SURELERİ TANIYALIM
MÜ`MİN SURESİ:
Mü`min suresi 85 ayetten oluşuyor. Bu sure Mushafta 40. Sıradadır. Surenin adı, içinde mü`min bir kimseden bahsedilen 28. ayetten alınmıştır.
Nüzul zamanı: İbn Abbas ve Cabir b. Ziyad`a göre, bu sure Zümer Suresi`nden hemen sonra nazil olmuştur. Bu surenin Kur`an`daki tertibi, nüzul sırasıyla mutabakat halindedir.
Tarihsel arka plan: Bu surenin ihtiva ettiği konulardan, surenin nazil olduğu zamanda, Müslümanların ne gibi zorluklarla karşı karşıya bulundukları ve o dönemin şartları oldukça açık bir şekilde anlaşılıyor. Müşrikler Mekke`de, Rasûlullah`ın (s.a) davetine iki tür yöntemle karşı koyuyorlardı. Birincisi, çeşitli tartışma ortamları açmak ve yalan, iftira yoluyla Rasûlullah`ı (s.a) ve Müslümanları yıpratmak. Böylece hâlâ İslâm›ı kabul etmemiş olan kimselerin kafalarında istifhamlar oluşturarak, onları tereddüde düşürmek istiyorlardı. İkincisi Hz. Peygamber›in (s.a) öldürülmesini sağlamak için şiddetli bir muhalefet havası estirerek planlar yapıyorlardı. Böylece o öldürülse bile, hiç kimse aldırmayacaktı. Hatta bir defasında Hz. peygamber›i (s.a) öldürme denemesine dahi kalkıştılar. Buhari, Abdullah bin Ömer bin As›tan şöyle bir rivayet nakleder: «Bir gün Rasûlullah (s.a) Harem-i Şerif`te namaz kılmakta idi. Aniden Ukbe bin Ebi Muayt, Rasûlullah`ın (s.a) boynuna bir bez parçası sardı ve sıkmak sureti ile onu öldürmeye kalkıştı. Tam o sırada Hz. Ebubekir (r.a) yetişerek, Ukbe`yi itti ve Rasûlullah`ı (s.a) onun elinden kurtardı.”
Hz. Abdullah, Hz. Ebubekir`in (r.a) Ukbe ile mücadele ederken “Siz sadece “Benim Rabbim Allah`tır.” dediği için mi bir kimseyi öldürüyorsunuz?” dediğini söyler. Aynı hadisi farklı bir şekilde İbn Hişam ve ayrıca Neseî ve İbn Ebi Hatim de nakletmişlerdir.
Konu: Surenin başında bu iki husus açıkça anlatıldıktan sonra, aynı konular çerçevesi içinde, gayet etkili ve ders verici yorumlar yapılmıştır. Kafirlerin, Hz. Peygamber`i (s.a.) öldürme planları hakkında Firavun`un kıssası zikredilerek şu üç gruba da ayrı ayrı dersler verilmiştir.
1) Kafirlere, “Sizler Firavun`un Hz. Musa`ya (a.s) yapmak istediği aynı şeyleri Hz. Muhammed`e de yapmak istiyorsunuz” denmektedir. Sizler kendi akibetinizin, Firavun`un akibeti gibi olmasını mı istiyorsunuz?”
2) Hz. Peygamber (s.a) ve ashabına Allah, “Bu zalim ve kâfirler ne kadar kuvvetli ve size karşı ne kadar üstün görünüyorlarsa da, yaymaya çalıştığınız dinin sahibi olan Allah`ın herkesten kuvvetli ve her şeye kadir olduğuna yürekten inanmalısınız.» diye buyurmaktadır. Binaenaleyh, bunların tehdit ve zulümlerine karşı Allah›a sığının ve hiç korkmadan İslâm dinini yaymak için çalışmaya devam edin. Zafer gelinceye değin, üzerinize adeta bir tufan gibi arka arkaya gelen her türlü zulüm ve eleştiriye, sabırla karşı koymalısınız.
3) Bu iki grubun dışında, Rasûlullah`ın (s.a) davetinin hak olduğunu anlayan ve Kureyş kâfirlerinin Hz. Peygamber`e (s.a.) haksız yere ve açıkça zulmettiğini gören üçüncü bir grup daha vardır. Fakat bu kimseler buna rağmen Hak-Batıl arasında devam eden savaşa seyirci kalıyorlar. Bu yüzden Allah, “Yazıklar olsun! Hakka tecavüz edilirken sizler hâlâ seyretmektesiniz” diye buyurdu. Böyle bir durumda vicdanı tamamen kararmamış olan kimseler her türlü bahaneyi bir kenara iterek, Hakkı savunmalıdırlar. Tıpkı Firavun`un Hz. Musa`yı (a.s) öldürmek istediğinde, o ana kadar imanını gizleyen bir mü`minin “Ben işimi Allah`a bırakıyorum” diyerek, Hakkı müdafaa için ortaya çıkışı gibi.
Kâfirlerin, Mekke`de süren, Hakkı yenilgiye uğratma mücadelesine karşılık, Allah Teâlâ, tevhid ve ahiret düşüncesi ile ilgili delilleri serdetmiştir. Zaten kâfirler ile Hz. Peygamber (s.a) arasındaki ihtilafın merkez noktası burasıydı. Bu delillerle, kafirlerin Hz. Peygamber`e (s.a) karşı ortaya koydukları tavrın ilmî ve mantıkî hiçbir delile dayanmadığı isbat edilmiştir. Ayrıca Allah, Kureyş`in ileri gelenlerinin asıl itirazlarının Hz. Peygamber`in (s.a) mesajına olmayıp, bunun bir bahane olarak öne sürüldüğünü belirtmiştir.
Bu surede aynı konular işlenerek, kâfirlere tekrar tekrar “Şayet bu mücadeleden vazgeçmezseniz, akıbetiniz sizden önceki toplumlar gibi olacak ve ahirette de onlardan daha beter cezalara uğrayacaksınız. İşte o vakit pişman olursunuz ama pişmanlığınızın sizlere bir yararı dokunmaz” denilmiştir.