“Dürüst Siyaset, Gerçek Adalet” sloganıyla 2012 yılının Aralık ayında siyaset sahnesine çıkan HÜDA PAR, kuruluşunun 4`üncü yılını Batman`da düzenlediği programla kutladı.
HÜDA PAR Batman İl Başkanlığı tarafından düzenlenen program, Kur`an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Yoğun katılımın gerçekleştiği programda bir konuşma yapan Zekeriya Yapıcıoğlu gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
Çözüm sürecinden Suriye meselesine kadar izledikleri siyaseti anlatan Yapıcıoğlu, dün söyledikleri hakikatlerin bugün yaşanan acı gerçeklerden sonra daha da belirginleştiğini, yaptıkları yapıcı eleştiri ve uyarıların dikkat alınmamasının faturasının bugün ağır bir şekilde ödendiğini ifade etti.
“Siyasete yeni bir üslup kazandırdık”
19 Aralık 2012`de siyaset sahnesine çıktıklarını hatırlatarak konuşmasına başlayan Yapıcıoğlu, şunları söyledi:
“O gün, bugündür koşturuyoruz. Vaziyet çok iyi değildi ama bir şeyleri değiştirebileceğimiz inancı ve ümidiyle yola çıktık. Yola çıkarken, dürüst siyaset ve gerçek adalet demiştik. Zira biz yola çıktığımızda ilk söylediğimiz şeylerden birisi de şuydu; bizim ölçümüz, bizim referansımız, dikkate alacağımız şey İslam idi ve Türkiye`de ilk defa bunu açıktan söyleyen ve hareketlerini buna göre tanzim eden, buna göre düzenleyen, buna göre adımlarını atan bir siyasi parti çıkıyordu ortaya. Siyasete yeni bir üslup kazandırdık. Muhalefetin her şeye itiraz etmek ve sağa sola küfretmek olmadığını, muhalefetin böyle yapmak zorunda olmadığını gösterdik.”
Yanlış yapanları ikaz ettik… Dinlemediler… Siyaset sahnesinden silinmek üzere olduklarını daha yeni yeni fark ettiler
HÜDA PAR`ın yol gösteren, hidayete götüren, doğru yola yönelten bir parti olduğunun altını çizen Yapıcıoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“İsmimize uygun hareket ettik, yol gösterdik. Memleketimize, milletimize, siyasete yol gösterdik. Bu gösterdiğimiz yoldan kimileri alaylı bir şekilde söz etti. Fakat bu söylediklerimizin üzerinden zaman geçince pek çok konuda söylediklerimizin çok haklı ve yerinde olduğunu o gün bizi dinlemeyenler de bugün kabul etti, kabul etmek zorunda kaldı. Yanlış yapanları ikaz ettik. Bu yoldan giderseniz ya bir çukura düşersiniz ya da duvara toslarsınız dedik. Dinlemediler, özellikle siyaset sahnesindekiler. Gittiler, yürüyüşlerine devam ettiler. Bazıları çözüm sürecinde olduğu gibi duvara tosladılar, bazıları Suriye politikasında olduğu gibi çıkmaz sokaklara girdiler. Bazıları çukur siyasetinde olduğu gibi kendi kazdıkları çukurlara gömüldüler, intihar ettiler. Bazıları siyaset sahnesinden silinmek üzere olduklarını daha yeni yeni fark ettiler.”
Çözüm süreci boyunca çokça uyarılarda bulunduklarını, bugün gelinen noktada haklılıklarının ortaya çıktığını ifade eden Yapıcıoğlu, “Çözüm sürecinde, süreci yürüten hükümete defalarca ‘Tutturduğunuz bu yol yol değil, bir yere çıkmaz, çıkmaz sokaktır, bakın duvara toslayacaksınız, bu süreç tıkanacaktır.` dedik. Şimdi çözüm sürecinden bahsetmek bile artık kabah görülüyor. Mesela o çözüm sürecinde birileri, önleri alabildiğine açılmıştır diye, pervasızca hareket ettiler. Memleketin altını bombalarla doldurdular. Mahallelerini silah depolarına dönüştürdüler. Bunu gördük, yapmayın dedik. ‘Şu çukur siyasetiyle varacağınız bir yer yoktur` dedik. Bakın bunu bugün söylemiyoruz. Herkes zannediyor ki o çukur, barikat siyaseti 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra oldu. Zihinlerde böyle bir algı var. Fakat biliyorsunuz 6-8 Ekim olaylarında da bazı yerlerde sokak başlarında ördükleri duvarlarla mahallelere girişi kapatmışlardı. Bundan 3 ay kadar sonra Cizre`nin iki mahallesinde özellikle başta Nur Mahallesi olmak üzere etrafta çukurlar, barikatlarla orada özerklik ilan etmişlerdi, orada kardeşlerimize saldırmışlardı. Hatırlarsanız gece yarısı başlayan, öğleye kadar devam eden Tank Taburuna ve Emniyet Müdürlüğüne birkaç yüz metre mesafede on binlerce mermi atmışlardı oradaki kardeşlerimizin evlerine, bir camiye, Kur`an kursuna ve derneğe… Orada 66 yaşındaki Abdullah Deniz amcamız şehit edilmişti.” şeklinde konuştu.
“Sesimizi işitmek istemeyenler 15 Temmuz darbesinin nasıl geldiğini gördüler”
“Fakat hiç kimse buna rağmen çözüm sürecinin hatırına o çukurlardan, hendeklerden, o vahşetten ve o cinayetlerden bahsetmiyordu.” diyen Yapıcıoğlu, “Hatta hükümetten birileri ondan bahsederken adeta bize hakaret edercesine o gerginlikten bizim siyasi bazı çıkarlar elde etmeye çalıştığımızı iddia edecek kadar alçalabiliyordu. O çukur siyasetini takip edenleri de 1 Şubat 2014 tarihinde, yani memleketin çukur, barikat siyasetinden, vahşetinden bahsetmesinden aylar önce Bitlis İl Kongresinde uyarmıştım. Demiştim ki; ‘Siz, kazdığınız çukurlar ve koyduğunuz barikatlar nedeniyle o mahallelere asker ve polisin gidemeyeceğini mi düşünüyorsunuz? Sizin önünüzü açıyorlar, akıllı olun. Bakın o kazdığınız çukurlara bu milletin evlatlarını gömeceksiniz. Sizin önünüzü açıyorlar. Bu millet sizin vahşi yüzünüzü görsün diye önünüzü açacaklar. Ta ki millet sizin yüzünüzü gördükten sonra oralara asker de polis de girecek ve bu milletin çocuklarını telef etmiş olacaksınız, yapmayın.` dedik. ‘Ama siz bu hareketlerinizle bir askeri darbeye zemin hazırlamak istiyorsanız, eğer siz bu hareketlerinizle memlekete Olağanüstü Hal gelmesini, daha sonra sıkıyönetim gelmesini istiyorsanız o başka. Ya da emperyalistlerin ajandalarında yazılı bulunan hareketleri adım adım gerçekleştirmek, böylece onların planlarına hizmet etmek istiyorsanız o başka. O zaman çıkın bunların açıkça söyleyin ve bu milleti kandırmaktan vazgeçin.` dedik. O gün sesimizi işitmek istemeyenler 15 Temmuz darbesinin nasıl geldiğini gördüler. Hâlbuki biz aylar öncesinden söylemiştik.” ifadelerini kullandı.
“Suriye`deki kardeşlerinizi ateşin içine atmayın dedik”
Konuşmasında Suriye meselesine de değinen Yapıcıoğlu, “Bakın biz Suriye meselesinde, hükümeti uyardık. Defalarca biz Suriye politikasının yanlış olduğunu, Beşar Esad`ın zalim olduğunu, Baas rejiminin zulüm ürettiğini, lakin bu zulümden kurtulmanın yolunun silahlı ayaklanma olmadığını söyledik. ‘Ey İslam ümmeti, Suriye`deki kardeşlerimiz, Suriye`deki halk mazlumdur, Beşar zalimdir. O mazlumları o zalimden kurtarmak gereklidir, hepimizin boynuna borçtur. Yalnız, Allah için o insanların eline silah verdiğinizde Beşar Esad onları katletmek için bir bahane bulacak ve bir kısım uluslararası kuruluşlar, devletler nezdinde de o katliamları da meşru hale getirecek. Yapmayın, etmeyin` dedik. ‘Oradaki kardeşlerinizi ateşin içine atmayın` dedik. Onlara tutuldukları yolun yanlış olduğunu söyledik. Bunları bugün söylemiyoruz.” dedi.
Bizi dinlemeyenler alaycı tavırla dönüp bakanlar dudak bükenler burun kıvıranlar, çukura düştüler
HÜDA PAR ne diyor? başlıklı hazırladıkları kitabın içerisinde 2013 yılı başından 2015 yılı sonuna kadar yapmış oldukları gündeme dair açıklamaların olduğunu belirten Yapıcıoğlu, “Bu kitaba bakarsanız, 2013 yılının başından beri, yani partimizi kurduktan bir iki hafta sonrasından bu yana yapmış olduğumuz açıklamaların neredeyse tamamında Suriye`ye dair bir şeyler var. Şu 400 küsur sayfalık kitabın 100 küsur sayfasında Suriye geçmektedir. Yanlış değilsem, 106 defa Suriye`den bahsetmişiz. Suriye politikasının yanlışlığından ve çarenin ne olduğundan bahsettik. Bu çözümün nasıl olması gerektiğinden bahsettik. Lakin bizi dinlemediler. Şimdi bizi dinlemedikleri için, ‘bakın şu takip ettiğiniz yolun devamında bir çukur var oraya düşeceksiniz` dediğimiz adamlar alaycı bir tavırla dönüp baktılar, dudak büktüler, burun kıvırdılar, gittiler ve çukura düştüler.” şeklinde konuştu.
“Çukurun içinden çıkmak istiyorsanız el ele tutuşun, başka çıkışınız yok”
Siyasi ve politik hatalar nedeniyle düşülen çukurdan çıkmanın bir yolu olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, şöyle konuştu:
“Oradan çıkmanın bir yolu vardır. Çukurun içerisindeyken, biz bu çukura niçin düştük diye kavga etmenin, o çukura düşmenin sebepleri üzerinde tartışmanın çok bir manası yok. Bakınız Allah-u Teâlâ Ali İmran Suresinin 103 ve 104`üncü ayetlerinde mealen şöyle hitap ediyor bize; ‘Hepiniz topluca Allah`ın ipine sımsıkı sarılın. Sakın ayrılığa düşmeyin. Allah`ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Sizler birbirlerinize düşmanlar iken o sizin kalplerinizin arasını uzlaştırdı. Böylece onun nimeti sayesinde kardeşler oldunuz. Sizler bir ateş çukurunun kenarında bulunuyordunuz, o sizi ondan kurtardı. Allah size ayetlerini böyle açıklıyor. Umulur ki hidayet bulursunuz. Hem sizden içinizden hayra çağıran, iyiliği emreden, kötülüğü men eden bir topluluk, bir cemaat bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.` Onlardır kurtuluşa erecek olanlar.` Şimdi biz diyoruz ki, ey o çukurun içine düşmüş olan kardeşlerimiz; oradan çıkmak istiyorsanız el ele tutuşun. Başka çıkışınız yok.”
“Biz kardeşliğimizi kaybettiğimiz için ateş çukurlarına düştük, yanıyoruz”
“Şimdi kavganın sırası değil.” diyerek konuşmasını sürdüren Yapıcıoğlu, “Bakın küffar her çeşidiyle toplanmış etrafınıza, çeşit çeşit bombalarla, füzelerle, uçaklarla vuruyor. Yetmiyor, siz de birbirinize bomba yağdırıyorsunuz, kurşun yağdırıyorsunuz. Bugün Suriye ateş çukurudur. Biz kardeşliğimizi kaybettiğimiz için ateş çukurlarına düştük, yanıyoruz. Biz kardeşlik çağrısı yaptığımızda birileri bize küfrediyor. Biz onlara da küfretmeyeceğiz. Ama öyle inanıyoruz ki, bir gün bu söylediklerimiz anlaşılacak. Çok daha iyi, net anlaşılacak. Ve bugün ben gerçekten öyle inanıyorum ki, bizim söylediklerimizi alaya alanlar, bunlardan dolayı bize tavır alanlar, bize hakaret edenler bugün söylediklerini unutacaklar, bizim bugün söylediklerimizi onlar gelecekte söyleyecekler. Ve kendi cümleleri olarak söyleyecekler. Varsın onların olsun, yeter ki hakkı, doğruyu söylesinler.” ifadelerini kullandı.
“Halkın gördüğü zulüm Batı`nın umurunda değil”
Batı`nın, Suriye halkının zulümden kurtulmasını değil, kendisine daha iyi hizmet edecek birinin yönetime gelmesini istediğine dikkat çeken Yapıcıoğlu, “Suriye`deki muhalefet, Suriye Muhalif ve Devrimci Hareketler diye bir araya gelmişti. Suriye Muhalif Devrimci Güçler Koalisyonu. Başına da Emevi Camii`nin eski imamı Muaz el-Hatip getirilmişti. 2012`nin Kasım ayıydı. Aradan 4 ay geçti. Muaz el-Hatip istifa etti. Niçin biliyor musunuz? Dedi ki, ‘Bazı kırmızıçizgiler aşıldı, ben o nedenle istifa ettim.` Ne olmuştu o dönemde? Takip edenler bilir. Amerika birden bire çark etmişti. ‘Suriye`de İslamcı gruplar Beşar Esad sonrasında iktidara gelebilir, bu nedenle biz Suriye`ye müdahale edeceğiz` demişti. Yani Batı, Suriye halkının o zulmün altından kurtulmasının değil, kendisine daha iyi hizmet edecek birisinin oraya gelmesini istiyordu. O halkın gördüğü zulüm onun umurunda mı? Zaten o güne kadar bölük pörçük olan gruplar, en azından kayda değer olanları bir araya gelmişti, Amerika bunu baltaladı.” dedi.
“Muaz el-Hatip`in müzakere çağrısı hükümet tarafından olumlu karşılanması gerekirdi”
Hükümetin Suriye konusundaki yanlış politikaları nedeniyle geçmişte yapmış oldukları uyarı ve eleştirileri hatırlatan Yapıcıoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Muaz el-Hatip`in istifasından bir süre önce Türkiye ile aralarında bir problem olmuştu. Biz 18 Şubat 2013 tarihli açıklamamızda demiştik ki, ‘Bu anlamda Suriye`de her geçen gün artan insanlık dramının sona erdirilmesi noktasında Suriye muhalefeti lideri Muaz el-Hatip tarafından dile getirilen görüşme ve müzakere çağrılarının hükümet tarafından olumlu karşılanması gerekirdi.` Kim bu hükümet? Türkiye Cumhuriyeti hükümeti. Muaz el-Hatip diyordu ki, ‘Suriye rejiminin eli henüz kana bulaşmamış olan temsilcilerle biz bir görüşelim. Müzakere ve diyalog yoluyla bu soruna bir çözüm arayalım.` Türkiye ‘hayır biz bunu kabul etmeyiz` diyordu. Niye? Çünkü Beşar Esad`ın çok kısa bir süre içerisinde devrileceğine o kadar kendilerini inandırmışlardı ki, üç hafta sonra veya üç gün sonra ya da bilemedin bir ay sonra devrilecek olan Beşar Esad ile ne diye görüşeceksiniz?”
Bir an önce Suriye`deki mazlumların akan kanının durması için adımlar atılması gerektiğini belirten Yapıcıoğlu, “O gün Muaz el-Hatip`in eli kana bulaşmamış olan rejim temsilcileriyle görüşelim teklifini şiddetle red eden, buna karşı çıkanlar! 6 yıldır oradaki mazlumların tepesine bomba yağdıran Ruslarla görüşmek için Moskova`ya gidiyorsunuz. Gidin Moskova`ya da gidin, Şam`a da gidin, Tahran`a gidin, Cenevre`ye de gidin. Nereye gidiyorsanız gidin ama Allah için bir an önce şu mazlumların katledilmesinin önüne geçecek bir formül bulun, yeter! Can kayıpları on binlerle ifade edildiğinden beri söylüyoruz, milyonu geçti. Yeter. Sizin tuzunuz kuru olabilir. Siz sıcak odalarınızda, klavye başında mücahitliği bir marifet sayabilirsiniz. Orada insanlar soğuktan donacak, orada bebekler, çocuklar açlıktan ölecek. Orada yaralılar ilaçsızlıktan can verecek. Orada mağlup ettikleri grupların kadınlarına el uzatmak için bekleyen çok sayıda ahlaksız var. Onların iffetine leke gelecek. Bu yüzden Allah için şu mazlumların kanının akmasını durduracak bir formül bulun.”
“Allah`ın nimetine nankörlük etmeyin”
Tüm Müslümanlara ve İslam ümmetine çağrıda bulunan Yapıcıoğlu, “Ey ümmet-i İslam, ey Müslümanlar, şarktan, garptan, kuzeyden, güneyden, derisinin rengi, konuştuğu dil ne olursa olsun Allah-u Teâlâ`nın nimetleri sayesinde kardeşler olmuşsak, Allah`ın bu nimetine nankörlük etmeyin. Bu nimetin büyüklüğünü anlayın. O nimete sahip olanlar, o nimete sahip iken bunun yeterince kıymetini anlamamış olabilirler. Ama işte o nimet kaybolduktan sonra koca ümmetin başına neler geldiğini söyledik. Suriye`de her gün ekranlarda iç parçalayıcı, yürek yakıcı, yürek dağlayıcı manzaraları hep beraber görüyoruz.” diye konuştu.
“Ayrılığa tefrikaya düşmeyeceğiz, birlik olacağız”
Müslümanların ittihadını savunmaya devam edeceklerini dile getiren Yapıcıoğlu, “Özellikle son dönemlerde biz ittihattan her bahsettiğimizde bunun mümkün olmadığını, bunun bir hayal olduğunu söyleyenlere de şunu söylüyorum; Allah`a, yani onun vahyine sımsıkı sarılacağız ve ayrılığa düşmeyeceğiz. Tefrikaya düşmeyeceğiz, birlik olacağız. Bu mutlaka bir gün gerçekleşecektir. Birliğin hayal olduğunu düşünenler, Allah`ın emrine rağmen ümitsizliğe düşmüş olanlar bilsinler ki, inkâr edenlerden başkası Allah`ın rahmetinden ümidini kesmez. İnşallah biz bir daha onun rahmeti sayesinde, onun lütfuyla kardeşler olacağız. Bu kardeşlik kervanına ‘ben katılmayacağım, ben burada yokum` diyenler bizim zaten onlara söyleyecek bir şeyimiz yoktur. Onlar kendilerini bu kervanın bir parçası olarak görmüyor olabilirler. Biz inşallah hiçbir zaman ahretimizi dünyamıza feda etmeyeceğiz. Hele hele başkasının dünyası için hiç ama hiç heba etmeyeceğiz. Zira o en büyük ahmaklıktır.” dedi.
Program yapılan duanın ardından son bulurken, daha sonra partililer, HÜDA PAR`ın kuruluşundan bu yana çalışmalarını gösteren fotoğraf sergisini gezdiler. (M.Fatih Akgül-İLKHA)