FADIL ŞANİ / DOĞRUHABER
Hicret bir yeri terk edip başka bir yere gitmektir. İslami ıstılahta ise hicret, İslami tebliğin artık mümkün olmadığı, işkence ve eziyetlerin arttığı bir yerden; İslami tebliğin daha kolay yapılacağı, işkence ve eziyetlerin olmayacağı başka bir yere göç etmektir.
Hicret, kaçmak ve dolayısıyla kaybetmek değil; kazanabilmenin fıtri, sünnetullah olan mertebelerini kat etmenin adıdır.
Hicret, şu temsilde olduğu gibidir: Çiftçi adam zamanı gelince yere tohumunu atar. Toprağın altına gömülen tohum bir müddet sonra küflenir, çürür. Küflenip çürüyen tohum hayatiyetini devam ettirebilmek için üzerindeki sertleşmiş zorlu yer tabakasını yarar, yeşerir ve yeryüzüne yeni bir hayata çıkar…
İslami tebliğin davetçileri de aynen toprağa atılan tohuma benzer. Çektikleri işkence ve eziyetler ise tohumun küflenmesi ve çürümesi gibidir. Toprağa atılan tohum nasıl ki hayatiyetini devam ettirebilmek için üzerindeki sertleşmiş yer tabakasını yarıp, yeryüzüne yeşerip çıkmak zorundadır. İslami tebliğin davetçileri de davetin artık yapılamadığı, işkence ve eziyetlerden dolayı direnme ve tahammül gücünün kalmadığı; en önemlisi imandan ve davetten vazgeçme tehlikesinin olduğu an, başka bir yere hicret edip yeşermeleri gerekir.
Kişisel ve toplumsal bütün baskılara rağmen, hayatiyetini devam ettirebilmek için üzerindeki baskı tabakası ne kadar sert olursa olsun yarıp yeni bir dünyaya çıkmaları gerekir. Üzerindeki yer tabakasını yarıp yeryüzüne yeşeren tohum nasıl ki bundan sonra daha bir yeşerecek, boy atacak, filizlenecek ve en sonunda gereken meyvesini verecektir. Aynen bunun gibi İslami tebliğin davetçileri de hicret ile rahat bir nefes alacak, yeni dünyalarında önceki işlerine (İslami davet) devam edecek ve sonunda gereken meyvelerini onlarda vereceklerdir; ancak çiftçinin toprağın altına gömdüğü tohum nasıl ki zamanı geldikten sonra zaman kaybetmeden üzerindeki sertleşmiş yer tabakasını yarıp yeryüzüne çıkmak zorundaysa; çıkmadığı takdirde küflenip, çürüyüp yok olacaksa; İslami tebliğin davetçileri de hicret etmenin şartları olgunlaştıktan sonra zaman kaybetmeden hicret etmelidirler. Hicret etmenin tüm şartları oluştuğu halde İslami tebliğ davetçisinin hicret etmemesi davet yolunda pasifleşmesine ya da istemediği halde dökülmesine sebebiyet verecektir.
Evet, hicret kaçmak değil, İslami tebliğ davetçisinin kendine yeni İslami tebliğ daveti yapabileceği sahalar açmaya çalışması ameliyesidir. Gideceği yeni yerde olmasa oradan da başka yere gider ve bu hicretler İslami tebliğ ‘daveti uğrunda gerekirse ölüme kadar devam eder. Allah`ın arzı geniştir ve hicret etmek ise, bunun değer ve anlamını bilenler ve gerektiğinde zamanında yapanlar için bir ibadettir. Allah için evinden iyalinden dost ve akrabalarından belki de en önemlisi ve vaz geçilmesi en zor olanı vatanından, yıllarca yaşadığı; suyunu içtiği havasını soluduğu memleketinden ayrılması elbette ki kolay değil ve elbette ki, karşılıksız olmayacaktır. Allah-u Teâlâ Kur`an-ı Kerim kitabında Allah için hicret edenleri övmüştür.
Hicret, aslında zulümden kaçış değil zulme karşı direnmenin başka bir adıdır. Sindirilmek istenmeye karşı mevzi değiştirmenin başka bir boyutudur.
Evet, hicret yaşıyorken ölmeğe karşı direnmenin, yaşama yeni bir kapı açmanın ve izzetle Allah için yaşamanın ta kendisidir.