Şanlıurfa'nın Eyyübiye ilçesinde ikamet eden 6 nüfuslu Taş ailesi, yıllardır bilinmeyen sebeplerle yangın çıkan evlerinde çaresizse yaşam mücadelesi veriyor.
4 yıl önce Hatay'ın Erzin ilçesinde ikamet ederken ailenin evinde bilmedikleri nedenlerle yangın çıkmaya başladı. Evleri peş peşe yanmaya başlayan Taş ailesi, kiralık ev bulamadıkları için Şanlıurfa'nın Eyyübiye ilçesine göç ederek, babadan miras kalan gecekonduya yerleşti.
Şeyh Maksut Mahallesi 3212. Sokak'ta ikamet eden ailenin evi, belli aralıklarla yine yandı. Dün yeniden alev alan ev, kullanılamaz hale geldi.
Devlet yetkilileri ve itfaiye ekiplerinin tutumları ile komşularının rahatsız edici söylemlerinin kendilerini son derece rahatsız ettiğini belirten aile, dertlerine çare istediklerini söyledi.
Erzin'deki evinin 1999 yılında belli aralıklarla yandığını dile getiren Faruk Taş (48), "Her gittiğim kapı yüzüme kapandı. Kaymakamlık, valilik ve itfaiyede raporlarım var. Orada hiçbir şeyimiz kalmadı. Sadece çocuklarım ve canım kaldı. Ailemi Hatay'dan alarak Şanlıurfa'ya yerleştim. Buraya geldiğimde yangın da benimle geldi. Birkaç defa komşuların evine gittik, onların da evi yandı. Babadan kalma bir gecekondumuz vardı. Oraya yerleştik ama orada da hiçbir şeyimiz yoktu. Komşularımız sağ olsun yorgan, yatak verdi. Onların verdiği bu eşyalar da günlük olarak yandı. Bu hikâyemiz tam dört yıl sürdü. Dört yıl boyunca birkaç komşunun yardımıyla ayakta kaldık. Eğer o komşular da bize yardımcı olmasalardı belki bugün hayatta olamazdım. Birkaç TV programına katıldım. Katıldığım TV programlarında bana inanan ve inanmayan insanlar çıktı." dedi.
"Valilik beni psikiyatri doktoruna yönlendirdi"
Dertlerine çözüm bulunması için gittiği valilikte yetkililerin kendisini psikiyatristlere yönlendirdiğini ifade eden Taş, sözlerine şöyle devam etti: "Valiliğe para pul için gelmediğimi söyledim. Para versen de yanacak. 'Sizden ricam bu evimizin sorununa bir çözüm bulun' dediğimde beni psikiyatri doktoruna yönlendirdiler. Oradan çıktım, özel kalemine gittim. Bana 'Buraya senin gibi binlerce vatandaş geliyor. Devlete verginizi vermiyorsunuz' dedi. 'Devlete vergilerimizi veriyoruz. Zaten kesiyorsunuz. Bir ceketim var, eğer devlet bu ceketle kurtulacaksa alın, bunu da vereyim' dedim. Komşularımız arasında bana inanan ve inanmayan oldu. Komşular arasında 'Kendi kendine yakıyor' söylemleri dolaştı. Eğer kendi kendime yakıyorsam malım ya da servetim var mı yakayım? Evim gecekondudur. Ne kasko ne deprem sigortası var. Zaten evdeki eşyaları da bazı komşularımız vermişti. Eğer bunları yakarsam dışarıda yatacağım."
İki gün önce evi yanınca itfaiyeyi arayıp, dar olan sokaklarından büyük araçların geçemeyeceğini, bu nedenle küçük itfaiye aracı gönderilmesini talep ettiğine değinen Taş, itfaiye büyük araç gönderdiği için komşularının yardımıyla yangını söndürebildiğini belirtti.
"İtfaiye evime susuz geliyor"
Taş, durumu ilettiği mahalle muhtarının kendisini ciddiye almadığını dile getirerek, "Hayatımız bu şekilde devam ederken üç yıl boyunca yangın çıkmadı ama iki gün önce bu yangın yeniden başladı. Evimiz tamamen yandı. Ben evin ve canımın derdine düşmemişim. Beni bu dertten kurtaracak ya bir âlim ya da bir ilahiyatçı istiyorum. Evim bu kadar yandı ama hiçbir devlet erkânı geçmiş olsun demeye gelmedi. İtfaiye evime susuz geliyor. Ben kendi imkânlarımla yangını söndürüyorum. Tuttukları tutanakta da 'Kendi evlerini yakmışlar' diye yazıyor. Mahalle muhtarına gittiğimde benimle hiç ilgilenmiyor. Yanına gittiğimde 'Senin evinin yanması benim sorunum değil' dedi. Bir mahallenin muhtarı o mahalleden sorumlu değil midir? Eğer sorumlu değilse neden orada oturuyor? Sokakta yürüdüğümde dışardaki kadınlar, 'Bu kendi evini yakan adam değil mi?' diye konuşuyorlar. Hangi devirde yaşıyoruz, kim kendi evini yakar? Doğruları söylediğimde inanmak istemiyorlar." ifadelerini kullandı.
"Bize kiralık ev dahi vermediler"
Devletin, durumuna kayıtsız kaldığını savunan Taş, konuşmasını şöyle tamamladı: "Hatay'dayken 30-35 defa evimiz yandığı için oranın halkı bizi kabul etmedi. Bize kiralık ev dahi vermediler. Şanlıurfa'ya geldikten sonra inşaatta çalışmaya başladım. İnşatta diz lifi ve çapraz bağ yırtığım oluştu. Evin geçimini çocuğumun çalışmasıyla sağlıyoruz. Sosyal Yardımlaşma Vakfına gittim. Geldiler, eve baktılar. Beş kilo malzeme vererek gittiler. Zaten verdikten sonra hepsi yandı. 'Gelin, bakın' dediğimde de gelmediler."
"Evimiz kendi kendine yanıyor, çare istiyoruz"
Yetkililere çağrıda bulunarak kendileriyle ilgilenilmesini talep eden Belkıs Taş (47), "Evimiz kendi kendine yanıyor. Görmediğimiz odalarda oluyor. Bir bakıyoruz diğer odalarda yangın çıkıyor. Kimi komşularımız, 'Kendi kendine yanıyor', kimisi de 'Çocuklar yakıyor' diyor. Çocuk bir iki defa yaksın. Her zaman mı yakar? Günde on defa yakar mı? Bazı komşularımız olmasaydı dışarda yatardık. Birkaç gündür komşuların evinde kalıyoruz. Hiç kimse bize yardımcı olmadı. Biz kimseden para istemiyoruz. Sadece çare istiyoruz. Parayı ne yapacağım? Zaten evim de vardı param da ama hepsi yanarak gitti." şeklinde konuştu.
Yangınlar nedeniyle psikolojilerinin bozulduğunu söyleyen Saliha Taş (18), bu nedenle okulu bırakmak zorunda kaldığını söyledi.
"Evimizin kendi kendine yandığına kimse inanmıyor"
Taş, "Evimiz kendi kendine yanıyor, kimse de buna inanmıyor. Herkes bizim yaktığımızı söylüyor. Ne çaresizlikler içinde olduğumuzu bilmiyorlar. Bu karda kışta kim evini yakar? Bu soğukta dışarda kalmışız. Zaten bunun acısını çekiyoruz. Babam hastadır, çalışamıyor. Kimse bunun derdine düşmemiş, herkes 'Kendileri yakıyor' diyor. Bu durumda psikolojimiz bozuldu. Bir defasında evimiz yandığında damdan aşağı inerken elim ayağım birbirine girdi ve merdivenlerden düştüm. Giyecek hiçbir şeyimiz kalmadı. Okula gidiyordum, oradaki öğrenciler inanmıyordu. Bundan dolayı okuldan çıktım. Okul hayatımız bu şekilde bitti. Arkadaş ortamı dalga geçiyordu sürekli. Dün bile evimiz yandığında komşularımız, 'Siz yakmadınız mı?' dediler. Yazık, günah değil mi? Kimse kimsenin derdini bilmiyor. Kimseden yardım da istemiyoruz. Sadece derdimize çare bulsunlar. Ben üç yıl boyunca hastaydım, tedavi görüyordum. Acile gidecek para kalmamıştı bizde. Evimizde ölseydik kimsenin haberi olmazdı. Akrabalarımız dahi kimse bize yardımcı olmadı. Herkes kendi derdine düşmüş, kim yardımcı olacak? Gerçekten çaresizlik içindeyiz." dedi.
"Eyyübiye Belediyesini aradığımda telefonumu sürekli meşgule attılar"
Taş ailesinin komşusu olan Harun Evren ise "Önceki gün çarşıdayken eşim aradı ve komşumuzun evinin yandığını haber verdi. Buraya yetiştiğimde manzarayı gördüm. Bütün komşular buraya gelmişlerdi. Sonra baktık ki eşi ve çocuklarıyla yanan evleri su ile yıkıyorlar. Duruma dayanamayarak, 'Gelin, bizde kalın' dedim. Kendileri 'Eğer size gelirsek sizin eviniz de yanar, size zararımız olmasın' dediler. Ben de ona 'Size gelecek zarar bana da gelsin' dedim. Bu şekilde kendilerini evimizde ağırladık ve ağırlamaya devam edeceğiz. Daha sonra olayın takipçisi olduk. Eyyübiye Belediyesini aradığımda telefonumu sürekli meşgule attılar.” ifadelerini kullandı. (Ramazan Casuk-İLKHA)