İstanbul Beşiktaş'ta bomba yüklü araç ile bir canlı bomba tarafından düzenlenen ve 44 kişinin hayatını kaybettiği saldırıların ardından kınama mesajları gelmeye devam ederken, bazı ABD ve AB yetkililerinin saldırıdan kısa süre önce Türkiye'yi hedef alan açıklamaları yeniden gündeme geldi.

Ortadoğu'da yeni haritalar çizmek için hazırladıkları projeleri uygulamaya koyan ABD ve Avrupa ülkeleri Türkiye'yi hedef alan açıklamalar yapmaktan kaçınmıyorlar.

Türkiye'de İslami kesime yönelik 6-7 Ekim olaylarıyla başlayan PKK'nin çukur siyaseti, sokaklara taşınan çatışmalar ve bombalı saldırılarla devam eden şiddet süreci 15 Temmuz darbe girişimiyle sonuçlanmıştı. Ancak darbe girişiminin başarıya ulaşmaması üzerine bir yandan yeniden şiddet tırmandırılırken diğer yandan da Türkiye ekonomisi hedef alındı.

Diplomatik dili bir kenara bırakan emperyal güçler üstü kapalı tehditler savurmaya başladı

15 Temmuz darbe girişiminin ardından yeni bir kaos planı uygulamaya konulurken AB ve ABD'nin Türkiye'ye özellikle de Cumhurbaşkanı ve hükümete yönelik keskin tavırları da daha belirgin hal aldı. Bu süreçte diplomatik dili bir kenara bırakan emperyal güçler üstü kapalı tehditler savurmaya başladı. ABD veya AB ülkelerinin Türkiye'yi hedef alan açıklamalarının ardından hemen her defasında sansasyonel saldırılar meydana geldi. Bu saldırılar kimi zaman IŞİD, kimi zaman da PKK tarafından gerçekleştirildi. Darbe girişiminde başarısız olan FETÖ/PDY ise süreç içerisinde PKK`ye içeriden her türlü lojistik desteği sağladı.

ABD ve AB`den gelen ilk açıklamalarda terör kavramı kullanılmadı

ABD ve AB ülkelerinden bazılarının Türkiye'deki vatandaşlarını uyardığı her açıklamanın ardından büyük bir saldırı meydana geldi. Kısa süre sonra yaptıkları açıklamalarla terör olarak nitelendirdikleri bu saldırıları kınayan söz konusu ülkeler, İstanbul'daki son saldırının ardından yaptıkları ilk açıklamalarda farklı bir dil kullandı. Açıklamalarda saldırılar terör olarak nitelenmezken hükümet ve idareciler yerine de İstanbul halkı veya Türkiye halkı ifadeleri kullanılması dikkat çekti.

İstanbul saldırısı Kerry'nin açıklamasından sonra geldi

Kullanılan bu ifadeler saldırıdan önce yapılan açıklamaların ayrıntılarında görülüyor. Bir süre önce Siyonist olduğunu açıklayan ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, İstanbul saldırısından iki gün önce Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Dışişleri Bakanları Zirvesi`nde yaptığı konuşmada Türkiye'yi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı açıkça hedef aldı. Başkanlık sistemi için yapılacak anayasa değişikliğine dikkat çeken Kerry, ülkesinin başkanlık sistemiyle yönetildiğini unutarak Türkiye'nin bu sisteme geçmesiyle otoriterleşmenin artacağını ileri sürdü. “Yolsuzluk artıyor. Otoriterlik artıyor. Bazı liderlerin gücünü pekiştirmek için anayasayı değiştirme hamlelerini görüyoruz." ifadeleriyle Türkiye'yi hedef alan Kerry'nin açıklamasından iki gün sonra ise İstanbul'daki saldırının yaşanması "ABD bu saldırının neresinde" sorusunu akıllara getirdi.

İstanbul'daki saldırının, Kerry'nin başkanlık sistemi eleştirisinin ve başkanlık sistemi için yapılacak anayasa değişikliği teklifinin TBMM'ye sunulduğu gün meydana gelmesi dikkat çekerken, dikkat çekici bir diğer nokta ise Dışişleri Bakanı Mevlit Çavuşoğlu'nun el-Bab'dan sonra Menbiç'e de gireceğiz açıklamasından sonra gelmesi oldu.

"Geri adım atmayacağız"

Saldırının ardından hükümet kanadından yapılan açıklamalarda "geri adım atmayacağız" vurgusu da başkanlık sistemi ve Suriye'de çıkarılmak istenen engellere cevap olarak yorumlandı.

Eski ABD elçisi: Türkiye iç savaşa gidiyor!

Saldırıdan iki gün önce ABD'de düzenlenen bir panelde konuşan ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelman ise adeta İstanbul ve benzeri saldırıların amacını ortaya koyarak "Türkiye iç savaşa gidiyor" değerlendirmesinde bulundu. İncirlik üzerinden Türkiye'yi hedef alan Edelman, İncirlik Üssü'nün pazarlık konusu yapılmadan kendi kullanımlarına bırakılması gerektiğini savunarak "Türkiye'nin bir iç savaşın eşiğine doğru ilerlediği" ifadeleriyle adeta Türkiye'yi tehdit etti.

Kerry ve Edelman'ın açıklamalarının yanı sıra ABD'nin 15 Temmuz darbesindeki tavrı, Türkiye'nin iade talebini dikkate almak yerine oyalama yolunu seçmesi, Suriye ve Irak'ta PKK ve PYD'ye verdiği açık destek, Türkiye'nin Suriye politikasını hedef alan açıklamalar ve son dönemde PKK'lilerden ele geçirilen silahların ABD menşeli olması da bu saldırılarda ABD'nin rolünü ortaya koyuyor.

ABD'li elçi ve diplomatların Doğu ve Güneydoğu'ya gerçekleştirdikleri her ziyaretin ardından PKK marifetiyle yaşanan terörist saldırılar dikkate alındığında Kerry ve Edelman'ın açıklamalarının İstanbul'daki patlamalarla ilişkisi daha iyi anlaşılıyor.

AB, PKK kartını Türkiye'yi sıkıştırmak için kullanıyor

ABD, PYD/YPG adı altında PKK'ye her türlü yardımını sürdürürken, AB de bu destekten geri durmuyor. Desteğini bir adım ileri götüren AB'li parlamenterler, PKK'ye alan açılması için Türkiye'den terörle mücadele yasasında yumuşatma isterken Avrupa Parlamentosu da PKK'yi terör listesinden çıkarmayı gündemine aldı.

PKK ve uzantılarına yapılan her operasyonun ardından Türkiye'yi sert sözlerle hedef alan AB ülkeleri, bununla da yetinmeyerek HDP'li isimlerin PKK kapsamında tutuklanmalarının ardından Türkiye ile müzakerelerin durdurulmasını istedi. PKK ve FETÖ'ye karşı gerçekleştirilen operasyonlara tepki gösteren bazı AB ülkeleri ise Türkiye'ye silah ambargosu uygulamaya başladı.

Son dönemde PKK'nin Avrupa ülkelerindeki faaliyetleri için alan açan ve bazı ülkeler de ise mahkeme kararlarıyla bu desteklerini açığa vuran AB ülkeleri, Türkiye'deki patlamaların ardından yaptıkları açıklamalarda yarım ağızla kınama yaparlarken Türkiye'yi üstü kapalı tehdit etmekten de geri durmuyorlar.

Avrupa artık kuklacı olduğunu inkâr etmiyor

15 Temmuz darbe girişimini açıkça kınamak yerine adeta darbenin olmamasına üzülen AB ülkeleri bir taraftan PKK'nin yanı sıra FETÖ'ye de kucak açarak kuklacı olduklarını izhar ediyor diğer taraftan da bunu şantaj aracı olarak kullanıp hükümeti baskı altına almaya çalışıyorlar.

Çizilecek yeni haritalar için her yola başvurmaktan geri durmayan ABD ve AB ülkeleri, İslam coğrafyasında kaosu yaygınlaştırmak için çalışmalarını sürdürüyorlar. Bu kapsamda Son 24 saat'te İslam ülkelerinde yaşanan saldırılarda 250'den fazla kişi hayatını kaybetti. İstanbul'daki saldırılarda 44 kişi hayatını kaybederken, Kahire'de 25, Mogadişu'da 29, Halep'te 27 ve Nijerya'da 160 kişi katledildi.

Başta İslam coğrafyası olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde kuklaları eliyle milyonlarca insanın hayatına kıyan, milyonlarca insanın da yerinden yurdundan olmasına neden olan kuklacılar, artık kendilerini gizlemiyorlar. Son süreçte kuklacılar, kuklalarıyla beraber aynı sahnede boy gösteriyor.  (Mustafa Kaynak - İLKHA)