HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş`ın çağrısıyla sokağa çıkan PKK/HDP yandaşları tarafından 6-8 Ekim 2014 tarihli olaylarda katledilen Yasin Börü, Hüseyin Dakak, Riyad Güneş ve Hasan Gökgöz`ün katil zanlılarının yargılandığı davanın 10`uncu duruşması sona erdi.

Ankara 2`nci Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ve 21`i tutuklu 41 sanığın yargılandığı davanın 28 Aralık Çarşamba gününe ertelendi.

Duruşmanın ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulunan dava avukatları Hasan Bozdaş ile Gülden Sönmez, davanın sonuna doğru gelindiğini belirttiler.

Davanın insanlık davası olduğunu ifade eden avukatlar, katliamı gerçekleştirenler, azmettiriciler ve bütün olan biteni seyredenlerin Kürt halkına hesap vermek zorunda olduğunu söylediler.

10`uncu duruşmayı geride bıraktıklarını ifade eden dava avukatlarından Hasan Bozdaş, davanın 28 Aralık Çarşamba gününe aktarıldığını belirtti.

Bozdaş, "Bu davanın artık sonuna yaklaşıyoruz. Birkaç duruşma içerisinde savcının mütalaa vermesini ve nihayetinde bizim de esas hakkındaki beyanlarımızı sunmamızın ardından karar verilmesini bekliyoruz. Dosyada eksiklik olarak birçok husus giderildi. Özellikle DNA raporları, HTS dediğimiz telefon sinyal analizleri, tanık ifadelerinin büyük bir çoğunluğu bitti. Şu anda dosya kapsamında 21 sanık tutuklu, 3 sanık firari durumda ve 17 kişi de tutuksuz olarak yargılanmaktadır. Bugünkü davada esas olarak bir gelişme olmadı. Bizim bazı beyanlarımız oldu. Öncelikle Diyarbakır'da devam eden maktullerin çalınan cep telefonları, cüzdanları ve saatleri üzerinden devam eden bir takım hırsızlık dosyaları var. Biz daha önce mahkemeye ‘Diyarbakır'da devam eden bu hırsızlık olaylarının muhtemel bugün burada yargılanan katil zanlıları ile ilgisi olabilir. Bunları çalan kişilerin olaylara katılmış olma ihtimali çok yüksek.` diye beyanda bulunmuştuk. 6 Haziran tarihli duruşmada mahkemenin bu kişiler hakkında suç duyurusunda bulunmasını veya tanık olarak mahkemece dinlenmesini talep etmiştik ve mahkeme reddetmişti. Fakat bugün Diyarbakır 10`uncu Asliye Ceza Mahkemesinden gelen bir birleştirme talebi var. Bu birleştirme talebi Ahmet Dakak isimli maktulün çalınan cep telefonuna ilişkin bir hırsızlık dosyası. Oradaki mahkeme ‘Bizim dosyalarımızın failleri, konusu ve olay itibariyle aynı, dolayısıyla sizinle dosyaları birleştirmek istiyoruz` şeklinde talepte bulunmuş. Biz de müdahil vekilleri olarak birleştirmenin dosyayı geciktirebileceğini belirttik. Ama dosyamıza yenilik katacak delillerin istenmesini talep ettik." dedi.

"Selahattin Demirtaş ve diğer yöneticilerinin maddeleri içerisinde 6-8 Ekim olaylarında halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek ve bu olaylarla alakalı mesuliyet doğuran diğer suçlamalar var" diyen Bozdaş sözlerine şöyle devam etti:

"Biz Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığından bu dosyalara ilişkin soruşturma evraklarını ile dosyamıza yenilik katabilecek diğer bilgi ve belgelerin de getirilmesini talep ettik. Bununla beraber adres kontrol yükümlülüğünü ihlal eden bir suça sürüklenen çocuğun yeniden tutuklanması talebimiz vardı, yine gelen tanık beyanlarının çelişkilerini ortaya çıkardığı bir kısım sanıkların tekrardan tutuklanması talebimiz vardı. Bunların tamamını reddedildi. Birkaç duruşma içerisinde, savcı mütalaasını verecektir, biz de esas hakkındaki bayanlarımız için hazırlıklarımızı yapıyoruz. Duruşmamız 28 Aralık Çarşamba gününe ertelendi."

Dava avukatlarından Gülden Sönmez ise katliamı gerçekleştirenler, azmettiriciler ve bütün olan biteni seyredenlerin Kürt halkına hesap vermek zorunda olduğunu belirtti.

"Bütün olan biteni seyredenler Kürtlere yönelik katliamı yapmıştır"

Davadan adil bir karar çıkmasını beklediklerini dile getiren Sönmez, "Sanıklardan bazıları Kürt oldukları için bu mahkemede yargılandıklarına dair ve siyasi bir takım beyanlarla aslında yargılamanın yönünü başka bir yöne çekmeye çalıştılar. Bu katliamı gerçekleştirenler, bu emirleri verenler onları azmettirenler ve bütün olan biteni seyredenler Kürtlere yönelik katliamı yapmıştır. Onlar Kürt halkına hesap vermek zorundalar.  Vicdandan bahsediyor bazı meslektaşlarımız. Sanık vekilleri tutukluluk süresinin uzun olmasından kaynaklı vicdan azabından bahsediyorlar.  Eğer vicdandan bahsedersek önce sadece şehitlerin ailelerinin vicdanı değil bütün Kürt halkının, Laz, Çerkez, tüm Türkiye halkının kanayan yarasından bahsetmemiz lazım. Bütün Türkiye halkı Diyarbakır`da gerçekleştirilen bu vahşi katliamın hak ettiği cezayla karşı karşıya gelmesini ve vicdanların böylelikle biraz olsun rahatlamayı bekliyor. Burada tutuklu olarak bulunan sanıklar değil, tutuksuz olarak firarda olan sanıklar ve onların baş azmettiricileri hepsinin hak ettiği cezayı bulması gerekiyor ki vicdanlar biraz olsun rahat etsin.  Ondan sonra konuşalım hangi sanığın ne kadar dahli vardı bu katliamda." şeklinde konuştu.

"Bu saldırı Kürt halkının geleneğine, değerlerine yönelik saldırıydı"

Yasin Börü ve arkadaşlarının kötülük yerine iyiliği tercih ettikleri için katledildiklerini ifade eden Sönmez, "Yasin ve arkadaşlarını hepimiz kaybettik, sadece aileleri kaybetmedi. Hayırsever, cesur, iyi gençlerimizi çocuklarımızı kaybettik, kaybımız büyük. Hayırsever gençlere yapılan katliamla aslında Diyarbakır sokaklarının yüzyıllar boyu geleneğine, Kürt halkının geleneğine, değerlerine yönelik saldırıydı. Aslında insanlığımızı kaybetme ile karşı karşıya kaldık. Bu davada Kürtlerin yaşadığı bütün sokakları insanlığa karşı mücadele eden PKK terör örgütünün yaptıklarının görüyoruz. Yapılan katliam bu sokaklarda, bu ülkede ne yapılmaya çalışıldığını gösteriyor, Ortadoğu'da ne yapılmaya çalışıldığını gösteriyor. Onlar Müslüman oldukları için katledildiler, onlar şiddet yerine iyiliği, kötülük yerine yardımlaşmayı tercih ettikleri için katledildiler. O yüzden bu dava bütün insanlığın davasıdır, sadece Türkiye'nin değil. Ben Avrupa'nın insan hakları savunucularına seslenmek istiyorum; Kürt meselesine duyarlılığı defalarca birçok kanallarla dile getiriyorsunuz. Diyarbakır'ın sokaklarında 7 Ekim günü Kürt çocukları katledildiğini gözlemleyin, adalet arayın." diye konuştu. (M. Hüseyin Temel/Emrah Deniz –İLKHA)