Hüseyin Kaya / Doğruhaber
Bazen medya organlarının cehaletinden masa başı haberlerinden şikayet ettiğimizde bazıları “Eskiden böyle şeyler vardı,
ama şimdikilere haksızlık etmeyelim” şeklinde karşılık veriyorlar.
Artık internetin her yerde kullanıldığından yola çıkarak haberin ayrıntılarındaki doğrulara ulaşmanın zor olmadığını söylüyorlar.
Aslında haklılık payları da yok değil.
Bir konuyu mu araştırıyorsun, hemen internete giriyorsun ve konu ile ilgili detaylı bilgilere ulaşabiliyorsun.
Tabii bazen bir yalan haber internet hızında her “Taraf”ı kirletebiliyor, ama en azından ona karşı hamlelere de başvurma imkânın var. Haberin yalan kısmını imkânların ölçüsünde doğrultursun.
Kimi yalan yanlış haberleri ise doğrultmaya imkân yoktur. Çünkü haberin neresinden tutarsan elinde kalıyor.
Önce size ibretli bir kıssa anlatayım:
Hani kendini dini konularda alim diye düşünen biri, bir gün ahaliye Kurban bayramının hikayesini anlatıyormuş:
"Hz. Musa`nın çocuğu olmuyormuş. Allah`a dua etmiş; Allah`ım bana bir evlat verirsen senin için kurban edeceğim demiş. Allah da ona bir kız evlat vermiş, adını Ayşe koymuş, sonra kızı kurban etmek için Tur dağına götürmüş, ve o arada Azrail (a.s.) gelip bir keçi getirmiş ve bunu kesip kurban et demiş..."
Sonra da oradaki Hocaya dönüp kibarlıktan sormuş,
"Hocam, demiş. Var mı bir yanlışım ?! Varsa sen düzelt!"
Hoca da şöyle söylemiş:
“Yahu, neresini düzelteyim? Musa değil, İbrahim, Tur değil Mina, kurban edilecek çocuk kız değil erkek. Adı Ayşe değil İsmail. Gelen Azrail değil, Cebrail! Gökten inen keçi değil koç!”
İşte bazen aynen böyle “Neresini düzelteyim?” dediğimiz haberlerle karşılaşıyoruz.
Size bir örnek vereceğim:
Hizbullah Cemaati, manifesto yayınladıktan sonra bir gazetenin internet sitesinde garip bir Hizbullah analizi yayınlandı.
Belliydi ki haberi hazırlayanlar zahmet edip manifestoyu bile okumamışlardı.
Çünkü kuruluşundan itibaren değerlendirmeye aldıkları, çatışma sürecini anlattıkları kişilerin Hizbullah’la pek alakası yoktu.
İsimler ve olaylar çok sayıda yanlışlar içeriyordu.
Her şey birbirine öylesine karıştırılmıştı ki, ayıklayabilmek ve doğrultmak çok zordu.
Yazının final bölümü ise tam bir fecaat…
Şu cümleye bakar mısınız Allah aşkına!
“2011 Yılı başında; yaşanan tutukluluk süresini 10 yılla sınırlandıran yasa değişikliği ile tahliye olan sanıkların (Mehmet Bahattin Temel, Fikret Gültekin, Sait Şahin, Mehmet Şefik Temel, Hacı İnan , Edip Gümüş, Mehmet Eşin, Sinan Yakut, Fuat Balca ve diğerleri) salınmaları gerçekleşti.”
Doğru isimleri bulmak o kadar zor değil ki!
Bu yapılan kasıtlı bir saptırma mı, hedef gösterme mi, büyük bir cehalet mi, ben karar veremedim.
Eğer bu bilgi bir istihbarat biriminden verilmişse, birileri kamuoyunun bir kısmıyla ciddi bir şekilde kafa buluyor demektir.
Ve şimdi maalesef konuyu öğrenmek için internete girenlerin karşısına böyle saçma sapan bilgiler de çıkacaktır.
Bu da insanın aklına başka projeleri getirmektedir.
Birileri bilgi kirliliği oluşturarak insanların doğru bilgilere ulaşmasını engellemeye mi çalışmaktadır?
Unutmamak lazım, şeytan boş durmuyor.