Özellikle Vatikan’da, ona bağlı Katolik kiliselerde rahip ve papazların erkek ve kız çocuklarına yönelik pedofilik yaklaşımları, cinsel istismarlar ve son günlerde Amerika’da patlak veren Pizza Gate olayıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan uzmanlar, çocuk istismarının dünyada bir sektör haline geldiğini belirterek uyarılarda bulunuyor.
Son zamanlarda gündemden düşmeyen ancak halk tarafından ne olduğu tam olarak bilinmeyen pedofili (sübyancılık) hakkında İLKHA’ya konuşan Uzman Psikolog Oya Karaali Aktaş önemli açıklamalarda bulundu.
Pedofilinin ne olduğu, bu sapkınların çocukları tuzağa düşürme yöntemleri, bunların tanınması, ailelerin dikkat etmesi gereken konular hakkında önemli açıklamalarda bulunan Bursa Çocuk İstismarını Önleme ve Rehabilitasyon Derneği (BUCİ DER) Başkanı Uzman Psikolog Oya Karaali Aktaş ile yaptığımız röportaj…
Öncelikle sizleri tanıyabilir miyiz?
Tabiî ki, ismim Oya Karaali Aktaş. Psikoloğum. Klinik psikolojik yüksek lisansım var. Dolaysıyla Uzman psikolog olarak hizmet veriyorum. Genelde klinik alanda psikoterapiler yürütüp, bireysel düzeyde çalışmalar yapıyorum. Bunun dışında sosyal sorumluluk projelerinde, halk eğitimlerinde insanları bilinçlendirme konusundaki eğitimlerde aktif görev almaya çalışıyorum.
Oya hanım pedofili nedir, bunu nasıl tanımlayabiliriz?
Pedofili psikiyatri ve psikoloji camiasında sapkınlıkların, hastalıkların içerisinde tanımlana gelmiş, yıllardır bu şekilde isimlendirilmiş bir durumu bizlere anlatıyor. Kişinin kendisinden yaşça çok küçük, bunu çocuk diye tanımlıyoruz. Pedofili, çocuk yaşta olan kişilere karşı duyduğu cinsel arzu ve istekleri, cinsel davranışlara kadar vardırması ve bunu tekrarlaması durumudur. Halk arasında sübyancılık, sapkınlık gibi isimlerle de anılabiliyor. Pedofili psikiyatri ve psikoloji camiasında bir bozukluk olarak tanımlanıp tedavi ve rehabilite edilmekle birlikte yasal olarak baktığımızda bir suç teşkil etmektedir. Çünkü çocuğa yönelik cinsel istismarda bulunmak bir suçtur ve bunun mutlaka karşılığı ve bedeli olması gerekmektedir.
Pedofili, dikkat edilmesi gereken bir kavram. Çünkü cinsel istismarda bulunan, istismarcı dediğimiz kişinin illa ki pedofili olması gerekmiyor. Herhangi bir ruhsal hastalığa sahip olmadan herhangi bir tanı almadan da insanların bu tarz davranışlarda, eğilimlerde olduğunu görüyoruz.
Pedofili sapkınları çocukları tuzağa nasıl düşürüyor?
“Hem tehdit ederek hem de mutluluk vaat ederek kandırabiliyorlar”
İstismarcıların çocukları tuzağa düşürmede pek çok yöntemleri var ancak bunlarından 2 tanesini başlık olarak toparlamaya çalışıyoruz. Birincisi çocuğu tehdit, ceza ile korkutma, dayatma gibi çocuğun karşı koyamayacağı uygulamalar var. Bir de tam tersi teşvik, mutluluk vaat ederek hediyeler alarak çocuğu duygusal anlamda o eksik olduğu pozitif tarafı ona verdiğini göstermeye çalışmak. Çocuğa ‘Aslında sen benim için çok değerlisin, senin için de bir tek ben bunlar yaparım, başka kimse yapamaz’ diyerek kandırılmaya, yönlendirilmeye çalışılıyor. Genelde bu ikisi en çok karşımıza çıkan yöntem. Bazen aynı vaka da her iki yöntemin olduğunu görüyoruz. Çocuğun kafasının karışmasına ve hiçbir şekilde durumu anlatmasına müsaade etmeyen bir yöntem oluyor.
Çocuk istismarcıları dediğimiz bu kişileri nasıl tanıyabiliriz?
“Bu sapkınlar iyi kamufle oluyorlar”
Bu konuda çok ciddi araştırmalar yapılıyor. Şu kişi şöyledir, yüzüne baktığınız zaman şunu görün diyecek kadar net söyleyemiyoruz. Ama ona rağmen fark ettiğimiz bazı özellikler var. Görünüşünde ya da daha çok davranışlarında, kişilik yapısında bunları fark edebiliyoruz. Gözlemlediğimiz şeylerden bir tanesi şu ki; bu kişiler halk arasında sessiz, sakin, içe kapanık, kendisini kolaylıkla ifade edemeyen ‘zararsız’ diye bilinen kişiler oluyorlar. Bu karakterleri incelendiğinde kendi hikâyelerinde istismar öyküleri olduğu ortaya çıkıyor. Bazen fiziksel, bazen cinsel istismar öyküleri ortaya çıkıyor. Duygulanımlarında biraz kısıtlılık, biraz küntlük görebiliyoruz. Normal insanlar kadar duygu belirtilerini sıklıkla gösteremeyebiliyorlar. Daha donuk, daha mat ifadeleri görebiliyoruz.
Ama genelde uyum ve kamuflaj konusunda iyiler. Toplum içerisinde iyi saklanıyorlar ve bu kişiye bakar bakmaz evet, bu kişi istismarcıdır diyemiyoruz.
Peki, aileler bu istismarcı sapkınlara karşı çocuklarını nasıl koruyabilir, ne gibi tedbir ve önlem alabilirler?
Şimdi istismarın başka türleri de var. Fiziksel, duygusal, ekonomik istismar ve ihmal dediğimiz türleri de var. Dolaysıyla istismarcı dediğimiz kişi aslında herkes olabiliyor. Yani anne-baba da istismarcı olabiliyor. Kendi çocuğuna yaptığı bir takım davranışlarıyla veya dayatmalarıyla onların da farkında olmadan istismar yaptıklarını gösteriyoruz ‘bakın bu yaptığınız istismardır’ diye. Bunun illa ki cinsel olması gerekmiyor ki; cinsel istismarın aile içinde yaşanması ensest olarak adlandırıyor. Toplumda bu da çok yaygın. Dolaysıyla ilk önce ailelere bu kavramları öğretmemiz gerekiyor. Çocuklarını cinsel obje olarak görmemeleri, bu şekilde eğitmemeleri gerekiyor.
İstismarcı olarak adlandırılan bu sapkınlar yabancılardan mı oluyor yoksa tanıdık da olabiliyor mu?
“İstismarcıların yüzde 95’i tanıdık, akraba veya dost olanlardan çıkıyor”
Yine bilmeleri gereken önemli şeylerden birisi de şu ki; istismarcı dediğimiz kişi yüzde 95 oranında çocuğun bildiği, tanıdığı, güvendiği bir kişi oluyor. Yani aileler tehlikeyi dışarı da aramasınlar. Yoldan geçen insanlar ya da herhangi tanımadıkları sıradan birisi gelip çocuklarını istismar etmiyor. Bunun oranı çok düşük. Genelde istismar yakınlarından geliyor. Ailenin en yakın çevresinden, belki tanıdıkları kan bağı olan insanlardan ya da arkadaşlık dostluk ettikleri çevreden geliyor.
Peki, aileler çocuklarının istismara uğradığını nasıl fark edebilirler?
0-6 yaş grubundaki çocukların belirtileri dışa vurabiliyorlar. Hareketlerinde değişiklik aniden içe kapanma, yapageldiği durumları yapamaz duruma gelme, çok rahatlıkla konuşabilen bir çocuğun konuşamaz olması. Uyku sorunları, yemek sorunları, ciddi huysuzluklar, öfke patlamaları, ani kızmalar, küsmeler ve saire. Çocuklar bunları yapmıyorken bir anda yapmaya başlıyorsa bunu düşünmemiz lazım. Yine büyük-küçük idrar kaçırma gibi doğrudan cinsel bölgeyi, iç organları da etkileyen bir süreçte bunları da görebiliyoruz. Sık kâbuslar görme, herkesten korkma, sevdiği insanlardan bile kaçınmaya başlıyorsa, uzaklaşıyorsa hemen düşünmemiz gerekiyor. Mesela yaşına uygun olmayan cinsel içerikli oyunlar oynuyorsa, oyunlarında sürekli bunlardan bahsediyorsa ve bu davranışları tekrarlıyorsa bütün bunlara aile mutlaka dikkat etmelidir.
Yaşanan cinsel istismarlarla ilgili herhangi bir sayı var mı elinizde?
“İstismara uğrayanların yüzde 15’i bildiriyor”
Pek çok araştırma şöyle söylüyor. Yaklaşık, kesin bir sayı değil tabiî ki, yüzde 15 oranında bir bildirim var. Yani 100 tane vaka yaşanıyorsa biz en fazla 15 civarında bildirim yapılıyor. Buz dağının görünen kısmı. Ve o görünen kısmı son yıllarda gittikçe artmaya başladı. Bu bildirim oranının artması, insanların farkındalığının artması ile ilgili bir şey. Ama aynı zamanda istismarın da artması demektir. İkisi bir anda artıyor yani. Suç da artıyor, bu suçmuş ben bunu bildireyim diyenler de artıyor. Bizim isteğimiz suçun azalması, bununla birlikte suç olduğunda ise bildirimin artması. Bu sadece Türkiye’yi ilgilendiren bir durum değil, dünyanın her yerinde böyle.
Çocuk istismarının bir sektör haline geldiğini duyuyoruz bundan bahsedebilir misiniz?
“Çocuk istismarı maalesef dünyada bir sektör haline geldi”
Cinsel istismarın içeriğine baktığımızda çok geniş bir yelpazesi var bunun. Çocuğa doğrudan temas içeren cinsel istismardan bu işi bir ticari sektöre dönüştürmeye kadar gidiyor. Çocuk fuhşu, çocukları fuhşa zorlama durumları, bundan bir ticari rant elde etme, yine çocuk pornografisi çok büyük bir sektör haline geldi maalesef dünyada. Ve çok ciddi paraların olduğu konuşuluyor. Bu gibi durumlarda mutlaka gerekli adli düzenlemelerin yapılması, cezalandırılmaların ve önleme faaliyetlerinin çok ciddi yürütülmesi gerekir. Bunun yanında bizler bireysel olarak da bilinçlenmeliyiz ki buna benzer bir şey duyduğumuzda hemen reaksiyon gösterebilelim.
Son olarak ailelere bu konuda bir tavsiyeniz var mı?
“Çocuklarımıza mahremiyet ve kendini koruma eğitimleri vermemiz gerekiyor”
Çocuğumuzun çevresinde kimler dolaşıyor. İstismara uğrama oranları küçük çocuklarda daha fazla. Genelde 6-7 yaş veya altı yaş çocukları daha yoğun bunu yaşıyor ve ergenlik döneminde 13-15’li yaşlarda bir artış oluyor. Bu yaş grupları özellikle gözümüzün daha çok üstünde olması gereken yaşlar. Etrafını takip edeceğiz, insanlarla ilişkilerini takip edeceğiz, mahremiyet eğitimleri vereceğiz çocuklarımıza, kendilerini koruma eğitimleri vereceğiz. Bütün bunları verirken bu konunun bizimle konuşulabileceğini, onlara yakın olduğumuzun mesajını da vereceğiz. Yargılamadan, bağırıp çağırmadan, hakaret etmeden bunları yapacağız ki çocuk bir şey olduğunda bize anlatabilsin. (Zeki Aras –İLKHA)