bana gönder.” Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Varaka’nın yanına gitmiş, mebde-i vahiydeki vaziyeti hikâye etmiş. Varaka demiş: “Telâş etme, o hâlet vahiydir. Sana müjde! İntizar edilen Nebî sensin. İsâ seninle müjde vermiş.”

Beşincisi: Askelâni’l-Himyerî nam ârif-i billâh, bi’setten evvel Kureyşîleri gördüğü vakit, “İçinizde dâvâ-yı nübüvvet eden var mı?” “Yok” derlerdi. Sonra, bi’set vaktinde yine sormuş. “Evet,” demişler. “Biri dâvâ-yı nübüvvet ediyor” demiş: “İşte, âlem Onu bekliyor.”


Altıncısı: Nasârâ ulema-yı benâmından İbnü’l-Alâ, bi’setten ve Peygamberi görmeden evvel haber vermiş. Sonra gelmiş, Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmı görmüş. Demiş: “Ben senin sıfatını İncil’de gördüm, İmân ettim. İbn-i Meryem, İncil’de senin geleceğini müjde etmiş.”

Yedincisi: Bahsi geçen Habeş Padişahı Necâşî demiş: “Keşke şu saltanata bedel, Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmın hizmetkârı olsaydım! O hizmetkârlık, saltanatın pek fevkindedir.”