TARİHTE BUGÜN / DOĞRUHABER / İSTANBUL / 21 ARALIK

1876 I. Meşrutiyet ilan edildi. Birinci Meşrutiyet, Osmanlı İmparatorluğu'nda 1876 yılında ilan edilen anayasal yönetime denir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomik sorunları, 17. yüzyıldan itibaren toprak kaybetmesi ve sürekli bütçe açığı vermesiyle başladı. Ekonomik sıkıntıların yanı sıra, özellikle 1789 Fransız Devrimi'nin etkisiyle yayılan özgürlükçü düşünceler ve milliyetçilik akımı, Osmanlı İmparatorluğu`nu da sarstı. Balkanlar'da 19. yüzyılda bağımsızlık talebiyle ayaklanmalar çıktı. Balkanlar'da ve Ortadoğu`da çıkar çatışmaları içindeki Avrupa devletleri ile Çarlık Rusya'sı da zaman zaman bu hareketleri desteklediler. Osmanlı sınırları içindeki Müslüman olmayan halkların durumlarının düzeltilmesi gerekçesiyle Osmanlı İmparatorluğu`nu reformlar yapmaya zorladılar. 1839`daki Tanzimat Fermanı ile 1856`daki Islahat Fermanı`nın ilanları bu tür koşullarda gerçekleşti. Abdülhamit tahta çıktığında Balkanlar`da ayaklanmalar başlamış, Çarlık Rusya'sı Osmanlı'ya bir ültimatom vermişti. Büyük Avrupa devletlerinin İstanbul`da toplanılan bir konferansta Balkan sorununu tartıştıkları ve Osmanlı İmparatorluğu'ndan reformlar yapmasını istedikleri sırada, II. Abdülhamit siyasal bir manevrayla 23 Aralık 1876'da Kanun-i Esasi`yi (anayasa) ilan etti. Böylece meşruti yönetime geçilmiş oluyordu. 1876 Anayasası olarak da bilinen Kanun-i Esasi, aslında padişahın egemenlik haklarına bir kısıtlama getirmiyordu. Kanun-i Esasi uyarınca iki kanatlı bir parlamento oluşturuldu. Üyeleri seçim yoluyla belirlenen meclise Meclis-i Mebusan, üyeleri atama yoluyla belirlenen meclise de Âyan Meclisi deniyordu. İki meclisin oluşturduğu parlamento Meclis-i Umumi (Genel Meclis) olarak adlandırılmıştı. Âyan Meclisi'nin başkan ve üyeleri doğrudan padişah tarafından atanıyordu. Anayasaya göre Genel Meclis padişahın buyruğuyla Kasımda açılıyor, mart başında çalışmalarını tamamlıyordu.

1918 - Osmanlı padişahı Sultan Vahdettin İttihat ve Terakki'nin çoğunlukta olduğu Meclis-i Mebusan'ı feshetti. Bu feshediş, Sultan Vahdettin`in celaletinden ve otoriterliğinden kaynaklanmıyordu. Osmanlı`yı olabilecek en perişan duruma düşüren İttihat ve Terakki şebekesi, ülkeyi terk etme arifesinde iken Padişah nihayet davranabilmiş ve en azından bu kararıyla olanların başsorumlusunun İttihat ve Terakki çetesi olduğunu ilan etmiştir.

1930: Ahali Cumhuriyet Fırkası feshedildi. Aradabir diktatörlük anlamına gelen Tek Parti sistemini görünüşte çok partili gibi göstermek amacıyla kurulan partilerden biri olan Ahali Cumhuriyet Fırkası da öncekiler gibi halktan teveccüh görünce dincilik damgası vurularak kapatılmıştı. Ahali Cumhuriyet Fırkası, 29 Eylül 1930'da Adana'da yazar Orhan Kemal'in babası Abdülkadir Kemali Öğütçü tarafından kurulan siyasi partidir.
Kurucuları arasında Ali Vehbi, Bekir Sıtkı, Mustafa Ziya, Çiftçi Hasan gibi isimler bulunuyordu. Abdülkadir Kemali, 1924 yılında elverişsiz koşullar nedeniyle kuramadığı Müdafaa-i Umumiye Fırkası'nı 1930 yılında yeni ismiyle kurmayı başarmıştı. Çok partili sisteme geçiş denemesinde, yine CHP ve Mustafa Kemal`e rakip olabilme tehlikesi üzerine Parti, kurulduğu yıl kapatıldı ve Abdülkadir Kemali, tutuklanacağını haber alınca İstiklal Mahkemeleri'nde yargılanmamak için 24 Aralık 1930'da Suriye'ye kaçtı. Diğer yöneticileri de sürgüne gönderildi.

1977: Türkiye 60 milyon dolarlık borcunu ödemediği için Japonya, demir sevkiyatını durdurduğunu açıkladı.

1979 - Sovyetler Birliği, Afganistan'ı işgal etti. böylece 9 yıl sürecek olan fiili işgal ve zulüm süreci başlamış oldu. Afgan Cihadı`nda Mücahitler, 9 yıl boyunca en zayıf silahlarla ve imkansızlıklar içinde çağın en gelişmiş ordularından biri olan Kızılordu`ya karşı modern zamanların en büyük direnişini zaferle taçlandırmış ve bu konuda tüm dünya mazlumlarına model oluşturmuşlardır. Hindistan savaşta Sovyetleri işgale çağıran Marksist Afgan hükümetine destek vermiştir. Mücahitler ise ABD, Suudi Arabistan, Pakistan gibi bazı ülkelerden yardım almışlardır. Bu savaş Soğuk Savaş'ın ve Hindistan-Pakistan mücadelesinin bir uzantısı sayılabilir.

Bölgeye Sovyet askerleri ilk olarak 24 Aralık 1979'da Sovyet lideri Leonid Brejnev'in emriyle gönderildi. Sovyet askerlerinin geri çekilmesi ise 15 Mayıs 1988'de başladı ve 15 Şubat 1989'da büyük kayıplar nedeniyle Mihail Gorbaçov'un emriyle sona erdi. Savaş sonrası Sovyetler bölgede 14.453 ölü bıraktı ayrıca 451 uçağını yitirdi.

1989 - ABD, Panama'yı işgal etti. Aralık 1989'da Panama'nın ABD tarafından işgaliyle sonuçlanan çatışmalar başladı. İşgal sırasında Panama'nın de facto lideri Manuel Noriega Amerikan güçleri tarafından tutuklanıp yargılanmak üzere ABD'ye götürülmüş, yerine başkan seçilmiş olan Guillermo Endara Galimany göreve gelmiştir. İşgalden sonra Ulusal Savunma Güçleri dağıtılmıştır.

1990  Halka yapılan zulüm ve baskıları şikayet etmek için Diyarbakır`ın Lice İlçesi Kaymakamlığına giden köylülere ateş açıldı, 1 kadın ve 1 çocuk katledildi. Ateş açma emrinin Yüzbaşı Salih Eryiğit tarafından verildiği iddia edildi.

1991 - Rusya, Beyaz Rusya, Ukrayna, Kazakistan, Moldova, Azerbaycan, Ermenistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Kırgızistan liderleri, bir araya gelerek Sovyetler Birliği'ne son verdiler ve Bağımsız Devletler Topluluğu'nu (BDT) kurduklarını açıkladılar.

1995 – Siyonist rejim tarafından işgal edilen Beytüllahim şehrinin kontrolü Filistin'e geçti.

1996 : Kumarhanelerin kapatılması kararı, Bakanlar Kurulu`nda kabul edildi. Kumar oynamak ve oynatmak yasaklandı ama Milli piyango idaresi vasıtasıyla çeşitli kumar ve şans oyunları devlet eliyle oynatılmaya devam ediyor. Bu yasa kumarı ortadan kaldırmıyor, kumarda devlet tekeli oluşturuyordu.

2000 23 Nisan 1999'a kadar işlenen suçlardan dolayı şartla salıvermeye, dava ve cezaların ertelenmesine olanak sağlayan yasa, TBMM Genel Kurulu'nda aynen kabul edildi. Yasa aynı gün Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylandı. Kısmi af içeren ve kamuoyunda Rahşan affı olarak bilinen yasadan siyasi mahkumlar yararlandırılmamış sadece adi suç işleyenler kapsama alınmıştı.

2004 : Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral İlhami Erdil, eşi Füsun Erdil ve kızı Deniz Erdil'in yargılanmalarına Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesi'nde başlandı. Duruşmaların gizli yapılması isteği reddedilen Erdil, hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek ve beraatını istedi. Emekli olduktan birkaç yıl sonra hakkında Deniz Kuvvetleri Komutanı olduğu sırada haksız mal edindiği ve yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle dava açılmıştı. Yargılandığı davada mahkûm olan Erdil, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde cezaevine giren ilk kuvvet komutanı oldu ve rütbesi oramirallikten "er"e indirildi. 1 yıl cezaevinde kaldıktan sonra 3 Temmuz 2008'de tahliye edildi.