HABER MERKEZİ - ABD`nin yeni Başkanı Trump`ın Ortadoğu`da nasıl bir politika izleyeceği hem bölge ülkelerini hem de Türkiye`yi yakından ilgilendiriyor.

ABD`nin yeni Başkanı Trump`ın Ortadoğu`da nasıl bir politika izleyeceği hem bölge ülkelerini hem de Türkiye`yi yakından ilgilendiriyor. Obama yönetimi döneminde uygulanan geriden idare politikasıyla bölgede mezhepsel ve etnik fay hatlarının kırılmasını teşvik eden vekâlet savaşlarına göz yumulunca Libya, Suriye, Irak ve hatta Lübnan gibi ülkelerde merkezi hükümetler çöktü. Sonuç, bölgede istikrarsızlık ve bu istikrarsız ortamın beslediği terör ve iç çatışmalardı.

ABD`nin seçilen başkanı Trump`ın Obama`dan devraldığı miras da bu oldu, yani enkaz haline gelen bir Ortadoğu. Türkiye için ise cevabı aranan en önemli soru şu: Obama sonrası enkaz haline gelen bu Ortadoğu`da Trump, Obama dönemi politikalarına başka bir söylem ile devam mı edecek yoksa yeni bir düzen oluşturmayı mı seçecek? Eğer Trump ve ekibi Ortadoğu`da yeni bir düzen oluşturma seçeneğine ağırlık verirse o zaman bu düzeni hangi bölge güçleriyle beraber oluşturacağı da elbette Ankara`yı doğrudan ilgilendirecek bir karar olacak.

TRUMP`IN ORTADOĞU`DA SEÇENEKLERİ

Trump ve ekibi geleneksel müttefikleri olarak bir zamanların statüko eksenine yani Türkiye, İsrail, Mısır ve Suudi Arabistan`a öncelik vermeyi ve bu hattı desteklemeyi seçebilirler. Elbette statükonun manası Ortadoğu`da çok değişti ve Ankara-Kahire-Tel-Aviv ve Riyad`ın her konuda anlaşabileceklerini söylediğimiz günler geçmişte kaldı.

Trump ve ekibini bekleyen ikinci seçenek bizi biraz daha karmaşık hesaplar üzerine düşünmeye itiyor. Trump`ın DEAŞ`ı önceleyen politikasının Türkiye için sorun yaratan kısmı da bu seçeneğin rasyonalizasyonunda gizli. Trump yaptığı pek çok konuşmada, Suriye`de DEAŞ`la mücadelede varlık gösteren ve özellikle Fırat Kalkanı altında etkinliği daha da artan ÖSO unsurlarının kim olduğunu bilmediğini söyleyip durdu. Bu bakış açısı 'Suriye`de rejimin karşısında olan herkes teröristtir' diyen Rus bakış açısıyla örtüşüyor. Dolayısıyla Trump`ın ekibi askeri olarak zayıf ve parçalı olarak algıladıkları ÖSO yerine Rusya ve Rejimi desteklemeyi seçebilir ki, bu Halep`in Rejime verilmesi demektir. Bu doğrultuda yapılacak bir tercih ÖSO`nun sıkışması anlamına gelecek, maddi ve manevi açıdan sıkışan ÖSO`yu kontrol altında tutmak Türkiye açısından zor olacaktır.

TÜRKİYE`Yİ BEKLEYEN SENARYOLAR

Bu iki husus konusunda Türkiye`nin tavrı açık: PYD/YPG de DEAŞ`ın varlığı da kabul edilemez, yani Ankara terörizmle mücadeleyi teröristleri kullanarak yapacak her türlü plana karşı çıkacaktır. Bu nedenle de ABD`nin yeni yönetim ekibinin kafası PYD konusunda netleşmedikçe Türkiye-Rusya diyaloğu ve bu diyaloğun çerçevesinde ortaya çıkan sınırlar önemli olacaktır.

ABD`yi yönetecek ekibin, güçlenecek Rusya`dan rahatsız olabileceği bir anın gelebileceğini, dolayısıyla PYD seçeneğinin kullanılabilir bir seçenek olmaktan bir günde çıkmasının çok mümkün görünmediğini dillendiren uzmanlar var. Haklılar, dış politika dönüşümler kadar devamlılığı da barındırır çünkü hiçbir aktör stratejik yatırımlarını bir günde rafa kaldırıp stratejik hataların maliyetini hanesine işlemek istemez.

Trump`ın ve ekibinin düşüneceği çok konu, senaryoya bağlı olarak gidilebilecek pek çok yol var ancak sempati-rasyonalite dengesinde Ankara ile de ilişkileri bir nebze düzeltme umuduyla yola çıkacak ekibin farklı saldırılar karşısında direnmiş Türkiye`ye bir şeyler vermesi gerektiği söyleniyor. Verilecek şey, elbette FETÖ`nün lider kadrosu da olabilir ki bu hususun Ankara açısından PKK kadar önemli olduğu bilinmekte. Ancak ABD iç hukukunun işleyişi nedeniyle kısa sürede ve sadece yönetimin inisiyatifi ile adım atılması güç olabileceğinden belki de parmaklar Suriye`de iyi senaryoya doğru kayar.