Tesettürün kadının güvenliğini sağladığını, şahsiyetini koruduğunu ve ona huzur verdiğini, dolayısıyla bu sayede toplumun fesat ve bozulmalardan korunduğunu ileri sürmüşler.

Müslümanların tesettürle ilgili hassasiyetleri karşısında kadınları tesettürden uzaklaştırmaya ve tesettürü oklarının hedefi yapmaya çalışan Batı kültürüyle karşı karşıyayız. Bu kültür, Müslümanların tesettürü üzerinde hassasiyetle durduğu kadar, çıplaklığın yayılması için de çabalamaktadır.

Dünyayı evrensel olarak tek renge dönüştürmeye çalışan Batı, kadınlar için de çıplaklığı uygun görmektedir. Bu dayatma neticesinde Batı’dan farklı dinlere sahip olan ancak inançları gereği örtüyü kabul ettikleri halde diğer dinler, Batının kültürel dayatması karşısında teslimiyet bayrağı çektiler. Oysa bütün baskı ve dayatmalara rağmen Müslüman kadınlar tesettürlerinde diretmeye devam ettiler.
İslam kültürünü yok etmeyi amaçlayan Batının, iletişim araçlarını devreye sokarak yaygınlaştırdığı çıplaklık kültürü Müslüman kadınların tesettür anlayış ve kültürlerine çarpıp etkisiz hale gelmektedir.

Bugün İslam dünyasına dayatılan çıplaklık kültürü sadece kadınların örtülerini alıp götüren bir musibet olarak kalmamakta, örtüleriyle birlikte utanma ve hayâ duygusunu da süpürüp yok etmektedir. Bedensel tesettüründen soyunan bir kadın yavaş yavaş insanî özelliklerini de yitirdiğinden, kadınlara güzellikler bağışlayan hayâ ve iffet duvarlarında büyük gediklerin açılmasına yol açmaktadır.

Tesettür kültürünün yok olmasıyla toplumlarda kapanması imkânsız yaralar açıldı. Kadının değersiz bir metaya dönüşmesi, kemalatını yitirmesi, birçok kesim tarafından sadece zevkleri temin aracı olarak düşünülmesi kerametinin yok olmasına sebep olmaktadır. Kadınların değer yitirmeleri ve korunaksız durumda olmalarıyla, tesettürden yoksun kadınların çocuklarını İslamî değerler çerçevesinde yetiştirme gücünü yitirmeleri toplumdaki bozulmaları daha fazla tetiklemeye başladı. Fesat her geçen gün toplumu daha fazla kuşattı. Toplum ahlakının ıslahı nesillerin temiz fıtrat üzere yetiştirilmesiyle mümkündür.
İslam’dan önce de yeryüzünde yaygın olan kültür ve dinlerde tesettürün yerleşik olduğuna tarih kitaplarında rastlıyoruz. İslam’la birlikte coğrafyamız kadınların tesettürü, hayâ ve iffetiyle tanıştı. İslam toplumu asırlarca bu şekilde yaşadı. Ancak yaşadığımız asır, özellikle de içinde yaşadığımız son yıllar gerek toplumumuzda gerekse dünyada tarih boyunca karşılaşılmayacak derecede tesettürsüzlük tufanıyla kuşatıldı. Tesettür rengini yitirince de toplumda yoğun bir tedirginlik, güvensizlik, başıboşluk ve ahlaki bozulmalar baş gösterdi.

Kadın, sağlıklı toplumun oluşmasında en kilit unsur konumundadır. Toplumun, kültürel, siyasi, ahlaki, dini, psikolojik, ekonomik… vb hayatı kadının önemli bir unsur sayıldığı toplumda sağlıklı bir şekilde ifadesini bulabilir.

Tesettür, kadının değerlerini koruyan güçlü bir kaledir. Allah’ın bahşettiklerini koruyup insani değerlerini öne çıkararak gelişme basamaklarından yükselme imkânını doğurur. Tesettürlü olduğu için kimsenin dikkatlerini celp etmediğinden toplumda rahatsızlıklara da rastlanmaz. Ancak tesettürden sıyrıldığı zaman dikkatleri kendine yoğunlaştırdığından rahatsızlıklar baş gösterir. Cezbiyetini herkesin hizmetine sunduğundan insani değerine duyulan saygı buharlaşmaya başlar. Gözlerini ona dikenler şehevi duygularını tatmin etmenin ardına düşerler. Kadın, tesettürsüzlüğüyle hem güzelliklerini havaya savurmakta hem de kadın organizmasının tahrip edilmesine ve viraneye dönüşmesine sebep olmaktadır. Tarihe mal olmuş, asırlar boyunca isimleri anılan numune kadınların ulaştıkları bu makam, sahip oldukları iffet ve tesettürle meydana gelmiştir. Allah Teâlâ’nın Kur’an’da bahsettiği örnek kadınlar, Hz. Resulullah (sav) zamanının kadınları ve ondan sonra ün yapmış kadınların tümünün hicap mektebinde yetiştikleri görülür.

Tesettür kültürünün tahrip edildiği günümüzde tesettürsüzlük sıradan bir olay olarak görülebilir. Ancak bunu yaygınlaştırmak için çabalayanlar için hiç de öyle değildir. İletişim araçlarını toplumu tesettürden arındırmak için kullanırken, Müslüman kadınları ikna edemeyen ve tesettürden uzaklaştıramayan Batı ve Batı taklitçileri yasak silahına sarılmaktadırlar. Kadın hakları teraneleriyle ortalığı kavuran Fransa, Belçika ve Hollanda gibi batı ülkelerinin kültürel çabalarla başaramadıkları tesettürsüzleştirmeyi, yasaklarla uygulatmaya çalıştıklarını görüyoruz. Ülkemizde okullarda ve kamuda yıllardır uygulanan tesettür yasağı, tesettürsüzlüğü toplum nezdinde zor kullanıp kanunlarla yaygınlaştırma çabasının bir parçasıdır.

Ancak tarih boyunca insanoğlunun istek ve iradeyle dayandığı bütün kapıları açtığı görülür. İtikadî ve kültürel dayanışma çerçevesinde atılacak adımlar insan fıtratına aykırı bu çabaları tümüyle boşa çıkaracak, tesettür düşmanlarının oyunlarını bozacaktır.

Tesettürsüzlüğün tehlikesi Batı toplumlarından İslam dünyasına doğru yayılarak genişleyen ölümcül tufan niteliğindedir. Kadının şahsiyetini derinden etkileyen bu tehlike, bugünün modern ve post modern toplumunda erkekleri de derinden etkilemektedir. Genç erkeklerin kadınlar gibi giyindikleri, kadınlar gibi ziynet taktıkları, saçlarını ve kaşlarını kadınlar gibi düzenledikleri müşahede edilmektedir.

Bütün bu bozulma ve yozlaşmalara karşın elimizde Kur’an gibi yolumuzu şaşıramayacağımız bir pusula var. İslam, büyük tecrübelere sahip bir üstad gibi insanımıza hayat bahşeden ve mantık temeline dayanan değerleri aktarmada bir hazine olarak varlığını sürdürmektedir.

O halde en küçük bir durgunluğa yer vermeden sürekli hareket halinde olmalıyız. Tesettür kültürünü yok etmeye yönelik saldırılar karşısında tesettür kültürünü topluma yaymalıyız. Toplumda tesettür kültürünü yaygınlaştırmayı başardığımız zaman insanımızı kemiren ve tesettürsüzlüğün yaygınlaşmasına sebebiyet veren Batı kültürünün etkilerini ancak yok edebiliriz.

Tembelliklerimizi ve insanlara karışmama ahlakını bir tarafa bırakıp önceden hazırlanmış programlarla meydanlara inip doğrudan insanlarımızla birebir ilgilenerek onları fıtrata davet etmeliyiz. Kadınlarımıza tesettürün ne anlama geldiğini anlatarak ve yaşayarak derk ettirmeliyiz. Onları kendimize yönlendirerek zihinlerinde olgu haline gelecek bir yer açmalıyız. Tesettürle ilgili toplumda oluşturulan çekingenlik ve tesettüre karşı soğukluk duygularını, bu alanda yoğunlaşarak yok etmeliyiz. İnsanların dikkatlerini celp etme ve onları hakikate yönlendirmek için bilgi ve kabiliyetlerine göre farklı tekniklerden istifade etmeliyiz. Böylece varlığımızın bir parçası olan ve kültürümüzün temelini oluşturan tesettür kültürünü toplum sathında canlandırma imkânını elde edeceğiz.
 
Meryem Başak / Nisanur Dergisi / Ocak 2012