İSTANBUL (AA) - Amerikan seçimlerinden bir hafta önce İstanbul'da düzenlenen zirve, Afrika ve Türk iş çevrelerini bir araya getirmişti. Bu zirve, Türkiye`nin kıtaya olan ilgisini yeni aşamaya taşıyacak bir dönemin de başlangıcını müjdeliyordu. Birinci Türkiye - Afrika Ekonomi ve İş Zirvesi, 2014 yılında Ekvator Ginesi'nin Malabo kentinde gerçekleştirilen Afrika - Türkiye Zirvesi'nin bir devamı niteliğindeydi. Türkiye'nin Afrika'ya yönelik yeni stratejisinin temelleri orada atılmıştı. İstanbul`daki zirve bunun gereklerini yerine getirmek içindi. Malabo Zirvesinden iki önemli uygulama planı çıkmıştı. Bunlardan birincisi, "Afrika-Türkiye Ortaklığı için Ortak Uygulama Planı 2015 - 2018" çerçevesinde bir yol haritası çiziyordu. İkincisi ise "Afrika - Türkiye Ortaklığı Öncelikli Projeler Matrisi 2015 - 2018", önemli işbirliği alanlarını belirliyordu. Bu bağlamda Malabo Zirvesi, ekonomik ve diplomatik ilişkilerin belli stratejik projeler etrafında şekillenmesi gerektiğini vurgulamaktaydı. En azından sonuç bildirgesi böyle bir yorumu destekliyordu.

KITAYLA İLİŞKİLERDE YENİ SAYFA

Bu durum genel geçer bir Afrika Açılımı senaryosundan ötede, daha tumturaklı, daha detaylı iktisadi, siyasi ve kültürel stratejilerin öncelikli projelerini oluşturmayı gerektiriyordu. Öncelikli projelerden kastedilen ise ziraat, endüstriyel tarım, kırsal kalkınma, sivil savunma, su kaynakları yönetimi, mikro/küçük-ölçekli işletmelerin güvenlik, sağlık ve ulaşım gibi alanlardaki projelerdi. İstanbul'da 2016 Kasım başında gerçekleşen Birinci Ekonomi ve İş Zirvesi bu bağlamda önemli bir merhaleyi simgeliyordu. Türkiye'nin 'Afrika Açılım Stratejisi' artık başarıyla tamamlanmış ve kıtayla ilişkilerde yeni bir sayfa açılmıştı.

TRUMP DÖNEMİNDE ABD'NİN AFRİKA POLİTİKASI

Zirvenin zamanlaması birçok yönden doğruydu. Özellikle sonuçları bağlamında Amerikan seçimlerine denk gelmesi, zirvenin en uygun zamanda gerçekleştirildiğinin ispatı. Amerikan seçimlerinden Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump`ın galip çıkması, Türkiye - Afrika ilişkileri üzerinde de kaçınılmaz etkiler yaratacak. Peki, neden? Donald Trump'ın seçim kampanyasının kurgulandığı "Amerika'yı Yeniden Büyük Yapacağız" sloganı, yurtiçi ekonomik öncelikleri tekrar ön plana taşıyan milliyetçi bir söylemi destekliyordu. Seçim kampanyası süresince Trump, Amerika'nın küresel rolünü tanımlayan mevcut ekonomik politikaları tersine çevireceğini vurguladı. Verilen mesaj, yeni yönetimin daha az küreselci, daha az dayanışmacı, daha az yardımsever, daha az dış ticaretçi ve göçmenlere destek vermeyen bir yönetim olacağı mesajıydı. Bunun, Afrika kıtası için olumlu niyetler beslemediği şimdiden çok açık. Afrika`daki birçok ülke, acil müdahale gerektiren sorunlarla başa çıkabilmek için Amerikan yardımına muhtaç. Sağlıktan güvenliğe, Amerikan yardımlarının kesilmesi, bu ülkeleri önümüzdeki yıllarda kaçınılmaz olarak olumsuz etkileyecek.

"TÜRKİYE'NİN AFRİKA'YA YÖNELİK AÇILIM POLİTİKASI ARTIK BAŞARIYLA TAMAMLANDI"

Bu ifade, yukarıda bahsedilen Ekvator Ginesi'nin başkenti Malabo'da 2014'de gerçekleştirilen İkinci Türkiye - Afrika Zirvesi'ne katılan Türk Dışişleri Bakanlığı yetkilileri tarafından dile getirilmişti. İlişkilerin gelecekte nasıl bir rota takip edeceği bu zirvede ele alınmıştı. Orada 'Afrika'da sürdürülebilir bir kalkınmanın ve entegrasyonun güçlendirilmesi için yeni bir ortaklık modeli' oluşturulmasına karar verilmişti. Zirve boyunca yapılan konuşmaların kapsamı ve genel havası, Türkiye'nin zirve bağlamında Afrika'da ortağı olan ülkelerle sürdürdüğü diplomasinin, Türkiye'de "Afrika Yılı" ilan edilen 2005'ten bu yana kaydettiği hızlı ilerlemeyi yansıtıyordu. Ekonomik, diplomatik ve siyasi ilişkiler engebeli yoldan geçti ama aynı süre zarfında bu ilişkiler belli bir kaliteye ve niceliğe ulaştı.

ÜNİVERSİTELER HAREKETE GEÇİRİLMELİ

Eximbank'ın kıtaya yönelik verdiği kredilerin limitleri arttırılmalı. Özel sektör - kamu ortaklıkları teşvik edilmeli. Türkiye, hedef ülkeleri ve stratejik sektörleri seçerken dikkatli davranmalı ve sektörel büyümelerin muhtemel olumsuz etkilerini hesap etmeli. Büyük Türk şirketlerinin kıtaya girmesinin yolu açılarak orta ve küçük ölçekli firmaların işini kolaylaştıracak ölçek ekonomilerinin oluşturulması teşvik edilmeli. Bunların ne getirip götüreceği bilimsel yöntemlerle yapılacak ampirik araştırmalarla desteklenmeli. Bu anlamda üniversiteler proje bazlı harekete geçirilmeli ve iş dünyası ve politika yapıcılara destek verecek çalışmaları hızlandırmalı. Bütün bunlara ek olarak, bu problemlerin önüne geçilmesi için gereken stratejik düşünce, Türkiye'de eninde sonunda birtakım kurumsal düzenlemelerin yapılmasıyla karşı karşıya kalacak. Maliyetine rağmen, uzman okullar, tropik hastalıklarla uğraşan uzman hastaneler, uzman bankalar ve uzman sigorta ve şirketlerin oluşturulması bir gereklilik olarak Türkiye`nin önüne çıkacak. Ancak bu sıralananlar Afrika - Türkiye ilişkilerinin bir sonraki aşamasına damga vuracak gereklilikler olacak. Şimdi mesele içinde bulunduğumuz bu yeni dönemin gereklerini başarıyla yerine getirmek.

PROF. DR. SEDAT AYBAR