Gazete ve dergi yazıları genellikle iki-üç cümlelik yazı bölümleriyle kaleme alınıyor. Bu üç cümlelik bölümlere tek başına paragraf demek mümkün değildir. Bu metinler, ne bir bütünlük ifade ediyor ne de kendisinden önceki ve sonraki bölümlerden bağımsızdır.

Yazarlar, okuyucuların dikkat yoğunluğunun uzun metinlere yetmediğini düşünüyor. Ancak ÖSYM, bunu bir sorun olarak görüyor olacak ki uzun sorular sormaya devam ediyor.

Kimi sayısal soruları bile son zamanlarda bir paragraf boyutuna ulaştı.

Bu sorunlar karşısında, insanın belirgin iki tutumu vardır: 1.Şikayet etmek 2.Çözüm aramak şikayet edenin tutumunun altında korku, çaresizlik ve yeteneksizlik vardır.

Çözüm arayan ise cesaret ve yeteneğine güvenir. Güven, onu umuda ulaştırır. Umut, çözüm arayışı getirir.
Kalınca bir kitabı, günlerce masasında tutup “Ben, bunu nasıl okuyacağım?” deyip duran biri, bu sözün tekrarı kadar cümle okusa kitabı yarılar.

Uzun sorulara bakıp durmak anlamsızdır. Neticede önümüzdeki metin cümlelerden, cümleler de kelimelerden oluşuyor. Uzun veya kısa olması, çok şey değiştirmez üç cümleyi anlayan, altı cümleyi de anlar.

Soru karşısında şaşkınlığa kapılmaktansa soruyu hemen çözmeye başlamak gerekir.

Özellikle sözel alanda, bildiğinizin aksine uzun soru, kısa sorudan kolaydır.

Düşüncesini uzunca yazan, çok konuşan adam kişi gibidir. Çok konuşan kişinin düşüncelerini anlamak, karakterini tanımak, hayatını bilmek kolaydır. Yeter ki onu dinlemeye katlanın. O, sırlarını bir bir önünüze dökecek. Oysa az konuşan bir kişiyi tanımak için onunla uzun süre bir arada bulunmak ve ona sırlarını ele verecek ustaca sorular sormak zorundasınız. O, her şeyi sadece bir kez söylediği için, kısa bir dalgınlık, onun bazı ayrıntılarını kaçırmanıza yol açar. Yine o, düşüncelerini özlü ifade ettiğinden, onun söyledikleri üzerinde düşünmek ve yorum yapmak zorundasınız. Yorumsa yanıltıcıdır.

Ünlü bir yazarın “Eskiden zamanım yoktu, uzun yazıyordum, şimdi zamanım çok, kısa ve özlü yazıyorum” sözü bir gerçeği vurguluyor.

Uzun sorudan, daha doğrusu, uzun metinden korkmayın.

Kısa metinleri ise kolay anlaşılır sanmayın.

Uzun metinlerin sizden istediği tek şey onları sabırla okumanızdır. Cevap kendiliğinden gelir.
Metinlerden sıkılmamanın iki yolu vardır:

1.    Metin öncesi yol

2.    Metnin okuması sırasındaki yol

Bu iki yol, birbirini tamamlıyor.

Metin öncesi yol, yeteri kadar ve anlayarak kitap okumaktır. Kitap okumayı üniversiteye hazırlığın bir bölümü olarak görün. Bu tür tamamlayıcı hazırlıklar, kesinlikle asli hazırlıktan önemsiz değildir.

Metnin okunması sırasındaki yol ise metni, bir soru metni olarak değil; bir kitabın bir bölümü, bir gazete yazısı, bulmaca meraklısı için bir bulmaca olarak düşünün. Metinde anlatılanları merak edin, samimiyetle öğrenmeye çalışın ve onun sırrını çözmekten zevk alın, emin olun, hiçbir soru metni sizin avcılığınızdan kurtulamaz, sizi mahcup etmez, elinizi boş çevirmez.
Allah (cc), yardımcınız olsun...

Abdulkadir Turan / Doğruhaber